Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Zümer Suresi 1 ve 2. Ayetleri ile 53, 54, 55 ve 56 ayetlerinde insanları uyarıyor.

Surenin isminden de anlaşıldığı gibi (Zümer) Mümin zümre ile kafir zümrelerden bahsettiği ve her kişinin inanç ve karakterine göre kendi zümresi arasında yer alıp karşılık göreceği için sureye bu isim verilmiştir.

1.ve 2. Ayetlerde Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır; “Bu kitabın indirilişi, o çok güçlü, çok üstün, hikmet sahibi Allah’tandır. Şüphesiz biz sana bu kitabı hakk ile indirdik. O halde dini ve dindarlığı Allah’a halis kılıp, samimiyetle ibadete devam et.

Yukarıdaki ayetlerin açıklamasından da anlaşıldığı gibi ibadet ve dindarlığın en makbul olanı gösterişten uzak sırf Allah için yapılmalıdır. Kuran bilhassa bu çok önemli hususu sık sık tekrarlamakta ve müminlere ibadet ve kulluk konusunda aynı zamanda da bir ölçü vermektedir. Çünkü Allah Zülcelal Hazretleri ancak ve ancak kendisi için yapılan ibadet ve iyiliği kabul eder. Yoksa gösterişle yapılan ibadetleri katiyen kabul etmez. Çünkü Allah’u Teala bütün yaptıklarımızı değil, kalbimizden geçenleri de bilir. Yani yapılan ibadetin samimi, bilinçli ve hakkaniyetle yapılması gerekir.

Yine surenin 53, 54, 55 ve 56. Ayetlerinde Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır; “Deki, ey kendilerine karşı haksızlık edip ölçüyü aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah elbette büyük günahları bağışlar ve herhalde o çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Size henüz azab gelmeden önce rabbinize yönelip tövbe şuuru içinde ona gönül verin ve ona teslim olun. Aksi halde yardım göremezsiniz. Farkına olmadığınız halde ansızın size azab gelmeden önce rabbinizden size indirilen en güzel söze yani Kuran’a uyun. Kişinin Allah’ın huzurunda yaptığı eksikliklerden dolayı yazıklar olsun bana, cidden ben alaya alanlar arasında idim diyeceği gün gelmeden önce Kuran’a uyun.

Saygıdeğer okurlarım, yukarıdaki açıklamasını bildirdiğim Kuran-ı Kerim’in Allah Zülcelal Hazretlerine ve Peygamber (S.A.V.) Efendimize, ahret gününe ve İslam’ın diğer ön gördüğü hususlara iman ettikten sonra işlenen günahlardan dolayı ümitsizliğe kapılmak ilahi rahmetten ümit kesmek açıkça küfrün (inkarın) alametidir. İşte bu bakımdan Allah Zülcelal Hazretleri kullarını böyle bir damga ile damgalamaktan sakındırıyor. Çünkü Peygamberler dışında günahsız, kusursuz insan yoktur. Günahın büyüklüğüne değil, ilahi rahmetin gençliğine bakmak, kime karşı işlediğimizi düşünerek pişman olmak önemlidir. Bunun için Allah Zülcelal Hazretleri günahkar kullarını uyarıyor ve iman kavramında ümitsizliğin yerinin olmadığını açıkça biz kullarına bildiriyor.

Allah nezdinde zulüm ve azgınlığın cezası pek geciktirilmez. Yani bu yolda olanların Allah Zülcelal Hazretleri hem dünyada, hem ahrette cezalarını mutlaka verir. Bundan hiçbir kimsenin endişesi olmasın. Ancak pişmanlık duyup yaptığından nedamet duyan ve Allah’tan kurtuluşunu isteyen kimselere ise Allah yapmış olduğu pişmanlığı ve nedameti dolayısıyla o azabı uzaklaştırır. Yani affeder ve bağışlar. Ancak azab (ölüm) gelip çattıktan sonra uyanmanın fazla bir yararı olmaz.

Kuran-ı Kerim bu hususları açıklıyor ve bütün müminlere dönüş yapmalarını yani işlemeye devam ettikleri fenalıklardan vazgeçip bizzat tövbe etmelerini açıkça biz kullarına beyan ediyor. Kıyamet günü yalnız hesap, ceza ve mükafat günüdür. Orası darı teklif değil. O alemde pişmanlık duymanın tövbe etmenin dünyaya tekrar dönme arzusu beyan etme yeri değildir. Kuran-ı Kerim Allah’ını bilmeyen emirlerini yerine getirmeyen ve sorumluluk duygusu taşımayan kimseleri makam ve mevkileri bilgi ve görgüleri ne olursa olsun cahil sayar. Şunu da açıkça bilmek gerekir ki cehaletin en kötüsü yaradanını bilmemek ve tanımamaktır. Yani Allah’ın emir ve nehilerini yerine getirmemektir.

Öyleyse ilelebet kurtuluşun yolu Allah’ın emir ve nehilerine harfiyen yerine getirmek ve kimseyi incitici sözlerden dilini korumaktır. Saygılarımla.