Edep bir taç imiş nuru hüdadan

Giy ol tacı emin ol her beladan

Ehli diller arasında aradım kıldım talep

Her hüner makbulümüş ama illa edep illa edep

Cihan bağında ey aşık

Budur maksudu insicin

Ne senden kimse incinsin

Ne sen kimseden incin.

Hakiki ve gerçek Müslüman kalbini bir olan Allah-u Tela-ya bağlamıştır. Tek hedefi de Allah’ın rızasıdır. Müslüman’ın hedefi gibi hayatında da birlik vardır. İkiyüzlülük katiyen yoktur. Mümin iki farklı halde bulunamaz. Bir doğru bir eğri konuşamaz. Sabah iyi akşam kötü katiyen olamaz.

Esasında edep ve güzel ahlak bir bütündür. Edepli insanın bütün işleri, ibadetleri, hal ve hareketleri daima güzeldir. Onun her şeyi de temizdir. Sevgisi her şeyi sarar ve o şeyi sevimli yapar. Edepli Müslüman’ın yüce Allah-u Teala’dan aldığı terbiye, hayatının her safhasında kendisini gösterir. Bu terbiye içinde onun sevgisi ve dostluğu kadar, kızması ve kavgası da güzeldir. Çünkü kızması Allah içindir, kavgası da edep içindedir.

Bir insanın gerçek yönü ve olgunluğu aynı zamanda dar ve zor anlarda belli olur. İnsanın kavgasını ve haksızlığa karşı davranış şeklini görmeden hakkında iyi veya kötü denemez.

Edepli insan hakkını ararken katiyen hak yemez. Kendisini savunurken, düşmanına haksızlık edemez. Haksız ise nefsine yan çıkmaz, hakka boyun eğer. Karşı tarafı tastik eder. Haklı ve güçlü ikin yapacağı iki şey vardır. Ya af edici olmak ya da adalet. Ötesi ise edebe sığmaz.

Edepsiz insan ise haksız iken kendisini haklı göstermeye çalışır. Zalim iken kendisini mazlum göstermeye çalışır. Alacağı bir ise bin ister. Susacağı yerde ise cazgırlık eder. Edepsiz insana dost olmakta düşman olmakta çok zordur. Onunla hiçbir şeyin tadı tuzu olamaz da.

Bazı insanların dışı hoştur, fakat içi boştur. Bu kimseler insanların gördüğü işlere çok önem verirler. Fakat işin asıl kısmını esasında ihmal ederler.

Dengeli Müslüman ahret işleri gibi dünya işlerini de daima güzel yapar. İbadeti de güzeldir. İşi bozuk olan kimse örnek insan olamaz. Onda noksanlık ve hastalıkta vardır. Kılık kıyafetine ve dünya işlerine son derece dikkat edipte, kalbini ihmal eden, ahretini unutan ve ibadeti hiç te önemsemeyen kimse de dengesizdir hem de çok noksandır.

Mevlana Celalettin Rumi Hazretleri mesnevisinde şöyle der;

Allah’tan edebe Muaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah’ın lütfünden mahrumdur.

Edebi olmayan yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.

Şöyle bir misali vermek istersek hiç masraf yapmadan, hiçbir emek sarf etmeden Musa A.S.’ın duası ile gökten ilahi sofra inmekte iken, Musa A.S.’ın kavmi içinde bazı kişiler terbiyesizce (hani samırsak, hani soğan, hani mercimek) dediler ve ondan sonra gökyüzünün sofrası ekmeği kesilmiş oldu.

Ancak İsa A.S. şefaat edince yine gökten yemek sofrası ve tabaklarla ganimetler gönderildi. Fakat yine küstahlar edebi terk ederek sofradan yemek artığını aşırdılar. İsa A.S. ise onlara yalvardı. Bu sofra devamlıdır. Yeryüzünden kalkmaz. Bir ulu kişinin sofrası başında kötü zanna düşmek ve harislik etmek bir nevi küfürdür dedi.

İşte zekat verilmeyince yağmur bulutu da gelmez, zinadan dolayı da etrafa nice musibet ve belalar yayılır.

İnsanın içine kasavetten, sıkıntıdan ne gelirse hep korkusuzluktan ve küstahlıktan gelir. Kim ki dost yolunda pervasızlık ederse erlerin yoluna vurucudur, hem de namerttir.

Edepten dolayı bu felek nura gark olmuştur. Yine edepten dolayı ise melekler masum ve tertemiz olmuşlardır.

Bir melek olan Azazil (Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında Azazel, Azael, Hazazel) şeklinde geçer. Ancak İslami kaynaklarında ise şeytan ve iblis olarak geçer.

Şunu iyi bilmelidir ki edep nefsini tanıyıp haddini bilmektir.

Edep, kul olduğunu anlayarak yüce Allah-u Teala’ya yönelmektir.

Edep, kibri kırıp daima tevazuya sarılmaktır.

Edep, şu fani dünyayı tanıyıp boş davaları tamamen bırakmaktır.

Edep, Cenab-ı Hakk’ın ve varlıkların haklarını güzelce korumak ve haklara riayet etmektir.

Edep, hayalı ve vefalı olmaktır.

Edep, pişman olunacak şeyleri tamamen yapmamak ve vazgeçmektir.

 Kısaca edep güzel ahlaktır. Güzel ahlak ise içiyle dışıyla doğru olmak ve bu doğruluk üzerine yaşamaktır. Buna aynı zamanda dengeli ve istikamet de denir.

Dengeli olmak demek devamlı aynı güzel hali korumaktır. Acı tatlı bütün hallerde istikametini bozmayan dost ve düşmana karşı daima dürüstlükten ayrılmayan kimse dengeli bir insandır. Aynı zamanda denge insandaki akıl seviyesini de göstermiş olur. Yazıma büyük velilerden Ser-i Essakati Hazretlerinin bir sözü ile son veriyorum. O veli hazretleri der ki; edep aklın tercümanıdır. Bunun manası ise şudur. Herkes aklı kadar edepli olur. Edebi kıt ahlakı bozuk olan kimse de hakiki manada akıllı denilemez. Saygılarımla.