Hava Kuvvetleri mensubu birisi için uçak motorunun sesi, en güzel musiki nağmelerinden birisidir. Gerek birliklerde, gerekse lojmanlarda kalırken, kalkış-iniş yapan bir uçağın, odanın camlarını titretmesi, kulakları sağır eden gürültüsü çoluk-çocuk, genç ihtiyar kimseyi rahatsız etmezdi. İki kişi konuşuyorsa uçak geçene kadar beklenir, sonra hiçbirşey olmamış gibi devam edilirdi.

Bu yüzden, geçmişten gelen alışkanlıkla, TEI’nin ürettiği helikopter motorunun TUSAŞ’a teslim töreninde, üretilen motoru, çıkaracağı gürültüyü ve ekzozundan/nozulundan çıkan sarı-kırmızı alevi (flame) görmeyi heyecanla ve merakla bekliyordum...

Cumhurbaşkanımız Tayyip Bey, konuşmasını bitirince motor startı verdi. Mühendislerin, digital ekrandaki motor çalıştırma paneli üzerinde komut verdikleri göründü. Tabi bu esnada, ekran başındakilerin beklentisi, motorun gürültüsünün duyulması ve jet uçaklarında olduğu gibi nozulundan alev çıkışını izlemekti.

O anda birilerinin, en hafif tabirle, cehalet ve acemiliğinden kaynaklı ‘motor çalışmadı, çalışmıyor’ sesleri duyuldu. Tabi bu esnada, son derece haklı olarak TEI Genel Müdürü Prof. Mahmut Akşit bey reaksiyon gösterdi. İnsiyaki olarak bir çıkış yaptı. ‘Sabote etmek isteyenlere hakkımızı helal etmiyorum’ ifadesini kullandı. Ortamdaki muhtemel bir menfi teşebbüsü, öngürüsü ile akim bıraktı. Kendisini, ani tepkisi için tebrik ediyorum.

Aldığım bilgiye göre, bu törenin canlı yayın öncesinden provası yapılmış ve üzerinde çalışılmıştı. Provası yapılan bir törende hiç böyle bir acemilik-tecrübesizlik olur mu?

Motor çalıştırma sürecini, provalarda görev alanın bilmesi ve böyle bir cehaleti asla yapmaması gerekirdi.

Mühendisinden Genel Müdüre kadar uzman kadronun hepsi orada hazır durumda iken motorun çalışıp çalışmadığı hakkında yorum yapmak sana mı düştü?

Eğer, provalarda görev aldığı ve motor çalıştırma süreçlerini yaşadığı halde bu ifadeyi kullanmış ise, bilinçli olarak konuşmuş ve iç dünyasındaki temenniyi dışa vurmuş demektir. Bunun adı düpedüz ihanettir.  Sebebi sorgulanmalı ve müteakip süreçlerde bu gibi durumların yaşanmaması için mutlak önlem alınmalıdır.

Yüzlerce mühendisimizin, yüzbinlerce saat emeğinin ve alınterinin, suikast teşebbüsü ile çöpe atılmasından memun olacak, bayram yapacak, adeta kına yakacak, son kullanma tarihi geçmiş dinazor ve dinazor fikirliler var bu ülkede. Yaptıkları hiç bir hayırlı bir icraat olmadığı gibi, bu millete nefes aldıracak her hayırlı faaliyetin karşısında da moloz gibi dururlar. Geçmişte yaşanan Devrim otomobilinin başına gelenleri unutmadık. Millet yararına olan projeleri artniyetli bahanelerle engelleyen şahısların aptallığına ve aymazlığına zerre kadar tahammülümüz yoktur.

Kısa bir sessizlikten sonra, çok şükür, motorun ıslıklı-çınlayan güçlü sesini işittik ve ekzosttan firar eden hava filelerini/gaz çıkışını tv’den gördük. Motorun çalıştığına tam kanaatimiz geldi. Yüreğimize su serpilmiş oldu. Derin bir oh çektik.

Motorun üzerindeki kadife örtü kaldırıldı. Numune teşhir edildi. Sevinçten gözlerimiz yaşardı. Binlerce teşekkürler...

Yaklaşık 3-4 yıl önce, TEI’nın teknoparktaki tasarım ofisini ziyaretimde gaz türbinleri konusunda bilgi sahibi olmuştum. Komprosör palleri ile ilgili analiz süreçleri devam ediyordu. Şükürler olsun, bugün gerçekleşmiş halini gördük.

Uzmanların yorumuna göre, bu motor üretimi ile ABD ve Rusya’nın  ardından en gelişmiş helikopteri üretmiş olacağız. Gökbey ve Atak helikopterlerinde kullanılacak. ABD’nin Apaçi helikopterini geride bırakacak. Atak yük taşıma kapasitesi 12 ton. Apaçi ise 8-8,5 ton. Taşıma kapasitesinin yüksek olması gerek personel, gerekse mühimmat taşıma için lojistik avantaj sağlayacak.

Askeri açıdan ise, harekat yarıçapı, havada kalış süresi ve menzil yetenekleri gibi emsallerine göre daha üstün harekat/muharebe kabiliyetine sahip olacak.

İtalya’dan ithal etmiş olduğumuz motora da gerek kalmayacak. Yurtdışı bağımlılığımız ortadan kalkacak.

Uluslarası sertifikasyona sahip ürünlerin, ar-ge ve test aşamasında çalışan ve bulunan biri olarak, bu motorun tasarım, prototip, test ve sertifikasyon safhalarında neler yaşandığını tahmin edebiliyorum. Ne uykusuz geceler geçirilmiştir. Tasarım aşamasında, formüller ve simülasyonlar rüyaları süslemiştir.

Emeği geçen tüm çalışanları tebrik ediyorum. Aldığınız ücret, kuruşuna kadar helal olsun. Sizi yetiştiren ana-babalardan ve bu projede öncü olan idare ve yöneticilerimizden Allah razı olsun. Geleceğimiz ile ilgili umut verdiniz. C19 dan başımızın döndüğü bu günlerde bize taze oksijen verdiniz. İnşaallah, Milli Muharip Uçak (MMU) projesinde sizleri görmek ve turbojet motorun müjdesini de almak, aynı heyecanı tekrar tekrar yaşamak istiyoruz. Sağ olun. Var olun...

Bu vesile ile hem havacı asker olmamız, hem de pilotaj tecrübemiz olduğundan, üretilen turboşaft helikopter motoru hakkında özet bilgi vermek istiyorum.

Turboşaft motorlar, yolcu uçakları (turbofan motor) ve muharip jet (turbojet motor) uçaklarındaki motorlardan farklıdır.

Bu motor, jet uçaklarındaki gibi doğrudan itme gücü yerine şaft gücü üretir.

Turbojet motorlar gibi gürültülü ve ekzost’tan yoğun alev çıkaran bir özelliğe sahip değildir. Hacim itibari ile küçük olduğundan daha sessiz çalışır. Ekzozundan/nozulundan yoğun alev yerine, gaz çıkaran bir tasarıma sahiptir.

Genel çalışma prensibi ise ; Komprosör palleri ile sıkıştırılan hava, yanma odasına gönderilir. Burada, sıkışan hava ısınır ve basıncı artar. Isınan ve basıncı artan havaya, yüksek hızda yakıt püskürtülerek yanması sağlanır. Akışkan olan basınçlı hava, türbin pallerinden geçerken şaftı döndürür. Şaft ise, üzerinde olan tork’u (dönme momentini) rotora aktarır. Rotor, üzerindeki pallerin dönüşü ile kaldırma kuvveti oluşturur. Helikopter pallerine verilen açı ile de helikopter uçuşunu gerçekleştirir. Yani kısaca Newton’un 3 ncü prensibi (etki-tepki) diyebilirsiniz.

Helikopter motoru üretimi ile, bir üst lige değil şampiyonlar ligine çıkmış olduk.

Milletimize hayırlı olsun.