8 Mart Kadınların Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’nün ilk kutlamalarının üzerinden 100 yılı aşkın bir zaman geçti. Buna karşın, biz kadınlar açısından toplumsal konumumuzdan, çalışma koşullarımıza, yaşama hakkından eğitim hakkımıza kadar birçok alanda baskı ve kısıtlamalar devam etmektedir.

     Bu yüzden bu yıl 8 Mart ta güvencesiz yaşama karşı güveli gelecek, baskı sürgün gözaltı ve tutuklamalara karşı demokratik özgür yaşam, savaşa karşı barış, kadın cinayetlerine karşı yaşam hakkımızı savunmak için her yer 8 Mart her yer direniş diyoruz. Çünkü 8 Mart kadınların insanca yaşam ve eşit yurttaşlık için direndikleri ve bu uğurda yanarak bedel ödedikleri bir gündür.

      Kadınların kurtuluş mücadelesinin simgesi olan 8 Mart, sanıldığının aksine belirli bir tarihsel olayın anılmasından öte, mücadele tarihinin çeşitli uğraklarının toplamının bir kazanımı olarak yaygınlaşmış ve kalıcılaşmıştır. Fransız Devriminden itibaren oy hakkı, çalışma hakkı ve eğitim hakkı çerçevesinde başlayan kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kadınların kitlesel bir biçimde ücretli emek olarak işgücü piyasasına katılmalarıyla sınıfsal bir içerik de kazanarak kendisini kitlesel grev ve ayaklanmalarla görünür kıldı. Kötü koşullarda ve düşük ücretle çalıştırılmaya, dayanılmaz boyutlara varan sömürüye, şiddet ve ayrımcılığa karşı özellikle ABD’de kadınların büyük eylem ve grevler yaptığı bilinmektedir. 

          1910'da Kopenhag'da toplanan II. Enternasyonal Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, Clara Zetkin’in önerisiyle her yıl bir günün, Uluslararası Kadınlar Günü olarak kutlanmasını karar altına aldı. II. Enternasyonal’in davetine icabet eden Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’den bir milyonu aşkın kişi, 1911 yılının 19 Mart’ında ilk kez Uluslararası Kadınlar Gününü kutladı.  8 Mart, ilk kutlanışından yaklaşık 60 yıl sonra  1975’te BM tarafından da resmen tanındı.

     Biz kamu emekçisi kadınlar, kamu hizmetlerinin özelleştirildiği, esnek-kuralsız, güvencesiz, performansa dayalı çalışmanın yaygınlaştığı, iş yükümüzün her geçen gün arttığı bir ortamda, torba yasa, SSGSS ve KHK’lar ile düşük ücretle çalışmaya zorlanmakta ve işsizliğe mahkûm edilmek istenmekteyiz. Kadın olduğumuz için çalıştığımız işyerlerinde bir taraftan yükselme ve terfilerde ayrımcılığa maruz kalırken diğer taraftan tacize, şiddete ve mobbinge uğramaktayız. Bütün bunların yanında, sosyal devletin sorumluluğu olan ve toplumsallaşması gereken ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı vb. sadece kadınların yapması gereken işler haline gelmiş durumdadır. AKP Hükümetinin bir yanı ile piyasacı diğer yanı ile muhafazakâr politikaları biz kadınları toplumsal yaşamdan dışlayarak eve hapsetmeyi hedeflemektedir. Bir taraftan sosyal haklarımız kısıtlanırken diğer taraftan işyerlerinde ücretsiz kreşlerin olmadığı koşu llarda, bizlere yapılan “en az üç çocuk doğurun” telkinleri sosyal rolümüzü ev-çocuk-yaşlı bakımı üçgeni olarak tanımlamaktadır.

       Kadınların özel ve toplumsal yaşamda yükselttikleri hemen her itiraz, karşı duruş erkek- devlet-polis şiddeti ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve son beş yılda kadın cinayetlerinin  %1400 artması, bu cinayetlerin faillerinin yargı eli ile tahrik adı altında indirimlerle serbest bırakması kadınları öldürenleri cesaretlendirmekte, kadın cinayetlerini körüklemektedir.  Kadınlar yaşamın her alanında baskı-şiddete maruz kalmakta ve kadınlara bunun kader olarak kabul edilmesi gerektiği vaaz edilmektedir. 

    Hükümetin ürettiği tüm politikalar ve buna bağlı olarak çıkarılan yasaların tamamının fikri alt yapısını “ kadın erkek eşit değildir ve kadının asıl yeri aile içidir, evidir” anlayışı oluşturmaktadır. Son olarak Kadın adının bakanlıktan kaldırılarak yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması aynı yaklaşımın sonucudur. 

      Ülkede ve Ortadoğu’da yürütülen savaş ve silahlanma politikaları kadınlara kan-gözyaşı-acı-tecavüz-göç olarak yansımaktadır. Ülkemizde 30 yıldır süren çatışmalı dönemin en fazla mağdur olan kesimi çocuklarını, eşlerini bu savaşa kurban veren, ana dilini konuşamayan, kültürünü yaşayamayan kadınlar oluşturmaktadır. Savaş kadınları yoksullaştırmakta, şiddeti arttırmaktadır. Bununla beraber kadınların, barış için söyleyecek sözü, çözümü geliştirecek gücü her zaman vardır. 

        Konfederasyonumuz KESK’in ve bağlı sendikaların mücadele ivmesini artırdığı bu günlerde, AKP iktidarının baskı politikaları da hız kesmeden sürmektedir.Toplumu ve muhalif kesimlerini hedefine alan bu politikalar AKP’nin, emekçilerin giderek genişleyen fiili meşru mücadelesinden duyduğu korkunun bir uzantısıdır. Baskı ve yıldırma politikalarının hedefinde, tek tip sendika yasasına karşı KESK’in yürüttüğü mücadele gelmektedir. 13 Ocak’ta konfederasyonumuzun bir çalışanının gözaltına alınmasından  sonra 13 Şubat’ta KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, KESK eski Kadın Sekreteri Songül Morsümbül, SES Merkez Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun ve Tüm Bel Sen Merkez Kadın Sekreteri Güler Elveren başta olmak üzere sendikalarımızın diğer kadın yönetici ve üyelerinin gözaltına alınıp, çoğunun tutuklanmasının altında 28-29 Ocak 2012 tarihinde KESK Kadın Meclisi’nin kadınları 8 Mart birlik mücadele ve dayanışma gününde AKP dayatmalarına, savaş politikalarına ve oldubittilerine karşı duruşa çağırdığı kararlar gelmektedir .

       KESK’li kadınlar, tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen, AKP tarafından 10 yıldır adım adım yaşama geçirilmeye çalışılan gerici, piyasacı, erkek egemen uygulamalara karşı çıkmıştır, çıkacaktır.

      Biz kadınlar dünyadaki işlerin yüzde doksanını yapan ancak gelirlerin yalnızca yüzde onuna sahip olanlar, hayatın her alanında ayrımcılığa uğrayanlar olarak;

Gelir adaletsizliğine, savaşa, baskı ve tutuklamalara, kadın cinayetlerine karşı tüm kadınları 8 Mart’ta bizimle beraber evde ve işyerlerinde hizmet üretmemeye çağırıyoruz.

  Ayrıca 9 Mart 2012 Cuma günü Besni Eğitim Sen olarak Halk Eğitim merkezi salonunda saat 19:00 da “Ölüm ve Kız” isimli tiyatro sahlenecektir.

YAŞASIN 8 MART!

YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI! 

YAŞASIN EMEĞİMİZ; BEDENİMİZ VE KİMLİĞİMİZ İÇİN VERDİĞİMİZ MÜCADELE!

YAŞASIN KESK!

YAŞASIN EĞİTİM SEN

          İsmihan BAKMAZ

Besni Eğitim Sen

Kadın Sekreteri