Şeriban ÖZÇAKMAK – Adıyaman Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda “Barış Hakkı, Demokratik Yaşam” konulu bir panel düzenlendi. Barış sürecinin önemli isimlerinden Sırrı Süreyya Önder’in de anıldığı panele ilgi yoğun oldu.
Moderatörlüğünü Eğitim-Sen Adıyaman Şubesi Başkanı Zeynel Polat’ın yaptığı panelde, konuşmacı olarak katılan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Barış Vakfı Kurucusu Hakan Tahmaz, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz ve Siyaset Bilimci ve İnsan Hakları Savunucusu Fatma Bostan Ünsal tarafından Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç ve gelinen son durum değerlendirildi.
Saygı duruşunun ardından başlayan panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl ve İlçe örgütleri, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Panelde açılış konuşmasını yapan, Eğitim-Sen Adıyaman Şubesi Başkanı Zeynel Polat, Barışı konuşacağız. Ama buna geçmeden önce barışın elçisi olarak andığımız rahmetli Sırrı Süreyya Önder yoldaşımızı tekrar buradan rahmet, sevgi ve minnetle anıyoruz. Şunun sözünü de veriyorum Sırrı yoldaşa, hep söyledik bu topraklara bir gün barış mutlaka gelecek. Ama bu barış, geç olmadan bir an önce gelebilmesi için de hepimizin elini taşın altına koyması lazım diyorum” ifadelerine yer verdi.
Kürt katliamlarıyla ilgili anlatılan olayların 6 Şubat depremlerinde Adıyaman’a geldiklerini belirten KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz ise “Yani şu salonda anlatılanlar son 50 yılımızı anlatıyor. Babalarımızın, annelerimizin, dedelerimizin hayatını konuşuyoruz aslında konuşurken. Dolayısıyla anlattığımız örnekler, yaşadığımız örnekler anlatılırken daha farklı oluyor değil mi? Mersin'de bir öğretmen arkadaşımız şöyle bir şey anlatmıştı: Kürt’ün birini gözaltına alıyorlar. İnanılmaz işkenceler görüyor. Duruşma salonuna gidiyor. Türkçe’yi de tam olarak bilmiyor. Ama avukatı savunma yapıyor. Savunma yaptığı sırada ağlayan avukata, hakim ‘niye bu kadar ağlıyorsun, ne oldu’ diyor? Avukat, ‘Bütün bunları sanki benimle yaşamış gibi hissettim’ diyor. Bizimki de biraz böyle, hakikaten bütün bunları biz yaşadık” ifadelerini kullandı.
“Bu Süreçte, Taleplerle Yürüyeceğiz”
Türkiye’deki sendikaların durumunu değerlendiren Yılmaz, “Evet, ben de otuz yıllık bir Eğitim-Sen üyesi olarak söyleyeyim. Türkiye'de sendikaların durumu korkunç, emek örgütlerinin durumu korkunç ama keşke tek başına emek örgütlerinin durumu korkunç olsaydı, daha kolay ilerlerdi. Bütün meselelerde olduğu gibi bunun tarihsel sebepleri de var. Örneğin, bu ülkede bir hak alma mücadelesi, -diyelim ki emeklilik yasasını tartıştığımızda- eylemleri erteleyen sendikalardan bahsediyoruz. Üç kuruşa işçi sınıfını razı etmek üzere, savaşa aktarılan kaynağa, ‘memleketin ihtiyaçları’ diyerek bunu onaylayan sendikalardan bahsediyoruz. Biz ne zaman barışı konuşsak, barışı konuştuğumuzu ifade etsek aslında savaşı konuşuyoruz, değil mi dostlar? Ya barış nedir? Nasıl bir şeydir? Barış yaşasak nasıl geçecek günlerimiz? Ne yapacağız? Ve barış, herkesin kendisine göre şekilleniyor. Bir komisyon kuruldu Meclis’te, kimisi “Terörsüz Türkiye” diyor, kimisi de “Barış ve Demokratik Toplum” diyor. Ben ise, KESK adına konuştuğum için “Demokratik Türkiye Tartışması” diyorum. Eğer barış süreci işliyorsa barış akademisyenleri de derhal görevlerine iade edilmeli. Biz taleplerle yürüyeceğiz” dedi.
Kaynak : PHA