Bu konuda resmi bir açıklama yapılıncaya kadar kilise inşaatının gerçekte olmadığı, yanlış anlamadan kaynaklanmış bir dedikodudan ibaret olduğu şeklinde algılanmalı ve sükûnetimizi muhafaza etmeliyiz.
İlk okuduğumda 4, sonra 5 ve en son 6 adet kilise inşaatının Adıyaman şehir merkezinde gizlice devam ettiğine dair iddialar giderek yükselen bir tepkiye neden oldu.
Sosyal medyada yankı uyandıran bu iddia elbette Adıyaman’ın kültürel dokusunu ilgilendirmekte ve çoğunluğu Müslüman olan vatandaşların bugüne kadar ilimizde yaşayan başka din ve inançlara bağlı hemşerilerimize bakış açısını olumsuz etkilemeye başladı.
Bilindiği gibi Adıyaman şehir merkezinde bulunan Mor Petrus ve Mor Paulus Kilisesi’nde bir araya gelen Hıristiyan ve Süryani hemşerilerimizle uzun süredir yaşanan kaynaşma var ve bu kilisenin cemaati tarafından dini inançlarının gereği özgürce yerine getirilmekte, kendi geleneklerine saygıyla yaklaşan Adıyaman halkıyla bir sorun yaşamamaktadırlar.
Ancak yıllardır yurt genelinde olduğu gibi Adıyaman’da da devam eden misyonerlik faaliyetlerinden de bahsedilmekte ve gizli yürütüldüğü ifade edilen bu faaliyetler çerçevesinde din değiştirenlerin olabileceği endişesine kapılan vatandaşlar kilise inşaatlarına dair söylentilerden rahatsız olmuştur.
Ferdi itirazlarını dillendiren Adıyamanlı hemşerilerimiz sosyal medyadaki sayfalarından çeşitli itirazlarını ifade ederken bu yükselen seslere sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler de destek vermeye başladı.
Adıyaman’daki vatandaşların sesini bir açıklamayla dile getiren Kent Konseyi Başkanı H. Sinan Temel de gayet dikkatli ifadeler kullanarak dedikoduların verdiği rahatsızlığa vurgu yaptı.
Açıklamasında “Kiliseler Projesi Neyi Hedefliyor?” diye soran Adıyaman Kent Konseyi Başkanı H. Sinan Temel; “Son günlerde özellikle huzur ve kardeşliğin mekânı şehrimize yönelik bazı odaklar tarafından ciddi stratejik planlar yürütülmektedir. Demografik olarak geçmişinde Süryani hemşehrileri olan küçük bir Anadolu şehrinde Hristiyanlığın her kolundan ayrı öbekler konularak özel çalışmalar başlatıldığı gözlenmektedir. Protestan ya da Katolik Hristiyanlar ithal operasyonlarla yürütülecek misyonerlik çalışmalarıyla yerleşik topluluklar oluşturulmak amaçlanmaktadır. Çocuklarımız ve gelecek kuşaklarımız üzerinde büyük hesaplarla değerlerimiz hedef alınmaktadır. Özellikle mezhepsel farklılıklar bu yolla kaşınmak istenmekte, vatandaşlarımız üzerinde bir dönüştürme amacıyla sürecin hızlı yürütülmesi amacı güdülmektedir” diyerek olayın önemine dikkat çekti.
Tabi ki ülkemizde cami yaptırmak da kilise veya başka ibadet yeri yaptırmak da resmi makamların vereceği izne tabidir. Şimdilik bu izinlerin verilip verilmediği, böyle bir girişimin olup olmadığı bilinmemektedir.
Kamuoyunda bunca tepki ve eleştiri varken kamu idarecileri ve seçilmiş siyasetçilerimizin sessizliği anlaşılmış değil. Eğer böyle bir girişim varsa “kiliseleri yapanların amacı nedir, kimden izin almışlardır?” gibi soruların cevabını elbette yetkililer bir an önce vermelidir. Bu tür dedikoduların toplumsal barışımıza olumsuz etki yapacaktır.
Bu konuda resmi bir açıklama yapılıncaya kadar kilise inşaatının gerçekte olmadığı, yanlış anlamadan kaynaklanmış bir dedikodudan ibaret olduğu şeklinde algılanmalı ve sükûnetimizi muhafaza etmeliyiz. Zira geçmişte de toplumumuzun birlik ve beraberliğine zarar vermek isteyenlerin bazı girişimleri olduğunu, mesela Alevi kardeşlerimizin evlerinin işaretlenmesi gibi kışkırtıcı eylemlerin boşa çıkarıldığı hatırlanmalıdır.
Eskiden yaramazlık yapanları “oşo” isimli hayali bir canavara şikayet ederek “seni oşoya veririm” veya “bak oşo gelir ha” diyerek korkuturlardı ya bu dedikoduları da “oşo” girişimi gibi algılayalım. İnşallah bu gibi tüm girişimler her zaman olduğu gibi şimdi de boşa çıkarılacaktır.
MEHMET EMİN DANIŞ