Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin zamanında olan şöyle bir olay.

Müslüman olan Benizafer kabilesinden Tume, komşusu Katade’nin zırhını çalmış, bir un dağarcığının içinde götürüp Zeyd adlı bir Yahudi’nin evine bırakmış. Katade Tüme’den şüphelendiğini söylemiş, o ise bilmediğine yemin etmiş. Evi de aranmış zırh bulunmamış. Sonra un izinin Katade’nin evinden Yahudi olan Zeyd’in evine gittiği izciler tarafından tespit edilmiş ve zırh Zeyd’in evinde bulunmuş. Zırh Zeyd’te çıkınca bunu Tüme’nin bıraktığını söylemiş. Delil ise Zeyd’in aleyhinde olduğu halde bazı Yahudiler Zeyd’in lehinde şahitlik edip suçsuz olduğunu söylemişler.

Benizafer kabilesi konuyu bir aile haysiyeti şeklinde ele alarak Tüme’ye iftira edildiğini, hırsızın Zeyd olduğunu, zaten delillerinde bunu gösterdiğini öne sürerek davayı Hz. Peygamberi (S.A.V.) Efendimize götürürler. Hz. Peygamber Efendimiz de Tüme’nin yeminine Benizafer gibi Müslüman bir kabile mensuplarının da tezkiyelerine ve zahiri delillere bakarak Tüme’nin suçsuz olduğuna temayül eder gibi oldu. Fakat tam hüküm vereceği sırada, Nisa Suresinin 105’ten 115’e kadar ayetler vahyedildi. Nisa Suresinin 109. Ayetinde açıklanmasında geçen Tüme suçu ayetler tarafından sabit olunca hakka teslim olacak yerde maalesef kaçmış, dinden dönüp Mekke müşrik kampına iltihak etmiş. Orada da hırsızlık alışkanlığı sebebiyle birkaç kere kovulup sonunda bir tüccar kabilesinde mal çaldığından dolayı ölünceye kadar dövülmüştür.

Nisa Suresinin 109. Ayetinde Allah-u Teala; “Ey hainleri müdafaa edenler. Haydi siz öyle yaptınız. Bu Dünya hayatında tutundunuz. Onlardan yana mücadele verdiniz. Fakat kıyamet günü Allah’a karşı onlardan yana kim mücadele edecek veya onlara kim vekil olacak?”

Yine burada başkalarının aleyhine olan suçları işlemek ve başkalarına zarar vermek maksadıyla tertipledikleri planları ekseriye geceleyin gizlice herkesten uzak tenha yerlerde tertipliyorlar. Sonra da kararlaştırdıkları tarzda onları icra ediyorlar. Onlar zannediyorlar ki bu yaptıklarından kimse haberdar değil. Yaptıkları gizli kalacak. Hayır, Allah-u Teala’nın çemberinden kurtulmalarına imkan yoktur. Mülk onundur. Kullarının bütün hareketleri onca malumdur.

İslam’da doğrunun yanında olmak vardır. Hainlerin, suçluların ve günahkarların yanında olmak, onları müdafaa etmek korumak, böyle bir şey olmaz. Bu bakımdan bu ayeti kerime bu gibi insanlara bilerek veya bilmeyerek yardım edenler ve savunanlar için şöyle buyruluyor; “Hadi siz öyle yaptınız, bu dünya hayatında tuttunuz onlardan yana mücadele verdiniz. Bu yaptıklarını ancak dünyada yapabilirsiniz. Ahrette ise onların hesabını verecek ve cezasını çekecek sizsiniz. Bunları hiç düşünmüyor musunuz?”

Ey müminler. İşte bunları düşünerek suçluların ve günahkarların yanında yer almayın, onları savunmayın. Bu yaptığınız büyük bir vebaldir. Eğer bilerek veya bilmeyerek bu suça iştirak etmişseniz veya bu tertibin içine girmişseniz hemen bundan vazgeçip Allah-u Teala’ya dönmek ve ona iltica ederek af dilemektir. Bundan ümitsiz olmayın. Çünkü Allah-u Teala şöyle buyuruyor. Nisa Suresi ayet 110; “Halbuki kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’ın mağfiretine sığınırsa Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhamet edici bulur.”

Allah-u Teala’nın vasi olan merhametine ve affına sığının. Ondan başka kapı aramayın. O çok bağışlayıcı ve affedicidir. Bunu insanlarla mukayese etmeyin.

Peygamber (S.A.V.) Efendimizin zamanında olan hırsızlık olayına benzer bir olay da 1916’da Helete köyünde olmuş. Şöyle ki, o zaman Hasan Ağa Helete’nin muhtarı. Bir gün Kadir Ağa’nın 4 keçisi çalınmış. Kadir Ağa muhtara gelip 4 keçim çalındı. Bunu çalan da Yumuk’tur demiş. Çünkü benim sürüme başka kimse giremez diye yemin etmiş.

Muhtar bekçilerine Yumuk’u yakalatmış. Muhtarın huzuruna getirilen Yumuk inkar edip yemin etmiş. Muhtar, Yumuk’un ayağına bukağı vurmuş, ahıra hapsetmiş. Bukağının anahtarını da yanına almış. O gün öğleden sonra muhtara hediye bir keçi gelip ahıra konmuş. Hayvan aç kalmasın diye bekçiler söğüt dallarından kesip keçinin önüne atmışlar ve kapıyı kilitleyerek muhtarla yaylaya dönmüşler.

İkinci gün muhtar bekçileri ile yayladan köye döner. Kadir Ağa muhtara gelir yine şikayetçi olur. Bu gece yine 4 keçinin çalındığını ve bunu muhakkak Yumuk’un çaldığını söyler. Muhtar Kadir Ağa’ya ben Yumuk’un ayağını bukağıladım, işte anahtar da benim cebimde. Senin ki düpedüz adama iftira atmak der. Kadir Ağa yine yemin eder ki benim keçilerimi Yumuk’tan başkası çalamaz der ve ısrar eder. O esnada köy bekçisi olan Gamer Yumuk’a ağırda varır, durumu izah eder ve Yumuk’a der ki, keçileri sen çalmadığına anan validen bacın hemşiren olsun mu der. Yumuk ben o yemini edemem der. Bekçi Gamer gelir durumu muhtara söyler. Muhtar diğer iki bekçilerini de alır ahıra iner. Yumuk’u falakaya yatırıp doğruyu söyleyinceye kadar ve ölünceye kadar seni döverim diyerek dövmeye başlar. Bir hayli dövülen Yumuk tahammül edemez ve durumu şöyle izah eder; “Evet, Kadir Ağa’nın 8 keçisini de ben çaldım. 8’i de Karapınar’a bir mağarada der ve şöyle açıklar; “Evvelki gün 4 keçisini çaldım, mağaraya koyarak ağzını kapadım. Niyetim biraz daha çalıp Elbistan’a götürüp satmaktı. Fakat beni bekçiler yakaladı ve ahıra hapsettiler. Ayağımı da bukağıladılar. Bekçiler o akşam bir keçi getirip ahıra bağlayıp keçinin önüne de aç kalmasın diye söğüt dalı getirip koydular. Ben ise gece sürünerek keçinin yanına vardım, önüne atılan söğüt dalından bıçağımla düzenleyerek ayağımdaki bukağının anahtar deliğine döndere döndere soktum ve çekince bukağı açıldı. Gece bir hayli geçince pacadan çıktım ve gittim Kadir ağa’nın 4 keçisini daha çalarak mağaraya koydum. Ağzını kapadım ve geri de gelerek pacadan girdim ve ayağımı bukağıladım deyince Kadir Ağa; “Peki benim davarımda 4 tane çok yavuz itim var. O yavuz itlerim nasıl sana seslenmiyorlar? Bunu da açıkla seni affedeyim” der.

Yumuk şöyle izah eder; “Davarı çalmaya varırken anadan doğma çırılçıplak oluyorum. O zaman köpekler hiç seslenmiyor” diyen Yumuk’a Kadir Ağa; “Donunuda mı çıkarıyorsun” diyor. Yumuk; “ayağımda don değil önüme bir mendil dahi bağlasam köpeklerin beni parçalar” diyor.

Saygıdeğer okurlarım. Bildiğiniz vechile insanların yaratılışında takva ile maruf güzel ahlak olduğu gibi, münkeri günah işlemekte aşırı gitmekte mevcuttur. Yukarıda izah ettiğim meşhur hırsız yumuk çok vahşi ve yırtıcı bir köpekten korunmasını öğrenmiş ama anasının validesi, bacısının da hemşiresi olduğunu bilmiyor ve böylelikle yemin edemeyip keçileri vermek zorunda kalıyor. Yalnız en vahşi ve yırtıcı köpekler utanma duygusuna sahip olduğuna göre acaba biz insanların da biraz düşünmesini istirham ederim. Saygılarımla.