Allah Zülcelal Hazretleri de, Kuran-ı Kerim'in Kalem Suresi Ayet 4'te Şöyle buyurmaktadır: (Elbette sen pek büyük ahlak üzere yaratılmış bulunuyorsun ) Hz. Peygamberimizin ahlakı tamamen Kuran-ı Kerime uygundu. Kuran-ı Kerim'in göstermiş olduğu güzel huyların hepsini kendisinde toplamıştı. Ve onun kadar güzel ahlaka sahip bir kimse görülmemiştir. İşte onun içindir ki Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'im Kalem Suresi 4. Ayetinde yukarıda da arz etmiş olduğum gibi, şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlak üzere yaratılmışsın diye açıklama yapıyor. Elbette ey Resulüm sen çalışma ve amel ile en yüksek hayır gayesine ulaştıracak pek büyük huylar gerektiren tazime layık seciyye, meleke ve maneviyat üzere yaratılmış bulunuyorsun ve onunla yürüyecek ve o gayeye ereceksin.

Yine Kuran-ı Kerim’in Ahzab suresi ayet 21'de şöyle buyrulmaktadır. (Hamolsun ki, Allah'ın rahmetine ve ahret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çokça anan kimseler için Allah'ın Resulünde size pek güzel bir örnek vardır.) Allah Resulü Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz Müslümanlar için her sahada örnek bir şahsiyettir.

Yine Kuran-ı Kerim’in Enbiya suresi ayet 107'de şöyle buyurmaktadır: Biz seni ancak alemlere rahmet için gönderdik ve sen ey eftalül mülseri, öyle madüd bir millete Peygamber gönderilmiş değilsin. Biz seni en yüksek ve en son şeriatle, beşerriyetin saadetini temin edecek ahkamı ile, kuran-ı mübin gibi semavi bir kitap ile bütün alemlere bir rahmet olmak için gönderdik.  Seni  risalet payesine nail kıldık, seni hatemül enbiya olmak için müntaz kıldık. Rahmet Peygamberi olan Hz. Muhammed 'e ümmet olanlar başkalarına karşı merhametli olmalı ve insanları islama davet ederlerken ilk önce Allah'u Teala'nın birliğine çağırmalıdır. Yani islama davette yapılacak ilk iş insanları tevhid inancı etrafında toplamaktır. Diğer dini görevler bundan sonra gelir.

Said ibn Hişam şöyle rivayet etmiştir: Resullullah (SAV) Efendimizin hanımı olan Ayşe anamızdan sordum, şöyle rivayet ettiler; siz kuran okumuyor musunuz? Evet okuyorum dedim, ve dedi ki (işte resulullah'ın ahlakı kuran idi) Peygamber (SAV) Efendimizin ahlakı öylesine yüceydi ki ulaşmak şöyle dursun, idraki, yani hakkıyla idraki dahi zordur.

Yüce Allah'ın vahiy ve ilhamı ile pek büyük gerçeklere ve ilme ulaşmıştır. Hz. Peygamberimiz (SAV) Efendimizin ilmine, irfanına, hiç bir kimse onun derecesine yetişememiştir ve yetişemezde. Semavi kitaplarda ki şeriatlerin hükümlerine, geçmiş ümmetlerin tarihine, her kavimin siyaset ve idare hallerine, harb fenlerine ve daha bir çok yüksek ilimlere sahip bulunuyordu. Meydana getirmiş olduğu dini müessesenin büyüklüğü buna  şahittir. Kendisi hiç bir hoca ve medrese görmemiş. Okuması yazması yok bir ümmiydi. Ve böyle olduğunu bütün kavimi bilmekteydi. Artık onun Allah'ın vahine kavuştuğundan ve büyük bir peygamber olduğundan nasıl şüphe edilir.

Peygamber (SAV) Efendimiz nezapete ve temizliğe çok önem verirdi. Ve bir hadis-i şerif'inde de şöyle buyurmaktadır. (Nezapete (Temiz olmak) fazlasıyla önem veriniz Allah islam dinini nezapet üzerine bina etmiştir. Cennete ancak nezapeti olanlar girecektir.) Diyor ya! bir hadisde (En nezapeti min-el iman)  yani temizlik imandan gelir. Evet Peygamberimiz (SAV) Efendimiz çokta çömertti. Hiç bir dilenciye yok deyip çevirmezdi. Çok eşsiz bir cesarete sahipti. Uhud ve Humeyn savaşlarında gösterdiği metinlik ve cesaret her türlü düşüncenin üstündedir.

Hz. Ali (R.A) Hazretleri der ki : savaşlarda hz. peygamber kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Bir çok kez savaş kızışıp başımız dara düşünce Hz. peygambere sığınırdık. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz son derece yumuşak huylu, bağışlayıcı ve affediciydi, öfkelenecek yerde sükunetini korur, mübarek hayatına kastedenleri bile  bağışlardı. Hatta Uhud savaşında latif çehresi kanlar içinde kaldığında (yarabbi kavimime hidayet et çünkü onlar bilmiyorlar) diye yalvardığında niçin bunlar aleyhinde beddua etmiyorsun ? Diyenlere de (ben lanetleyici olarak gönderilmedim: insanları hak yoluna ve Allah'ın rahmetine çağrılmak için gönderildim) diye cevaplamıştır.

Evet Efendimiz Hz. Peygamberimiz, gerek yaratılış ve gerek dini haya bakımından da bütün insanların üstündeydi. Bir hadisinde de (haya (utanmak) insan için bir süstür çünkü haya imandandır.) Kendisinde bulunan hayanın kemalinden dolayı hiç kimsenin sözünü kesmez. Utanılacak veya çirkin görünecek şeyleri açıkca söylemeyip kapalı bir şekilde anlatırdı. Hoşuna gitmeyen bir sözün bir kimseden çıktığını işitince felan kimse neden böyle yaptı demezdi. Bazı kimseler neden böyle yapıyormuş demekle yetinirdi. Saygılarımla.