Kimilerine göre biz dünyaya içimizdeki ahlak yasası ile geliriz. Başka bir deyişle ahlak yasası hepimizin içinde var, yalnız Kant’ın içinde değil… Eğer bu doğruysa, akla şöyle bir soru geliyor: Nasıl oluyor da benzer ahlaki problemlerle karşılaşan insanlar birbirinden oldukça farklı davranışlar gösterebiliyorlar?
Basit bir örnek vermek gerekirse, çocuğunun kıymetli bir eşyaya zarar vermesi durumunda bütün ebeveynler aynı tepkiyi göstermiyor, değil mi? Olaya suhuletle yaklaşarak, çocuğunun davranışını anlamaya çalıştıktan sonra benzer bir durumun bir daha tekrarlanmaması için çocuğuyla sevecen bir dille konuşan ana babalar da var… Anında celallenip çocuğa tekme tokat girenler de…
Hatta eğer gazete haberleri doğruysa, türlü durumlarda değişik bahanelerle kendi öz çocuğuna zulmeden, örneğin çocuğunu karanlık odaya kapatan, onun üzerinde sigara söndüren, hatta ölümüne sebep olan ana babalar bile var… İnsanların büyük çoğunluğu da iki ucun, “kusursuz iyi” ile “kusursuz kötünün” arasında bir yerde yer alıyor… Kara vicdanlı ile evliya arasında milyarlarca farklı düzeyde insan karakteri var… Siyah ile beyazın arasında sonsuz çeşit gri ton olduğu gibi… Büyük çoğunluğumuz ne mutlak iyi ne de ele alınmayacak, yanına yaklaşılmayacak kadar kötüyüz. Çoğumuz arada bir yerdeyiz. İyiliklerimiz de var bu âlemde, kötülüklerimiz de…
Dahası, aynı insanlar bile karşılaştıkları benzer durumlarda aynı tepkileri vermeyebiliyor. Örneğin bir baba keyifli bir gününde ise, mesela işinde terfi ettiğinde, değerli bir vazoyu kıran çocuğuna “canın sağ olsun” diyebilirken, aynı baba eşref saatinde değilse, mesela patronundan fırça yediği bir günde, daha hafif bir kabahatinden ötürü çocuğunun canını yakabiliyor.
O zaman “içimizdeki ahlak yasası,” söylenildiği gibi bize doğuştan verili olsa bile, içimizde ve dışımızda olup bitenler ona bağlılığımız üzerinde etkili olabiliyor. Demek ki “içimizdeki ahlak yasası” hepimizde doğuştan var olsa bile bu, ancak bir nüve gibi düşünülebilir. Zaman içinde şekillenen, olgunlaşan, içsel ve dışsal koşullarımızla etkileşim içinde olan bir nüve… Tek başına, yanlış bir karara varmamıza engel olamayan bir nüve…
Dolayısıyla, ahlak yasası muhtemelen yalnız Kant’ın içinde bulunmuyor. Muhtemelen akli melekesini yitirmemiş her yetişkin insan onun varlığını öyle ya da böyle kendi içinde duyumsuyor. Ama kuvvetle muhtemeldir ki Kant’ın içindeki ahlak yasası ile benim içimdeki ahlak yasası aynı biçimde çalış(a)mıyor. Sizin içinizdeki ahlak yasası ile bir başkasının içindeki ahlak yasasının aynı biçimde çalış(a)madığı gibi…
Yolculuğumuzu haftaya sürdürebilmek dileğiyle…