Uzlet ise, günaha girmemek çok ibadet etmek üzere köşeye çekilmek, orada köşeye çekilmeyi insanlardan uzaklaşmak değil bilakis onlarla kaynaşmaktır. Esasında uzlet kötü ahlaktan uzaklaşmak içindir.
Esasında İslamiyet’e uymayanlarından yani İslamiyet’i yaşamayanlardan aynı zamanda da bidad ve günah işleyenlerden uzlet etmelidir. Allah Resulü Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizde bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır.(Hikmet on kısımdır dokuzu uzrettedir. Biride az konuşmaktadır) Şöyle ki böyle kimselerle zaruret kadar görüşmelidir hikmet mana olarak burada Allah korkusu akıl, adalet, ilim, amel, hakkı bilme ve hayır işlemektir.
Yine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır (Ancak iki kimseye gıpta edilir: biri Allahın servet verdiği ve servetini hak yolunda harcayabilme imkânı lütfettiği kimse diğeri ise Allah’ın hikmet verdiği ve bu hikmetle hüküm veren ve onu başkalarına öğreten kimsedir.) buhari itisam 13.
Allah Zülcelal Hz.de Kuranı Kerimin Bakara Suresi 269. Ayeti kelimesinde şöyle buyurmaktadır.(Allah hikmeti dilediğine verir kime de hikmet verilmişse muhakkak o birçok hayra erdirilmiş olur. Bundan muhakkak ki, akıl sahibi olanlardan başkası ibret alamaz) burada bütün faydalı, dünya ve ahrete yarayan ilimle, ihlâs ile ve sadece Allahın rızasını kazanmak maksadıyla yapılan ameli salihit. İşte Allah Zülcelâl Hz. kudret eseri olarak yarattığı kâinattan insanda ve dünyada cereyan eden olaylardan ibret alarak Allah-u Teâlâ’yı teşbih tenzihte bulunmaktadır. Buna erişmekte temiz bir akıl temiz bir kalple olur. İşte Allahın verdiği aklı şehvetlere ve şeytanın vesveselerine kaptıranlar ne iç dünyalarını nede kâinatta olup bitenleri tefekkür edemezler.
Evet, efendiler mehmaimkan insan olarak, iyi, kötü herkese güler yüz göstermeli fitne çıkarmamalı düşman kazanmamalıdır. Başkasını küçümsememelidir. Gurur ve kibre kaplamamalıdır. Kırıcı söz söylemelidir. Hiç kimseyi küçümsemelidir. Meşhur âlim (Hafınzşirazı’nın dostlara doğru söylemeli düşmanları güler yüzle ve tatlı dille idare etmelidir. Herkese karsı iyi huylu olmalı kimsenin sözüne karşı gelmemeli münakaşa etmemelidir. Herkese yumuşak söylemeli sert söylememelidir.
Yine Âlim (Şeyh Abdullah Barak) derki ( tasavvuf namaz ve oruç ve geceleri ibadet etmek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir tasavvuf insanları incitmemektir bunu hâsıl eden vasıl olmuştur )
Yine âlim Muhammet Bin Salim’e sormuşlar evliyayı başka insanlardan nasıl ayırt edebiliriz denildiğinde şöyle demiştir ( sözlerin yumuşak olması ve huyların güzel olması ve yüzünün güler olması ve ihsanı bol olması ve konuşurken itiraz etmememsi ve özür dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olması ile anlaşılır)
Yine miladi 978’te Bağdat’ta vefat etmiş olan Ebi Muhammet Abdullah Raşit buyurdu ki (Allah-u Teâlâ ile insan arasında insan arasında olan en büyük perde kendi nefsini düşünmesidir ve kendisi gibi aciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil Allah-u Teâlâ’nın sevgisine kavuşmayı düşünmelidir.) ayrıca aileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır. Onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır. Onlara bağlanmak, Allah-u Teâlâ’dan yüz çevirecek kadar olmalıdır.
Din işlerinde, cahil ve vasık olan din adamlarına danışmamalıdır. Mezhepsizlerle ve dünyaya düşkün olanlarla birlikte bulunmamalıdır. Yapacağın her işte sünnete uymalı bidadtan sakınmalıdır. Neşeli zamanlarda İslamiyet’in dışına taşmamalıdır. Sıkıntılı anlarda Allah-u Teâlâ’dan ümidi kesmemelidir. Her güçlük yanında kolaylık bulduğunu unutmamalıdır. Neşede ve sıkıntıda hali değişmemelidir varlıkta ve yoklukta aynı halde olmalıdır. Hatta yokluktan rahatlık duymak, varlıkta sıkılmalıdır olayların değişmesi insanda değişiklik yapmamalıdır. Kimsen ayıbına bakmamalıdır. Kendi ayıbını görmelidir kendini hiçbir Müslüman’dan üstün bilmemelidir
Bir hadisi şerifte Allah Resulü Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor ya ( üç şeyi yapan Müslüman’ın imanı kâmildir ailesine hizmet etmek, fakirler arasında oturmak ve hizmetçisi ile birlikte yemek yemek) bu üç şeyin müminlerin alameti olduğu bildirmiştir.
Evvela selebi salihinin hallerini öğrenmeli en az onlar gibi onlar gibi olmaya çalışmalıdır. Hiç kimse hakkında gıybet etmemelidir ve gıybet edene mani olmalıdır. Yani bir insan işitince üzülüp incineceği şeyi arkasından söylediği zaman sözü doğru ise gıybet olur yalan ise iftira ve isnat olur ve her ikisi de Allah nezdinde büyük günahtır.
Yine Allah Resulü Peygamber (s.a.v.) Efendimizin iki hadisiyle yazıma son veriyorum.
1- (Ailesi çok rızkı az olup namazlarını iyi kılan ve Müslümanları gıybet etmeyen kıyamet günü benim yanımda olur.)
2- (Allah-u Teâlâ bidad sahibinin namazını, orucunu, haccını, umresini, cihadını, günahtan vazgeçmesini, adaletini kabul etmez hamurdan kılın çıkması gibi İslam’dan çıkar.) yani ibadeti sahi olsa da kabul olunmaz sebep verilmez çünkü küfre sebep olan bidat işlemeye devam etmektedir.
Saygılarımla Kenan Göksu