Güncel Gazetesi’nin Eğitim Bayramı hakkında halka düşüncelerini sormasından yola çıkarak Vakfın kurucularından biri olarak, birçok toplantılarına da iştirakimden dolayı duygularımı okuyucularımla paylaşmak istedim.

“Çırhıkta eğrilen pamuk ipliği hatalı çıkar. Biride derki bu hata iğdede de var, bekara da var, eğiren adamda da var.”Aynen öylede hatalar hepimizde var.

 Umarım hatalar tekrar edilmesin. Vakfın kuruluş aşamasıydı, İstanbul’un Azak yokuşu Azak oteli salonunda yapılacak toplantıya 23 Besnili hemşerilerimiz davet edilir. Amaç kurulacak olan Vakfın son durumunu değerlendirmekti.

 

Salonun her kapı açılışında gözler içeriye hangi Besnili gireceği temayülü vardı. Gecikmeli başlayan toplantıyı kulakları çınlasın, Avukat Şükrü Kaleağası, sevk ve idare ediyordu. Katılmayan veya katılamayan davetliler hakkında ne söylenecekti? Başkan konuya değinerek Besni’den bir kişi geldi ya deyince rahatladım. Bende söz aldım. Tarihten verdiğim ve yaşadığım misallerle Vakfın kurulmaması ve gecikmesi her gün aleyhimize işliyordu.

 

Birinci madde Besni Üniversitesi’nin açılması için çaba göstermekti. Bu toplantılara katılmamak bir hata değimiydi? Gazetede görüş beyan edenlerin yazısını dikkatle okudum. Ne yaptılar ki, kimleri okuttular, kimleri giydirdiler şeklindeki beyanlara el insaf dedim. Vakıf Merinos öncülüğünde yüzlerce öğrenciye burs verdi. Vakıf kanalıyla bir bursta ben vereyim dedim. İnanın Besni’de oturup ta bir ikincisi çıkmadı.

Şunu halkımızın çok iyi görmesi gerekir. Eğer Besni Eğitim Vakfı girişimde bulunmasaydı, Üniversitenin açılışı bu günlere kalabilirdi. İşin içindeydim, okulun açılması için nerelere baş vurulmadı ki?

Yine bir İlköğretim Okulunun temeli atılıp, belirli bir seviyeden sonra devlet tarafından bitirilmedi mi?

Bu bayram münasebetiyle çeşit illere göç eden Besnililer, doğup büyüdükleri yeri görüp hasret gidermediler mi? Gelip te halı yastığı, savan, kilim almadılar mı? Sucuğundan, bastığından, kırmasından, üzümünden alıp gitmediler mi? Bizler çocukluğumuzu burada yaşadık, halende buradayız. Onlarda burada doğdular burada yaşadılar.

Ne var ki, Vakfın önde gelenleri yaptıkları eylemden dolayı halkın vereceği tepkiyi göremediler. Bir panel düzenlenmişti. Konuşmacılar yerlerini almıştı. Konu eğitim diye belirlenmesine rağmen konuşmacı gazeteci kendisinin çalışma Bakanlığında üst görevde olduğunu söyleyip Bakanında sözünü çarpıtarak eğer o Bakan gelirse yüzüne tükürün der. Allah aşkına bu söylenecek söz mü? Oysa eğitimde bilgi ve ahlak öğretilir. İkinci konuşmacı bir profesördü. Oda uzaktan ve yakından eğitimle hiç alakası olmayan sözleriyle hep iktidarın yedi yıllık icraatını tenkit etti.

Soru ve cevaplara geçildiğinde söz aldım. Bir zamanlar ne “Arabın Yüzü Ne Şam’ın Şekeri” dediler. İran’a Molla denildi, Ruslara Kominist dendi, Bulgaristan’a keza Yunan’a ebedi düşmanımız dendi. Sizde hep iktidarın yedi yılını tenkit ettiniz. Bir sefer 367’den bahsetmediniz. Vakıf idarecilerine de dönerek bundan böyle sizlerde biraz dikkatli olun deyince 20 kişi ancak alkışladı. Sahnede ise olağan üstü bir hal oldu, kürsüyü terk etmek istediler. Onlara da alkış vardı. Bu alkış sanki bir linç alkışıydı. Bu tenkit edenler gelselerdi, 150 kişide uygulamanın yanlış olduğunu beyan etselerdi ya.

Umarım böylesine hatalar yaşanmaz. Bu Bayram hepimizin bayramıdır. Sahip çıkalım, sen sahip çıkmazsan başkaları sahip çıkar.

Kalın Sağlıcakla.