CHP öyle bir parti ki, tek listeyle seçime gidilse bile bir sebeple gerginlik oluyor. Seçimler öncesi toplantı üzerine toplantı yapılıp anlaşma yapılsa bile...

Yıllardır, tüm partileri olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi ve yerel Yönetimlerini de takip ederim.

Tek listeli seçimleriyle genelde sonucu belli olan AK Parti dahil, CHP dışındaki tüm partilerin kongrelerinin sonucu da usulen yapılan seçimlerle ilan edilir ama CHP istisna...

Bu CHP öyle bir parti ki, tek listeyle seçime gidilse bile mutlak bir sebeple gerginlik oluyor... Seçimler öncesi toplantı üzerine toplantı yapılıp anlaşma yapılsa bile seçim salonuna gelinince anlaşmayı bir kenara bırakan birileri oluyor..

Mesele anlaşmaya rağmen sitem veya protesto eden kişilerin haklı veya haksız olmaları değil, mesele bu partide fark edilmeyen bir sebepten kaynaklanan oyunbozanlık. Üzerine anlaşılan "tek Başkan" mı sözünü bozuyor, yoksa yapılan "anlaşmayı kabul etmesine rağmen yine de itirazını salona yansıtmaya kendini zorunlu hissedenler mi" oyunbozanlık ediyor, bu da ayrı bir mesele...

Mesele Türkiye'nin ilk partisinin yıllardır dile getirdiği birlik ve beraberliği kendi içerisinde sağlayamamış olması. Bu meselenin sebebi de kurulduğu günden beri "demokrasi, eşitlik, adalet, liyakat" gibi büyük anlam taşıyan sloganlara sarılan bu partide söz konusu sloganların uygulamaya konulamamış olması... Çünkü mesele bu sloganların ifade ettiği anlamın yanlış yorumlanması..

"Benim dışımda kimse başaramaz", "Partiyi en iyi ben yönetirim", "Demokrasi sadece benim tarafımdan uygulanabilir", "Benim Başkanlığım döneminde daha başarılıydık" gibi ifadeleri dile getiren birileri varken bu partide ne herkesin kabul edeceği demokrat, ne de herkesin kabul edeceği liyakatli bir yönetim oluşturmak mümkün olamaz.

Seçilen Başkan kim olursa olsun partiyi daha iyi yöneteceğini iddia edenler neredeyse her dönemde ortaya çıkıyor, bu "zaaf" da diğer partilere avantaj sağlıyor. Rakip partilerin yapacağı tek hamle CHP'deki bu zaafı kullanmaktır, nitekim yıllardır da başarıyla kullanıyorlar. Dostane ilişkilerle yanaşıp kanına girdikleri "Başkanlar"dan birine "Başkanlık", "Milletvekilliği" veya gündemde olan her hangi makam "Senin hakkındır" diye fısıldamaları yetiyor. Çünkü CHP'nin köklü geçmişinde görev almış yüzlerce Başkanından birileri bu oyuna kanabiliyor.

Yanlış anlamaya müsait bir cümle kurduğum için bunu detaylı açıklayayım; Mesela CHP'nin Adıyaman İl Yönetimi, Disiplin Kurulu, Büyük Kongre Delegeliği sayısı yedeklerle beraber 60 kişiden oluşuyor. Parti köklü parti, Atatürk'ten bugüne partide görev alanlar ise binlerle ifade edilebiliyor. Yani geçmişte bu partide yöneticilik yapmış öyle çok kişi var ki, her biri bir İl Başkanı, Belediye Başkanı, Milletvekili olacak bilgi ve deneyime sahipler, (bazıları değilseler bile kendilerini öyle görüyorlar). Durum böyle olunca bu binlerce insanı razı edecek bir eleme yapıp 60 kişilik yönetimi belirlemek mümkün olmuyor, olamıyor; Eninde sonunda birileri dışarda kalıyor, listeye giremiyor, istense de alınamıyor... Çünkü her biri diğerinden vasıflı olan bu binlerceyi sıralamak her babayiğidin harcı da değil, kimi ilk sıraya yazsan diğer dokuzyüzdoksandokuz kişinin itiraz hakkı doğuyor, "demokrasi" kavramının ardına sığınan bu dokuzyüzdoksandokuz kişiden birileri de bu hakkını kongrede kullanıyor.

Siz bakmayın miting meydanlarında veya eylemlerde kol kola poz vermelerine onların çoğu fotoğrafta en önde görünen kişi bile olmayınca itiraza hazır kişiler.

Bir gün kalabalık dolmuşun şoförü aynayı göremeyince yolculardan yardım istemişti, o yolcu "sağ serbest, sola aklım ermiyor" diye esprili cevap vermişti. Haklıydı da, demokrasinin gereği gittikleri seçimde aday olmak isteyenlerin önünün kesildiği, eleştiren kişilerin derhal susturulduğu, birliktelik diye vurgu yaparken sadece kendi çevresinde birlik isteyenlerin olduğu bir oluşuma akıl erer mi?

Kendi partisini yöneten Genel Başkanlarını bile bir kalemde yerden yere vuranların demokratlığı ne kadar inandırıcıysa bu partinin birlik ve beraberlik sağlayıp iktidar yürüyeceği söylemi de o kadar inandırıcı. Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel arasındaki Kongrenin gündemden düşememesi de aslında bu itirazlardan kaynaklanıyor. Kongreler bitse bile nedense iç muhalifin sesi bir türlü kesilemiyor, içten içe kaynayan bir kazan gibi oluşumdan bahsediyoruz.

Bunu derken her muhalif sesin olumsuz veya haksız olduğunu demek istemediğimi de vurgulamak isterim, burada birileri haklı ve elbette birileri haksız; Sorun ise bilenlerin bu partideki sayısının çokluğu, bu partinin üyelerini kandırmak veya hatalı bir yöne yönlendirmek de her babayiğidin harcı değil.

Bu nedenle diyorum ki, CHP'de Başkan olmak, ülkeyi yönetmekten zor.. Allah bu partiyi yönetenlere sabır versin, bu partiye bel bağlayan seçmene de yardım etsin.

Mehmet Emin Danış