29 Mart 339 yani 1923 tarihinde Trabzon Mepsu Ali Şükrü Paşa 2 gündür kayıptır. Büyük Millet Meclisi Oturumu açılır açılmaz Kuvayyi Milliye’nin cesur, mert ve kendini herkese sevdiren nabza göre şerbet vermeyen meşhur Erzurum Mepusu Hüseyin Avni Bey söz alarak kürsüye çıkmıştır.

Hüseyin Avni Bey, Efendiler, bu şerefli kürsü bugün elim bir vaziyete sahne oluyor. Bu şerefli milletin mepusları bugün kalpleri kan bağlamış bir zavallı biçare gibi birbirlerine bakıyorlar. Ey milletin kabesi, sanada mı taarruz? Ey milletin reyi sanada mı taarruz? Ey milletin mukaddesatı sanada mı taarruz? (lanet sesleri bu millet ölmez, zihniyet ölmez, fikir ölmez sesleri)

 Hüseyin Avni Bey devamla; “Efendiler. Sizlerden bir istirhamım var. Heyecanımı sabır edemiyorum. Sözümü kesmeyiniz. Biraz beni dinleyiniz. Hepinizin samimiyetine kaniyim. Hepinizin vicdanına imanına kanaat getirmiş bir arkadaşınız sıfatıyla hislerinize tercüman olacağım. Arkadaşlar, beni serbest bırakınız. Arkadaşlar, efendiler, asırlardan beri mahkumiyetle saltanatların ve onun etrafındaki üniformalı kahrolası haşerelerin ve onun tesiri altında olan hainlerin mahvı ve Türk milletinin kurtulması için bayrak çektik. Efendiler, memleketi düşmanlar istila ediyordu. Millet katiyen ümidini kırmıyor, azminde sabit duruyor, imanından onun kurtulmasını bekliyordu. İşte silah başı denildiği zaman Türk köylüsü bütün mevcudiyetini feda ederek eline silahını alarak ırzını namusunu hayatını kurtarmakta terettüt etmedi ve muaffak oldu. Efendiler, muaffakiyeti onun hakimiyetidir. Hakimiyeti demek onun reyini memleket içinde serbest kullanması demektir. Bir millet namusundan bir mepsu koparır, o mepsunun ağzı ve kalemi o milletin namusudur. Bu namusa tecavüz eden eller kırılsın. (Meclisten kahrolsun sesleri)

Efendiler, bir milletin ismetidir (namusu). Hüseyin Avni Murdar (kirli) bir katrekan değildir. Tecavüz arkadaşlarımıza değil, bir milletin namusunadır. Böyle namussuzlar yaşamamalı, kahrolmalı. (Meclisten kahrolsun sesleri) Yaşamasın, yaşamamalı, kahrolmalı efendiler.”

Hüseyin Avni Bey devamla; “Efendiler, Trabzon Mepusu Ali Şükrü Bey 2 günden beri kayıptır. Efendiler, memleketin sahibi büyük bir tarih sahibi namusuna hakim bir milletin mepusu kayboluyor. Hükümet bulamıyor. (Böyle Hükümet olmaz lanet olsun sesleri) Efendiler, Allah’tan çok isterim ki memleketin elim zamanlarında bu hal adi bir suç neticesi olsun. Evet, adi bir suç olsun. Ya siyasi ise, Efendiler demek ki bu memlekette herhangi bir fikrin başı ölecektir hiç bir zaman ölmez.

Refik Şevket Bey (sarıhan) değildir ve olamaz. (meclisten hepimiz öleceğiz sesleri)

Hüseyin Avni Bey devamla; “Efendiler, ben eminim ki Türk milletinin hukukunu taşıyoruz. İçtimai bir heyette birbirinin hayatı birbirinin kefaleti altındadır. Umumi heyetinizin emniyeti benim kefaletim altındadır. Buna tecavüz kanuna tecavüzdür. Yine çok temenni ediyorum ki esrarengiz mahiyette olan suç inşallah meydana çıksın da bütün cihan bizi siyaset, fikir, kanaat itibariyle serbestliğinden mahrum bir heyula görmesin, hayvan sürüsü görmesin. Temennim budur. Efendiler, inşallah meydana çıkacaktır. Yoksa Hüseyin Avni bu sancağın uğruna bin kere feda olsun. Bu milletin istiklalinin uğruna, bayrağının şerefine yüz bin paşa, yüz bin Ahmet, yüz bin hoca ölsün. Yalnız bir şey yaşasın, o da milletin istiklali milli hakimiyettir.

Aşıkı bulunduğumuz milli hakimiyet demek efendiler, şunu biliniz ki memlekette reyini fikrini serbest kullanmak demektir. Onların mepuslarının fikirleri kanaatleri memlekette herhalde muhterem tanınması lazımdır. Eğer isabetsizlik varsa o millettedir. Ben her vakit hep mepusu muhterem sayarım, her mepusun sözüne hürmet ederim. Bunun hilafına hareket etmek milletine karşı isyan etmek milletinin olmadığın kabul etmektir. Efendiler, bu saat belli 50. 60. Saat oluyor. Ali Şükrü Bey kardeşimiz Ankara denilen köy kadar bir yerde zabıtası ile ordusu ile milleti ile meclisi ile hükümeti ile hepsi mevcut olan Ankara’da Ali Şükrü Bey kaybolmuştur ve bulunmamaktadır. Rica ederim bu milletin kabiliyeti bu değildir. Bizim açtığımız bayrakla gittiğimiz hedef bu değildir. O hedef gayet yüksektir. Bu şekilde bu yola gidilmez. Hükümetten çok rica ediyorum, henüz mahiyeti meçhul olan bu suçu meydana çıkarsın. Çok istiyorum ki bin tane Ali Şükrü adi suç ile ölsün. Fakat siyaset ve kanaatinden fikri hürriyetinden dolayı bir fikrin mücahidi (savaşçısı) bulunmak dolayısıyla medeniyetten gayri bir şekilde vahşice ve canice tecavüze uğrarsa onun hesabını bu millet soracaktır.”

Nihayet bu cinayetin milli mücadele yıllarının garip ve tanınmış yüzlerinden biri olan Laz Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından yapıldığı anlaşıldı ve kendisini yakalamaya gidenlerle çarpışarak öldürüldü. Meclisin kararı ile ölüsü meclis önünde asılarak ölüsü halka gösterildi.

Not: Samet Ağaoğlu Kuvayyi Milliye ruhu 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi kitabının 199. Sahifesi.

Saygılarımla.