Evet, saygıdeğer okurlarım. Bu kainatı yaratan Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Tövbe Suresi ayet 112'de şöyle buyurmaktadır; "Bunlar tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. (Mücadele o müminleri)"

Evet, Müslümanlar bir günah işledikleri zaman tövbe ederek Allah Zülcelal Hazretlerine layık bir kul olmaya gayret gösterenlerdir. Tövbe ise bir insanın geçmişte yaptığı kötü işlerden, bağışlanma ve af dilemesidir. Hem de geçmiş kusur ve günahlarından, pişman ve nadim olup, yaptıklarından bizzat pişman olup nedamet duyanlardır. Geri kalan ömründe de Yüce Mevla'ya yönelerek bütün emir ve yasaklarını harfiyen tatbik etmektir.

Evet, Müslüman tekrar tekrar tövbe ederek Allah-u  Teala'ya yönelmelidir. Evet bir Müslüman Allah-u Teala Hazretlerine, kulluğunun gereği olan amellerimi, güzel güzel yapabildim mi acaba? Yüceler yücesi Rabbimizin rızasını kazanabildim mi? diye evvela kendini kontrol etmelidir ve gönülden gelen arzu ve istekle Rabbine yönelmelidir. Aynı zamanda bütün işlerini Allah-u Teala’nın rızasına uygun yapmaya çalıştığı içinde, her anı ibadete dönüşür ve yüceler yücesi Allah'tan mükafat alır. Böylelikle de sevap kazanır. Evet, insanlar yaratılış itibariyle unutkandır. Çünkü, akıl ve kalv varlığının gayesini unutma eğilimindedir. İşte bir Müslüman dalgınlığından kurtulup Allah-u Teala’ya verdiği sözü hatırlayınca, rabbine dönerek onun af ve mağfiretini dile. Evet böyle bir özellikte insanın sahip olduğu iman ve inancını korumasının bir alametidir.

Evet,İslam alimleri,genellikle burada ilmin önemine de dikkat çekildiğini kabul etmişlerdir. İşte bu noktadan hareketle de yapılan izahları şöyle özetlemek mümkündür. Dinin sağlıklı bir biçimde tebliği için maddi güç ve düşmana karşı ordu hazırlamak yeterli değildir. Evet İslamiyet'in hedeflediği medeniyete ilimsiz irfansız ulaşılamaz. Evet, bu hususta Müslümanların kendilerini aydınlatacak ve gerekli durumlarda uyaracak derin bilgi sahibi kimseler yetiştirmek için üzerlerine düşenleri yapmaları bir vazife ve bir görevdir. Dinin hedefi Müslümanların dünya ve ahret mutluluğunu birlikte gerçekleştirmek olduğundandır.

Evet, Müslümanlar ibadet ederler ve yaptıklarından huzur bulurlar. Hem de yapmış oldukları, ibadetleri ise süreklidir, kesintisizdir. Evet Müslüman Allah-u Teala'ya, severek coşkuyla hamd eden, öven, yüceltendir. Aynı zamanda, dar gününde de bolluk gününde de, Allah-u Teala’ya Müslüman'ın gündemindedir. Evet, Müslümanlar bolluk anında nimetlere teşekkür ederek, yoklukta da Allah-u Teala’nın kendilerini imtihan etmesini sabrederek onun sonsuz olan merhametine sığınarak yine şükrederler yani isyan etmezler.

Evet Allah-u Teala’nın, hoşnutluğunu elde etmek için dünyada sürekli bir yolcu gibi yaşarlar. Allah'ın yarattıklarını ve kainata yerleştirdiği, ilahi kanunları düşünmeye devam ederler. Gerçek bilgiyi elde etmek Allah-u Teala’nın vermiş olduğu dinine, canla başla hizmet etmek içinde gayretle çalışırlar. Evet Allah Zülcelal Hazretlerine kulluklarının bir gereği olarak rüku ederler, secdeye varırlar, aynı zamanda namazı kendilerinin ayrılmaz bir parçası haline getirirler. Evet, Allah-u Teala’ya secde ederek, Allah'ın yüceliği karşısında eğilerek teslimiyetlerini ifade etmeye çalışarak gayret gösterirler. İşte Müminler iyilikleri, güzellikleri emredip , fenalıktan, kötülükten alıkoyan ve tutumlarını davranışlarına yansıtan kimselerdir.

Evet, bununla birlikte Müslümanlar, hayatın bütün yönlerinde Allah-u Teala’nın belirlediği sınırları, çok güzel, titizlikle muhafaza ederek gözetendir. Evet, Müminler daima Allah-u Teala’nın belirlediği ölçülere riayet etmeye çalışırlar. Heva, heveslerine değil, yüceler yücesi Allah-u Teala’nın yoluna tabii olurlar ve kendilerini, güzellikten, iyilikten uzaklaştıracak şüpheli yollardan da uzaklaşırlar. Daima Peygamberimiz (S.A.V) Efendimizin de şu güzel tavsiyesine canla başla kulak verirler ve bizzat tatbik ederler; "Kişi günaha düşme endişesiyle, şüpheli şeylerden sakınmadıkça muttakiler derecesine erişemez" (İbn.mace.rıhd4)

Saygılarımla.