Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; Eğer bilim ile benim görüşlerim çelişiyorsa, Bilimi üstün tutunuz

sözü ile; Eğitim ve Bilimin insan hayatı, aile ve çevre hayatı üzerindeki etkisini, Ülkelerin teknolojik gelişmelerinin bilim ve teknolojiye verdikleri öneme bağlı olduğunu, Cumhuriyetimizin daha ilk yıllarında ortaya koymuştur. Dünyada en çok kitap okuyan bir lider olan Ulu Önder ATATÜRK, Ülkemizin ve Ülkelerin geleceği için; Eğitim ve bilim sadece kişisel değil bütünsel açıdan bakıldığında da; Ülkelerin, Dünya'daki gelişmişlik ve refah seviyesini ortaya koyan bir vazgeçilmez unsur olduğunu bir doktrin olarak ortaya koymuştur. Eğitim ve teknoloji ile iç içe yaşayan Ülkelerin ekonomik refah ve gelişmişlik seviyeleri hep diğer ülkelerin bir adım önündedir.

Dünya devletleri, yarının geleceği olan çocuklarımızın pozitif eğitimine ne kadar önem verirse, kalkınma seviyesini o derece yükseltir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün; Öğretmenlerimize seslenirken ; "Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır,, diyerek eğitimli ve iyi donanımlı genç neslin Türkiye Cumhuriyetimizin geleceğine damga vuracağını, bunun ise iyi bir eğitim ile iyi yetişmiş eğitim kadrosuna yani ÖĞRETMENLERİMİZE bağlı olduğunu vurgulamıştır.

Eğitim: Ailede başlayıp, okul öncesi eğitim ile alfabeden, renklere, şekillere, fasulye sayımlarından, abaküse, kimya laboratuvarlarından, matematik ve geometrik denklemlere, fizik kanunlarından, dijital ve uzay teknolojileri ile tıbba kadar uzanan bir yolculuğun ucundaki ışıktır.

Dünya'daki geri kalmışlık psikolojisinden,  eğitim, bilim ve kültür seviyemizi yükselterek çıkacağımız herkesin ortak görüşüdür. 24 Kasım 1928 günü; Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mekteplerinin BAŞÖĞRETMEN liğini kabul ettiği gündür. Ulusumuzun Başöğretmeni olarak; Batının gelişmişlik seviyesini yakalamak hedefini bize gösteren Ulu Önder Atatürk'ün  100 cü doğum  yıldönümü (1981)den başlayarak, ülke genelinde "ÖĞRETMENLER GÜNÜ,, olarak kutlanmasına karar verildi.

5 Ekim1994 de UNESCO'nun tavsiyesi ile, Dünya çapında birçok ülke de bugünü ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlamaya başladı.

Öğretmen, bir yaşam serüvenimizin en önemli aktörü, kılavuzu ve rol modellerimizden birisidir. Öğretmen; Aile içinden ilk yalnız dışarı çıktığımızda, karşımıza çıkan iyilik meleği ve yol gösterici rehberimizdir. Benim çok güzel öğretmenlerim oldu, hepsi de kalbimize ve ruhumuza girdi. Hala onları saygı ve minnetle yâd ediyorum.

Hele hele bizim gibi 60 yaş ve üzeri insanlarımızın yaşamış olduğu dönem ve imkânlarla, bu günün dijital ve teknolojik koşulları içinde yetişen kuşaklarımız arasında, bilimsel kaynaklara ulaşmak konusunda çok fark olduğunu biliyoruz. Bunu söylememdeki amaç bir sitem değildir. O günkü kısıtlı imkânlarla görev yapan öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin bilgiye ulaşırken çektiği imkânsızlıklar içinde; bilgi kırıntılarını toplayıp, öğrencilerine ulaştırma gayreti, emeği ve zorluğu ile bugün bilgisayar tuşlarına basıp, her dil ve lehçede bilgiye, akademik kuruluş ve kütüphanelere ulaşıp kolayca elde etmesi öğretmen ve öğrenciler için son derece basit hale gelmiştir.

Bilginin ucuz olmadığını, bilginin internet üzerinde değil, beynimizin bir kıvrımında dolaşması gerektiğini anlamamız gerekiyor. Bilgiye ulaşmak kolay olunca, göreceli olarak değerini yitirdi. Arama motorları neredeyse "öğretmen,, gibi görülmeye başlandı. Bu durum, hazırcılık olarak tabir ettiğimiz ve okuyarak öğrenmeyi erteleyen bir yöntem oldu. Bu insanların araştırıcı özelliğini kaybettiriyor. Eskiden bilgiye ulaşmak için gerektiğinde, öğretmen ve öğrenci büyük çabalar gösteriyor, bazen bu çaba yetmiyor, öğrenci ve öğretmen birlikte hareket edebiliyordu. Böyle olunca da;" öğrenci öğrenmek", öğretmen öğretmek " için daha çok gayret içinde oluyordu...

Bugün, öğretmen ve öğrencilerin bilgiye ulaşmasında hemen hemen hiç bir engel yoktur.

Copy  paste (kopyala yapıştır)yaparak bir bilgiyi okumadan ödev yapmak, kitapların hazır özetlerini okuyup, kitap okudum demek; bizleri okudum - öğrendim aldatmacasına sokmamalı. Öğrenmek için çaba sarf edilmeli, ders öncesinde, telefonlarımız kapatılmalı, sosyal medyadan ders boyunca uzak durmalı, çocukluğumuzun sevgi ve saygısı içinde, hatta hayranlık içinde bakmalıyız öğretmenlerimize...

Hele hele köy öğretmenlerimize ayrı bir pasaj ayırmamız gerekiyor. Gerektiğinde öğretmen, gerektiğinde hademe, gerektiğinde marangoz gerektiğinde elektrikçi, gerektiğinde badanacı, gerektiğinde bahçe duvarını ören hatta bahçıvanlık yapan, çocuklarımız geldiğinde üşümesinler diye sınıfların sobalarını yakan, köyünden şehre inmek için bazen aylarca bekleyen, o eli öpülesi öğretmenlerimiz...

Öğretmenlerimizin bu zorlu şartlar altında yaptıkları fedakârlıklara karşılık bekledikleri tek şey; sıcak sevgi ve saygıdır.

Hayatımızın yol haritasını çizen bu kutsal insanlar için, Sevgili peygamberimizinde "ilim Çin’de de olsa bulun getirin" Hadis-i şerifi, Hz Ali ise: “Bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum" demesi, İslamiyet’in de pozitif ilimle iç içe yaşanmasının gerekliliğini ortaya koymuştur.

Bir öğrencinin, öğretmenine verebileceği en büyük hediye başarılı olmasıdır. Yıllar geçse de öğrencisini başarılı mevki ve kariyerde gören öğretmenlerimizin mutluluğu hep aynıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'ni genç nesillere emanet eden, Ülkemizin Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de duyacağı mutluluk; Ülkemizi müreffeh Ülkeler seviyesine ulaştırmak için var gücümüzle çalışmak, çalışmak, çalışmak olmalıdır.

Bu vesile ile bu ülke uğruna görev başında şehit edilen, can veren, ömür tüketen, emek veren tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; Aramızdan ayrılanları minnet ve rahmetle anıyorum.

Eli öpülesi öğretmenlerimiz, sizleri bu günlere getiren ve bu kutsal mesleği sevdiren, Başöğretmen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN VE BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Eğitimimizin ve ülkemizin geleceği sizlerin eseri olacaktır... Saygılarımla.