Küçük ve sömürülen ülkelerin, yeniden şekillenmeye ve sahiplenilmeye başlamasıyla, dünyayı yöneten güçlerin yeni oluşmaya başlayan güçlerle çekişmesinin ardından ortaya çıkaracağı nükleer güçle dengelerin oluşmaya başlayacağı yeni bir dünya yapılanması ile karşı karşıyayız.
AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in Türkiye ile ilişkimizi farklı alanlar üzerinden çalışmayı sürdüreceğiz açıklaması ile AB Türkiye ilişkileri imtiyazlı ortaklık söylemi dışında bu söylemle yeni bir döneme tekrar girmiş oldu.
ABD’nin Afganistan’dan ayrılırken süre isteyen AB ülkelerine (Müttefiklerine) haber ve ek süre vermeden terk eden ABD’ye karşı güven ortamının azaldığı bir döneme girmiş bulunmaktayız.
AB içinde BM çatısında veto yetkisine sahip tek ülke olan Fransa Merkel sonrası AB liderliğini hedeflediği bir süreçte ABD ve İngiltere’nin Avustralya ile nükleer denizaltı alımının da dahil olduğu üçlü savunma ortaklığı anlaşması imzalaması Fransa’nın büyük tepkisine neden oldu.
NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti diyerek Atlantik içindeki büyük görüş ayrılıklarını açıklayan Fransa’ya karşı bu anlaşma ile gereken cevap verilmiş oldu.
ABD’nin bağımsızlık savaşında Fransa deniz kuvvetlerinin yardımıyla İngiltere’ye karşı kazandığı Chesapeake Muhaberesi’nin 240. yıl dönümünün kutlanacağı bir zamanda Aukus(İngiltere,ABD,Avustralya) birlikteliğinin açıklanması ile Avustralya, Fransa arasında imzalanan 40 milyar dolarlık savunma anlaşmasının iptal edilmesi, Fransa’nın yeni hedeflerine ABD tarafından AB içinde ve dışında destek verilmeyeceği olarak görülmelidir.
Ursula Von Der Leyen ‘in açıklaması ile AB büyük bir ekonomik dev olarak son bir yıl içinde %4.8 büyüme ile Çin ve ABD’yi geçerken, siyasi aktör

olarak sahnede yerini almak için ihtiyaç duyduğu, güçlü AB ordusuna ihtiyacı olduğunu bir kez daha ABD’nin Fransa’yı ortada bırakması ile görmüştür.
Çin’i çevreleme doktrini ile Quad dörtlüsü ve AUKUS ile yeni dönem başlatan ABD, bölgede sıcak çatışmalar çıktığında Hindistan’dan sonra Avustralya’yı Çin’in karşısına çıkaracaktır.
Avrasya bölgesinde pimini çekerek ortaya bıraktığı Afganistan sonrası bölgede, terör korkusunun oluşmasına ve ülkelerin teröre karşı kendilerini korunma tedbirlerine ihtiyaç duyması ,ABD kontrolünde olan ancak bölge ülkelerinini etkileyecek KAOS dönemini başlatmıştır.
ABD yönetiminin Çin karşısında yeni stratejilerini ortaya konmaya başlamasıyla;
Kürenin etrafında birleşen ülkelerin yeniden kendilerini dizayn etmeleri, İsrail, Mısır ilişkilerinin yeni stratejileri,
İngiltere’nin yeniden sahneye çıkması ve aktif roller alması,
AB içinde yeniden yapılanma süreçlerine destek vermesi,
Fransa’nın ,ABD ve İngiltere politikalarına karşı kendi politikaları ile yol yürümek istemesi,
İngiltere Fransa arasındaki mülteci krizi,
Ekonomik hamleleri harekete geçirme,
Vekil savaşçılarına yeni kimlikler kazandırma,
Rus Çin ilişkilerinin önüne geçme,
Rusya AB ilişkilerinin ABD çıkarlarına zarar vermesinin önüne geçilmesi hamlelerini görmekteyiz.
Quad ve Aukus ile yeniden şekillenmeye başlayan Afganistan sonrası dünya düzeni AB ve ABD’nin 21. yüzyılı birlikte şekillendirmeyi planladıkları bir anda Çin’in ekonomik olarak yükselişi, Rusya’nın Putin yönetiminde kendini toparlaması ve güç merkezi konumuna gelmesi, Türkiye’ye karşı izledikleri düşmanca politikaları, ambargo uygulamaları ile kendini toparlayan ve dünyanın en stratejik noktasına sahip olması, hinterlandını yeniden etkin hale getirmesi ile bütün planlarının bozulmasına neden olmuştur.
Fransız Le Monde gazetesi, Türkiye, Çin ve Rusya’yı, AB’nin geleceğini tehdit eden güçler” olarak görürken ABD yönetimide Çin ve Rusya’yı düşman ilan etmeleri,Türkiye ile aynı ittifak içinde olmalarına rağmen planlarını ve çıkarlarını bozan ülke konumunda değerledirerek bu durumu Doğu Akdeniz’den,Azerbaycan’ın işgal edilmiş Karabağ dahil olmak üzere

Libya,Katar,Balkanlar,Karadeniz Ermenistan meselelerinde Türkiye karşıtı yapıların içinde kalarak veya destek vererek ortaya koydular.
Türkiye’nin Afrika’dan Ortadoğu’ya, Asya’ya, Balkanlar’dan Hazar’a kadar ilişkileri bulunan coğrafyayı etki alanına alarak karar mekanizmalarının içinde bulunması, Türkiye’nin kendi modeli ile paylaşımcı ve yapıcı politikaları sonucu Türkiye’nin hamleleri yeniden bölge ülkelerinin kendilerine gelmelerine ve toprak bütünlükleri ile yer altı ve üstü zenginliklerine sahip çıkılması bilincini uyandırması ile emperyal sömürge sistemine karşı tepkiler oluşmaya başlamasına sebep olmuştur.
Brexit ile AB’den ayrılan İngiltere AB içinde etkisinin azalacağını ve Almanya’nın kontrolünde olacağını görerek bir çok bölge etkinliğini kayıp edeceğinin farkına vararak AB’den ayrılması ve yeniden kendi hinterlandının etkisini artırma çabalarına girdiğini görmekteyiz. Bu durum hem Fransa hemde Almanya için bölgesel bir tehdit olmaktan çok sömürgesel bir tehdit olarak kendilerini beklemektedir.
Nükleer güce sahip yeni ittifakların oluşacağı ve yeniden şekillenme sürecine giren, birlik ittifaklarının içinden sözcü lider ülkelerin oluşacağı, yeni çoklu küresel sistemin yapılanması ortaya çıkmaya başlamıştır.
Dünyanın yeniden şekillenmesinde yer alamayan, çekilen,yarıda bırakan,gerekli alt yapıyı oluşturmayan,ittifak çalışmalarına katılmayan,askeri gücünü göstermeyen,bu durumu siyasi güce çeviremeyen ve ülke ekonomilerini üretim gücüne dönüştüremeyenlerin yarışı kayıp edecek
Mehmet BOZKUŞ