Evet, saygı değer okurlarım. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, dinin mükemmel bir şekilde yaşanabilmesi için, ancak ve ancak adab-ı muaşerete riayetle mümkün olur. Bilirsiniz ki: adap (edep) kelimesinin çoğuludur yani çoğulu olup iyi ahlak, güzel terbiye, utanma, ululuk, zarafet, insanlara kavlen ve fiilen, çok güzel davranışlarla mümkün olur. Fakat muaşeret ise insanların, birbiriyle karışması, onlarla beraber olması ve hoşça geçim sağlamasıdır. Evet şunu da açıkça söylemeliyim ki kısaca adab-ı muaşeret insanlar tarafından hem de hüsnü kabul gören ve aynı zamanda da uyulması gereken çok iyi ve güzel nezaket kaideleridir.

İşte bu kaideler öncelikle ferdin yani bireylerin kendi benliğine işlenir ve ondanda topluma akseder. Ve böylelikle de işte bu sayede çok muntazam ve aynı zamanda da çok müreffeh bir hayatın ortaya çıkması sağlanır. İşte İslam’ın ve onun yüceler yücesi Peygamber (S.A.V.) Efendimizin insanlığa göstermek istemiş olduğu en önemli esasta edeptir. Evet, edep sayesinde ancak kişi Allah-u Teala'ya karşı vazifelerinin sınırını, insanlığa karşı görevinin hududunu belirlemiş olur. Evet farzları tam olarak iflah etmek için vaciplere ve vacipleri noksansız olarak yapabilmek için sünnetlere ve sünnetleri tam olarak taahhüt edebilmek için müstahaklarda gayeye ulaşabilmek için adaba riayet etmekte şarttır. Adap olmadan farzların kemalinden bahsedilemez. Burada İslam Peygamberi (AVS) Efendimizin ümmetine ibadetlerden, yeme içmeye varıncaya kadar her türlü davranış içinde belli edep kaideleri getirmesinin hedefi de budur.

Evet, yalnızca şekilden ibaretmiş gibi anlaşılan muaşeret kurallarının gayesi de Müslümanların hayatına, akıllı, şuurlu, bir nizam vermektir. İşte onun içindir ki Peygamber (SAV) Efendimiz bir hadis-i Şerif'inde şöyle buyurmaktadır "Şu bir gerçektir, ben sizin babanız mesabesindeyim, sizi terbiye ve tezkiye eder, ihtiyaç duyduğunuz bilgileri öğretirim" (Ebu Davut Taharet 4) ve böyle buyurmakla bahis mevzuu kaideleri de çok teferruatlı bir vaziyette tatbikle yükümlü olduğunu bildirmiştir.

Evet yine Peygamberimiz (SAV)  Efendimiz yine  bir hadisinde şöyle buyurmaktadır (Hüsnühal düşünerek hareket etmek ve ölçülü davranmak, Peygamberliğin yirmi dörtte biridir. ) (Tirmizi, birr 66) buyurarak edebin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Ayrıca hak dostları da şöyle söylemişlerdir (Ey aşık olan kullar nefsinizi edeple süsleyin, zira Aşkullah yollarının hepside bilmiş olun ki edepten ibarettir.) Evet böylece ilahi aşka varan yollar edepten ibarettir. Şunu da açıkça söyleyebiliriz ki ilahi aşkı tadabilmek için nefsin de edeple tezyin edilmesi gerekir.

Evet Saygı değer okurlarım edebin bir zahiri bir de bâtıni yönü vardır. İnsanları da, bir çoğu edebi sadece zahiri kaidelerin yerine getirilmesinden ibaret zannederler. Gönül ehli nezdinde ise edep, evet, zahirin yanında batını da korumak ve Allah Zülcelal Hazretlerine karşı kalben deruni bir tazyim hissiyatı içinde olmaktır. Şurasını açıkca ifade edeyim ki, edeb, bedendeki ruh mesafesinde olup Evliyaullah'ın gözünün ve gönlünün aydınlatıcı nurudur. Edebin ehemmiyetini belirten şu güzel mısralarda ne güzeldir.

1. Edep bir taç imiş nur-i hüdadan

2. Giy o tacı emin ol her beladan

3. Ehli diller arasında aradım kıldım talep

4. Her hüner makbul imiş illa edep illa edep

Evet yukarda şairin dediği gibi " Edeb, yüceler yücesi mevlamızın sonsuz nurundan dünyaya akseden muhteşem bir taçtır. İşte bu tacı giyerek bütün belalardan emin ol  kurtul belalardan. Mevlana Celalettin-i Rumi hazretleri de : insanların sureten ve sireten kemale erip, güzelleşe bilmesi için, Allah Zülcelal hazretlerinden daima edeb niyazında bulunması gerektiğini ve en büyük düşmanı olan şeytana galip gelmesinin yegane silahının da ancak ve ancak edeb olduğunu şöyle buyurmaktadır.

Cenab-ı Allah'tan bizi edebli olmağa muhaffak kılmasını niyaz edelim.

Çünkü edebi olmayan kimse, yaratanının lütfundan mahrum kalır. Edebsizin zararı yalnızca kendisiyle sınırlı değildir. Aksine bütün afakı ateşe verir. " hani atalarımız kurunun yanında yaşta yanar derler ya" evet dost yolunda laubalilik eden başkalarının da yolunu kesmiş olur. İşte böyle bir kimse namerttir ve her kimde bu yolda küstah olursa işte Onun akıbetide üzüntü ve pişmanlık vadisinde boğulur. Felek edebi sayesinde nura bürünmüş melekte edebi yüzünden masum ve temiz olmuştur. Güneşin tutulması ise ayın küstahlığı neticesindedir. (Mesnevi beyt 79-96) Eğer şeytanın başını ezmek dilersen gözünü aç ve gör ki şeytanın katili edeptir.

Muhammed Es,ad Erbilin’in edeple ilgili bir sözü de şöyledir; “Hızır'dan ab-ı hayat isteyen insanın edep menbağından bir kaç yudum içmesi lazımdır. Övünmek, kibir ve cehalet gibi hastalıkların tedavisi için edepten daha tesirli ilaç görmedim.”

Evet, saygı değer okurlarım. Netice itibari ile hayatta Muaffak olabilmek ve manen yükselebilmek için Allah Zülcelal Hazretleri’nin terbiyesinde yetişen Resul-i Ekrem Peygamber (S.A.V.) Efendimizin getirdiği adab-ı muaşerete tabii olmak gerekmektedir. Saygılarımla.