Mustafa Kemal Kurutuluş Savaşı sonrasında kendisini padişah, halife ya da kral ilan edebilirdi. Bunu yapacak güç ve kudrete sahipti. Hiçbir engelle de karşılaşmazdı. Çünkü toplum 620 yıldır padişahlıkla yönetiliyordu. Diktatör bir yönetimi benimsemiş ve içselleştirmişti.

Ayrıca o sırada dünyanın önde gelen ülkeleri ve Türkiye’nin komşu ülkeleri krallıkla ve şahlıkla yönetiliyorlardı. Atatürk’ün kendisini kral ya da padişah ilan etmesi uluslar arası camia tarafından da yadırganmazdı ve kabul görürdü.

Ama Mustafa Kemal, Kral ya da padişah olma peşinde koşmadı.

Diktatör olmak istemedi. 

Halk egemenliğine dayanan cumhuriyet yönetimini tercih etti.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Bizzat kurup örgütlediği Halk Fırkası’nın (CHP) çalışma ilkelerini: Halk Fırkası nazarında halk mefhumu (kavramı), herhangi bir sınıfa münhasır (mahsus) değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve genellikle kanun nazarında mutlak bir eşitliği kabul eden bütün fertler halktandır. Halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin imtiyazlarını kabul etmeyen ve kanunlardan yararlanmadaki mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir” biçiminde tanımladı.

İmtiyaz ve ayrıcalıklı yönetim şekline son verdi.

Halkın siyasete ve yönetime katılımının önünü açtı.

Mustafa Kemal, halk egemenliğine dayanan cumhuriyet yönetimini tercih etmese, padişahlığın devamına karar verse, kendisini padişah ya da kral ilan etse idi, Mehmet Metiner ve onu gibi düşünenler, bırakın Atatürk’ü ve onun kurduğu partinin ilkelerini tasfiye etmeyi, Atatürk’e övgüler dizmeyi becerebildiği, takdirde iyi bir kul olabilirdi. Atatürk’ü gördüklerinde; kenara çekilip “çok yaşa padişahım” demek zorunda kalacaktı. Aksi davranışlarının bedelini canıyla öderdi. Metiner dua etsin ki, Atatürk kendisini padişah yapmadı.    

Osmanlı Devleti’nde Şehzadeler, gayrimüslimlerle evleniyorlardı. Padişahlar, melezdi. Üst düzey bürokratlar gayrimüslimdi. Türkler ve Kürtlere, yönetimde yer verilmiyordu.  Vatandaş sayılmıyorlardı. Asker bile yapılmıyorlardı.

Türkler ve Kürtler, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve CHP sayesinde, Osmanlı Devleti’nin ötelediği ve yok saydığı olmaktan kurtuldular, yurttaş oldular. Metiner ve Metiner gibi düşüneler, okuma olanağına kavuştular. Siyasete katıldılar. Milletvekili oldular.  

Eğer Metiner bugün milletvekili olabilmişse, bunu Atatürk’e ve Atatürk’ün kurduğu CHP’ye ve onun ilkelerine borçludur.