Kiminle sohbet etsen...Herkes dertli.

Kendisi, ailesi, ülkesi ve insanlık adına kaygılar taşıyor ve dertleniyor.

Ürettiği çözüm yollarını dinleyecek ve paylaşacak birilerini arıyor.

Her insanın, kendi özel hayatı, ailesi, memleketi, vatanı ve dünya ile ilgili sorumlulukları var. Bunu iç içe geçmiş mahruti, konik bir yapı gibi tahayyül edebiliriz.

En dar ve en içteki,  şahsımız ile ilgili en etkili olduğumuz daire...

Zaman kullanımı, yeme-içme, eğitim, günlük planlarımız vs.  gibi bu alanlarda çok verimli olabiliriz.

Daha dış dairelere geçtikçe sorumluluk ve etkinlik derecelerimiz de azalmakta. Ne kadar konuşsak, zaman israfı, adeta havanda su döğmek gibi oluyor.

Döviz kurlarındaki istikrarsızlık, istihdamdaki azalma, faizlerin yüksekliği, üretim ve yatırımın olmaması gündemin ilk maddeleri.

Resmi görebilmek için biraz uzaktan, üst irtifadan bakınca göze çarpan iki hastalığın iliklerimize işlediğini ve vücudumuzu kurt gibi kemirdiğini görüyoruz.

Sorunlarımızın iki kök nedeni var: İKTİSATSIZLIK VE İSRAF

Çözüm yolu. Üretim ve istihdamı artırmak...Ama nasıl olacak?

Sorumluluk üstlenmekten başka çare yok.

İktisatsızlık ve israf yüzünden müstehlikler/tüketiciler çoğalır, müstahsiller/üreticiler azalır, herkes gözünü hükümet kapısına diker o vakit içtimai/sosyal hayatımızın medarı/temeli olan san’at, ticaret ve ziraat noksanlaşır o millet de tedenni eder. Yaşadığımız sürecin özeti bu değil de nedir acaba!...

Neden kolay olan yolu tercih etmeyip zor olanı seçiyoruz?

Mesela mevzuata bakınca, memur ve işçi olmak çok zor görünüyor.

İşveren olmak ise son derece kolay...

Memur olmak için : Diploma, KPSS, Mülakat, Referans, Tecrübe, Güvenlik Soruşturması , Eğitim alınan Sertifikalar...vs.  gibi sayamayacağımız bir çok nitelik istenilmekte.

İşçi olmak için insan kaynakları ile görüşmede ; Diploma, Referanslar, Daha önce çalıştığı işten neden ayrıldı,  Tecrübe, Ücret konusu, Sertifikalar...vs. Değerlendirmeyi takiben sizi arayacağız denilir.

İşveren olmak için : Vergi dairesine gidiyorsun. TC kimlik no, firma adı ve ev adresi yeterli.  Kaydını yaptırıyorsun. İşverensin artık. Finansman yok denirse, birçok işveren sıfırdan, sermayesiz işe başlamış.

Pekala;  

İşveren olmak, memur ve işçi olmaya göre çok kolay olduğu halde neden kimse yanaşmıyor?

Çok basit.

Sorumluluk üstlenmek çok zor da onun için.

Mesai dışında, veya herkes izinde iken; Vadesi gelen çekler, zamanında yapılamayan tahsilat, işçilerin maaşları, vergiler, ödemeler ve daha neler neler? Bir bakarsın gündüzün gece olmuş. Oda da volta atmaya başlarsın.

Hele bir de tefecilerin, bankaların eline düşmüşsen. Allah yardımcın olsun.

Toplum olarak verimli çalışmayı beceremediğimiz ve bilmediğimiz için çalışmaktan çok yoruluyoruz. Bu da bizi isteksizliğe ve tembelliğe atıyor.

Memur ve işçi kardeşlerim yazdıklarımdan gücenmesin. 21 yıl memurluk, 11 yıldır da özel sektörde işçi statüsünde yöneticilik yapıyorum. Masanın her iki tarafında da bulundum. Ben ülkem ve geleceğim adına dertleniyorum.

Batı kültüründe bu sorun nasıl aşılmış? Onları nasıl hayatımıza nasıl ikame edebiliriz? Derdim bu.

Bir ülkenin bağımsızlığı, güç ve kudreti üretim kabiliyeti ile doğru orantılı. Üretiyorsanız hamasete gerek yok. Gökte uçan tayyare, denizde yüzen gemi, elindeki telefon, CNC tezgahlar... Zaten senin reklamını yapıyor.

Kurtuluşumuzun reçetesi.

Sosyal ve ekonomik sermayeyi üretime ve yatırıma dönüştürecek yolları açmak.

Bu da ancak Metodlu çalışmakla olacak. Almanya, bizden dörtte bir oranında daha az çalışıyor. Ama bizim 7 katımızı kazanıyor.

Verimliliğin en basit yolu,

Üretimin en hızlı yolu,

Rekabetteki kalitenin yolu,

Kazançtaki bereketin yolu,

Çok çalışmaktan değil, sorumluluğun getirdiği riski azaltan metodlu çalışmaktan geçiyor.

Sorumluluk üstlenmek=Metodlu çalışmak dır.

Ama nasıl?