Japon yazar Haruki Murakami’nin hiçbir kitabını okumuş değilim. İtiraf edeyim, adını da ilk kez Yasemin Çongar’ın Taraf gazetesinde 24.09.2009 tarihinde yayımlanan “Hepimiz Yumurtayız” adlı yazısını okuyunca gördüm. Biraz araştırınca, Murakami’nin Nobel Edebiyat Ödülüne yakın görülen, dünya çapında ünlü bir yazar olduğunu öğrendim.
Kuşkusuz, bir yazarın önemini ve değerini kazandığı ün ya da ödüllerle eş tutmak da doğru değil, o yazarın kazandığı ün ve ödülleri küçümsemek de… Bilindiği gibi Nobel ödülleri her yıl birçok alanda verilir ve en saygın ödüllerin başında gelir. 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü yazarımız Orhan Pamuk kazanmıştı. Ama o ülkemizde, dünyanın aksine, eserlerinden çok, farklı ortamlarda yaptığı konuşmalarıyla tartışma konusu edildi. Hatta onun ödülü kazanabilmek uğruna ülkesini kötülemekten geri durmadığı bile söylendi. Nobel Edebiyat Ödülü Komitesinin, ödül vereceği yazarı seçerken “acaba kendi ülkesini yeterince kötülemiş mi” diye sorgulayıp sorgulamadığını bilmiyorum. Ama her şeye rağmen, özellikle de Nobel’i ne kadar arzuladığını iyiden iyiye faş etmesine rağmen, Orhan Pamuk’un büyük bir yazar olduğunu düşünüyorum. Orhan Kemal’in, Sait Faik’in, Aziz Nesin’in, Yaşar Kemal’in, Nazım Hikmet’in, Orhan Veli’nin, Can Yücel’in büyük yazarlar ya da şairler olduklarını düşündüğüm gibi. Uzun lafın kısası, ne tek başına Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk’u büyük yazar yapmaya yeter, ne de diğer yazarlarımızın bu ödülü almamış olması onların büyüklüklerine halel getirir.
Öte yandan bazı yazarlar yalnız yazdıklarıyla değil duruşlarıyla da insanları etkiler, topluma yön verirler. Belki bazı yazarların içlerinde takdir edilme gereksinimi vardır. Aldıkları ödüllerle de bu duygularını tatmin edebilirler. Bazıları ise bu tür duygulanımların ötesine geçmişlerdir. Örneğin Jean-Paul Sartre 1964 yılında kendisine verilmek istenilen Nobel Edebiyat Ödülünü, “Yazdıklarımı Jean-Paul Sartre olarak ya da Nobel Ödülü Sahibi Jean-Paul Sartre olarak imzalamam aynı şey değildir. Bir yazar kendisinin bir tür kuruma dönüştürülmesine, bu en onurlu bir biçimde gerçekleştiriliyor olsa bile, izin vermemelidir”*
diyerek reddetmiş ve hafızalarda ve tarihte güçlü bir iz bırakmıştır.
Japon Yazar Haruki Murakami’nin 2009 Kudüs Ödülü’nü kazandığı açıklandığında İsrail’in Gazze’ye hunharca saldırısının yüreklere düşürdüğü ateş henüz küllenmemişti. Bu nedenle Murakami’nin dostları, okurları ve Filistinliler ona ödülü reddetmesi için baskı yapmışlar. O bu baskılara direnmiş ve ödülü almak için Kudüs’e gitmiş. Ama ödül töreninde, karşısında oturan İsrail Cumhurbaşkanı ile Kudüs Belediye Başkanı’nın gözlerinin içine bakarak şöyle konuşmuş:
 
“Yüksek taş bir duvar ile o duvara çarpıp kırılan bir yumurta varsa, ben her zaman yumurtadan yanayım. Evet, duvar ne kadar doğru, yumurta ne kadar yanlış olursa olsun ben yumurtanın yanındayım. … Çünkü her birimiz bir yumurtayız. Her birimiz kırılgan kabuğumuzun içinde nadide birer ruhuz. … Ve hepimizin karşısında bir duvar var. Bu duvarın adı Sistemdir. Duvarın bizi koruduğunu zannederiz, ama o bazen kendi bildiğini okur ve bizi öldürmeye, bize başkalarını öldürtmeye başlar, soğuk, etkin ve sistematik biçimde. … Duvar çok yüksek, çok güçlü ve çok soğuk. Bir gün barışa kavuşacağımızı umuyorsak, bu zafer nadide ruhlarımızın birlikteliğiyle elde edeceğimiz sıcaklık sayesinde mümkün olacak. … Duvarın, yani Sistemin, ruhu yok. Onun bizi kullanmasına, bildiğini okumasına izin vermemeliyiz. Bizi Sistem meydana getirmedi: Onu biz meydana getirdik. İşte size söyleyeceklerim bu kadar.”**
Ne dersiniz, Murakami bu tavrı ve kullandığı dil ile ödülü reddetmenin yaratacağı etkinin ötesine geçmeyi başarmamış mı? Kendisine ödül vermek için toplanılan bir yerde, ev sahiplerinin gözlerine bakarak yaptığı bu konuşma tarihe bir tür “nankörlük” olarak mı geçer dersiniz? Yoksa başta Filistinliler ve İsrailliler olmak üzere vicdanı olan herkesin yüreğini titreten, adalet ve barışı yücelten güçlü bir eylem olarak mı?
* http://en.wikipedia.org/wiki/Nobel_Prize_in_Literature adresinde İngilizce yayımlanan “Wikipedia” ansiklopedisinin “Nobel Prize in Literature” maddesinden alınarak Türkçeye çevrilmiştir.
** http://www.salon.com/books/feature/2009/02/20/haruki_murakami/ adresinde Haruki Murakami’nin İngilizce yayımlanan konuşma metninden Türkçeye çevrilmiştir.