Ulusumuzun 2023 yılının daha ikinci ayında 6 ŞUBAT günü yaşadığı deprem felaketi, hepimizi deyim yerinde ise Canevimizden vurdu.

Ulusumuzun 2023 yılının daha ikinci ayında 6 ŞUBAT günü yaşadığı deprem felaketi, hepimizi deyim yerinde ise Canevimizden vurdu. Doğrusunu söylemek gerekirse tabii bir afet ama,çapı ve etki alanının 10 ilimizi kapsaması ve 13.5 milyon insanımızın mağdur olmasını,45000 can kaybımızın  olduğunu  düşünürsek tam bir felaket olarak karşımıza çıkmaktadır. 
Ülkemizde bulunan Dünya çapında donanımlı Bilim insanlarımız,yıllardan beri Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu,insanımızın ve ülke yönetiminin gerekli tedbirleri almaları gerektiğini;Buldukları her fırsatta dile getirip,endişelerini ifade etmişlerdir.1999 Gölcük depreminin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen geriye dönüp baktığımızda alınan tedbirlerin yetersizliği ve Acil Durum yapılanmalarındaki eksiklikler hemen kendisini gösterdi.Bir Deprem Ülkesi olmanın çok çok gerisinde olduğumuz:Resmi rakamlarla açıklanan 50.000 e yaklaşan can kaybı ve 100 milyar dolara ulaşan hasar tesbiti ile bu konuda alacağımız çok yol olduğunu bize göstermektedir. 
İmar konusunda yapılan hatalar,insanımızın yüksek katlı binalara rağbeti, kaçak kat ve alan kazanma,zemin etüdü eksikliklerimiz bize denetim konusunda hiç iyi şeyler söylemiyor. 
Acil müdahale de ilk 72 saatin yaşam için çok önemli olduğunu  hepimiz biliyoruz. Böyle olmasına rağmen can kayıplarımızın çoğunun bu süreçte verildiği, yaşanan soğuk iklim koşullarınıda buna eklersek acı ve üzücü bir gerçektir. 
Acaba iletişim sorununa ne cevap vereceğiz..İnsanlarımızın telefonları ile haberleşmesinin, hayatlarının kurtarılmasıyla  eş değer olduğunu bilen iletişim kurumları, Depremin ilk günlerinde iletişim  çaresizliğine ne demeli bilemiyorum.Bilinen 3 kurumda maalesef sınıfta kalmıştır..,Bu tembellik ve tedbirsizlik insanımızın canına mal olmuştur. Telekomünikasyon Kurumu bu konuda  gereken ne ise hukuki anlamda hesap sormalıdır.İnsanlarımıza fatura ödemelerinde katı ve tavizsiz olan bu şirketlerden yaşanan bu utanç durumunun hesabı sorulmalıdır. 
Besni'mize yapmış olduğum Deprem sonrası gezideki gözlemlerimde;İçim sızlayarak Yeni Kentin bir Issız Kent olduğunu gördüm. Yıkılan binaların haricinde hasarlı olan binalardaki insanlarımızın tahliyesi yanında ,yaşanan artçı depremlerin verdiği korku, imkansızlıklar ve olumsuz koşullar nedeniyle hasarsız binaların da artık  boş olduğunu, kalan bir kaç hemşehrimizin ise hukuki durumların takibi için evlerinde kaldıklarını tesbit ettim.Aynı durum:Adıyaman,Gölbaşı, Hatay başta olmak üzere diğer yerleşim yerlerimizde de ortada olan bir gerçektir. 
Türkiye'nin bu acımızı saracak gücü her zaman vardır.Bunu insanımızın ilk günden itibaren var gücü ile yurt içinden ve yurt dışından Deprem bölgesine akın akın akmalarından şahit oluyoruz. 
Devletimiz bu yardım ve destekleri daha iyi ve detaylı bir planlama yaparak;Bölge insanımızın yaralarını sarmada Devletin şefkat ve sıcaklığını daha çok ve süratli hissetirmesi gerekmektedir. 
Bu felaketin bir ders niteliğinde;Birey olarak her vatandaşımızın ve yönetim kademesinde ki her insanımızın kendilerine bir sorumluluk yüklediğinin sorumluluğu içinde olmalarını diliyorum.Çünkü önümüzde,Bilim insanlarımızın geldi-gelecek dedikleri İstanbul Depremi gerçeği var.Hiç olmazsa hızla toparlanıp, yerel ve merkezi yönetim el ele verip 20 milyon insanımızın yaşadığı, Ülkemizin KALBİ olan bu Dünya kentimizin en az zaiyatla bu felaketi atlatmasını sağlamak için var gücümüzle çaba göstermeliyiz.Hiç olmazsa bu sınavda başarılı olalım. 
10 ilimizde yaşadığımız bu felakette can veren insanlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.Tüm Ülkemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.DEPREM DEĞİL TEDBİRSİZLİK BİZİ VURMASIN..ALİ BOZKUŞ