Evet, saygıdeğer okurlarım. Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Sebe Suresi ayet 39'da şöyle buyurmaktadır; "Deki, Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. Başkaları için ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir. O rızkı verenlerin en büyüğüdür."
Hayır amacı ile bütün harcamalar Allah-u Teala nezdinde karşılıksız kalmadığı gibi, gönül rızası ile veren kişi bundan dolayı bir kayba da uğramış olmaz. Bilakis verilenin yerine kat kat Allah-u Teala tarafından bir şekilde verilir. Bu ya yerine benzeri maddi imkanlar olduğu gibi, ayrıca da bitmrez tükenmez bir hazine olan kanaat duygularının geliştirilmesi ve kişinin iç huzurunun arttırılması şeklinde olur.
Elbette rızık da çalışarak kazanılır. Allah-u Teala çalışanın emeğinin karşılığını verir. Ancak bu rızkın gerçek sahibinin de Allah olduğunu unutmamak gerekir. Allah dilediği kimseye bol rızık verir, dilediği kimsenin de rızkını daraltır. Burada insanların kendisine verilen bol rızkın mutlaka kendi emeğinin karşılığı olduğunu zannetmemelidir. Çünkü o insan iyice bakarsa kendisinden çok fazla çalıştığı halde daha az kazanan insanlar da vardır. Şu halde demek oluyor ki sonuç olarak rızkın bol veya dar olması Allah Zülcelal Hazretlerinin bir takdiri iledir. İşte Allah dilediğine çok, dilediğine az rızık taktir eder.
Hayra harcanan, yani hayra verilen her şeyin ise mutlaka karşılığının verileceği ayeti kerimeden de açıkça anlaşılıp ifade edilmektedir. Şunu açıkça ifade edeyim ki insanın hayra verdiğini bir kayıp saymamalıdır.
Ebu Hureyre'den (R.A.) Peygamber (S.A.V) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir; "Allah-u Teala buyuruyor ki, kim benim dostlarımdan birine düşmanlık ederse, ona mutlaka savaş açarım. Kulumu bana yaklaştıran şeylerin benim katımda en sevimli olanı farz kıldığım ibadetlerdir. Kulum nafile ibadetlerle devamlı bana yaklaşır da nihayet ben onu severim. Onu sevdiğim vakitte işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Bana sığınırsa muhakkak onu korurum." Buhari Rivayet etmiştir 95
Yine Allah-u Teala Bakara Suresi ayet 262'de şöyle buyurmaktadır; "Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kalkıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.
Evet, ibadet kalp ve beden ile olduğu gibi, mal ile de yapılır. Malı Allah'ın razı olduğu ve teşvik ettiği yolda harcamak ancak onun rızası için yapıldığı ve karşı taraftan hiç bir şey beklenmediği zaman ibadet olur. Mal ibadeti usulüne uygun yapıldığında malı artırır. Gösteriş için yapıldığı veya karşı taraf minnet altında bırakıldığı zaman ise ibadet olarak boşa gider.
Evet, Tegabün Suresi ayet 17'de şöyle buyurmaktadır; "Eğer siz Allah rızası için bağışta bulunmak sureti ile Allah'a güzel bir ödünç verirseniz, bunun karşılığını o size kat kat verir ve günahlarınızı bağışlar. Allah iyilik ve şükrün karşılığını bol bol verir. Günahlarını hemen cezalandırmayıp size yumuşak davranır."
Allah için mal vermek, sarf ederek infak (dini bir terim olarak Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardım etmesi) ederseniz bu suretle sarf edilen şeyler sandıkta para saklamaktan dünya karazları için sarfiyat etmekten, hatta meşru ticaretten dahi daha hayırlı ve faydalıdır. Çünkü Allah-u Teala onun karşılığını 10 kattan 700 kata kadar verir. Nimet esasında kendisinin olduğu halde onun şükrünü bilipte Allah için Allah'ın sarfını enrettiği yerlere sarf edenlerin hem daha güzel, hem daha ziyade sevabını kazanır, hem de kadrini yükseltir.
Bakara Suresinin 245. ayetinde ise şöyle buyurmaktadır; "Kim Allah'a güzel karşılık beklemeden bir borç verirse, Allah'ta bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah'tır ve ona döndürüleceksiniz." Burada Allah'a borç verme şekli de (çevrilen karzıhasen) Allah rızasından başka bir menfaat beklenmeden verilen borçtur. Saygılarımla.