Evet, saygı değer okurlarım. Allah Zülcelâl hazretleri kuranı kerimin En’am suresi ayet 20’de şöyle buyurmaktadır (günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar ve kazandıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir)

Evet, her türlü günahın açığını da, gizlisini de terk edin. Yani açıktan açığa yapılan bütün kötü işleri veyahut gizlice yapılan kötü şeyleri muhakkak terk edin. Şunu iyi bilin ki, başkasının yanında yapamayacağınız kötü işleri gizli olarak da yapmayın. Evet, bu ayeti kelime, bir insanı her halinde kendisini murakabe etmesinin gerekliliğine açıkça beyan etmektedir. Evet, hiç şüphesiz ki günah kazanan kimseler, kazandıkları günahların karşılığında cezalarını çekeceklerdir.

Evet, yüceler yücesi Allah’ımız, biz insanları temiz bir fıtrat, üzere yaratarak dünyaya göndermiş olduğu biz insanları evvela, öncelikli olarak kendisini tanımamızı istemektedir. Mesela yine kuranı kerimin Zariyat suresi ayet 56’da şöyle buyurmaktadır ( ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım ) evet, cin ve insanların yaratılmalarında ki hikmet, Allah Zülcelâl hazretleri tanıyıp ona ibadet ve kulluk etmeleridir.

Evet, Allah’ını tanıyan Müslüman bir kulun yaratıcısıyla olan irtibatını sürdürmesi ise mükellef olduğu, bütün ibadetleri emri, gereği yerine getirmesi ve aynı zamanda da kendisine yasaklanan günahlardan uzak durmasıyla mümkün olur. Evet, Allah’ımız malın ve evladın kişiye fayda sağlamayacağı, ahret hayatında yegâne varlığın günahlarla kirlenmemiş çok temiz bir fıtrat olduğunu haber vermektedir.

Yine Allah-u Teâlâ kuranı kerimin Şuara suresi ayet 89’da şöyle buyurmaktadır. ( insanların diriltileceği gün ve Allaha temiz bir kalp ile gelenler, dışında malın da çocuklarında fayda vermeyeceği gün Allah’a arınmış kalp ile gelen başka ) yani ayette de açıklandığı üzere şirk ve şüpheden arınmış iman esaslarına samimiyete ve inanmış, manen sağlıklı, bütün kötülüklerden korunmuş, sünnete gönülden bağlı olur. Bid, attan uzak duran mal ve evlat sahibi olduğu için şımarmayan, cehaletten ve kötü huydan arınmış bir kalptir. Evet, şu hususa çok dikkat etmemiz gerekir ki, günah sayılan tüm fiil, söz ve davranışların yapısında Allah-u Teâlâ’dan uzaklaştırıcı veya Allah’ı unuturcu bir özellik vardı. İşte bu özellikleri sebebiyle günahlar insandan gaflete sebep olurlar ısrarla günah işlemeye devam eden kişinin kalbi katılaşır. Dini sorumluluklara karşı duyarlılığı zayıflar ve neticede Allah-u Teâlâ’yı ve ahreti unutacak bir noktaya gelir. Yüceler yücesi rabbimiz ve sevgili peygamberimiz (svs) efendimiz devamlı surette bizlerden Allah-u Teâlâ’ya karşı sorumluluklarımızın bilincinde bir hayat sürmemizi istemektedirler.

Yine Allah-u Teâlâ bakara suresi 5. Ayetinde şöyle buyurmaktadır( Allah tarafından gösterilen doğru yol üzerinde olanlar, ancak onlardır. Ve kurtuluşa erenlerde yalnızca onlardır ) evet Allah Teâlâ’dan geldiğinde ve doğru yolun kılavuzu olduğunda şüphe bulunmayan kuranı kerimi kendilerine rehber edinen takva sahiplerinin, iman, ibadet ve ahlak yolunu benimseyip yaşayanların, ahret sorumluluğu ahret sorumluluğu taşıyanların doğru yolda olmaları, mantık gereği tabiidir. İşte rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerinde olanlar ancak ve ancak onlardır. Evet, her yolun ulaştığı bir hedef vardır. Yol doğru seçilmişse ve insanlar o yolda usul ve kaidesine uygun olarak yürüyorlarsa hedefe ulaşacaklardır. Evet, dünya hayatı da bir yolculuk olarak düşünülürse yolcunun gayesi mutluluktur. Korktuklarından kurtulup gayelerine vasıl olmaktır. İşte kurtuluş da budur. Müslümanlar her gün beş kere ezanda haydin fellaha diyerek insanları kurtuluşa iki cihan saadetine çağırmakta ve birçok ayette olduğu gibi burada da kuranı kerimi rehber edinenlerin buna erişecekleri bizzat müjdelenmektedir. Evet, insan olarak yaratılmış olmamızın bir sonucu olarak (unutma ve hata yapma gibi bazı zaaflarımız bulunabilir. Zaman zaman her insan gibi bir takım zaaflarımız olabilir. Ancak böyle bir yanlışa düştüğümüz zaman, yapmamız gereken şey öncelikle yapmış olduğumuz hatadan dolayı pişman ve nadim olmak rabbimizin çok engin rahmet ve mağfiretine iltica etmek ve bir daha böyle bir kusuru yapmamam azmini göstermektir.

Yine rabbimiz kuranı kerimi nisa suresi 17. Ayetinde şöyle buyurmaktadır (Allahın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edipte sonra tez elden pişmanlık gösterenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbesini kabul eder, Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. Sonuç olarak günah rabbimizin razı olmadığı bizi ondan uzaklaştıran yaptığımızda vicdanımızı rahatsız eden ve başkasının bilmesinden hoşlanmayacağımız her türlü söz ve davranıştır. İşte bu söz ve davranışlar ister gizli ister açıkta olsun Allah bunları görür bilir ve tövbe edilmediği takdirde de hesabını sorar.

Bir hadis ile yazıma son veriyorum (insanoğlunun hepsi hata edici ve günah işleyicidir. Hata edenlerin en hayırlısı ise hatalarını bilip tövbe edenlerdir.)

Saygılarımla…