Bir hikaye vardır siyaset üzerine duydunuz mu bilmem. Ama ben ilk  dinlediğimde hem düşünmüş hem de şaşırmıştım. Müsaadenizle sizlerle de paylaşmak isterim.

Hikaye şöyle

Vatandaşın biri bir gün alim olmaya karar verir. Ve bir medresede eğitime başlar. Uzun yıllar ve azimle çalışmanın sonunda, O dönemde bir alimin bilmesi gereken ne varsa öğrenir. Öğrenimini tamamladığına kanaat getiren hocası öğrencisine “dini alanda eğitimini tamamladın ancak birde siyaset eğitimi var. Onu da tamamlaman gerekir” der.

Bizimki benim siyasetle ne işim olur. Bana gerek değil diyerek, öğrendiklerini insanlarla paylaşmak üzere yola koyulur. Az- uz gider, dere tepe düz gider,  akşam ezanıyla bir köye girer

Bizimki kendince cemaatle bir namaz kılayım sonra da yatacak bir misafir evi bulurum düşüncesi ile camiye yönelir. Köy büyük ve kalabalık bir köy olduğundan camide kalabalıktır.

Bizimki namaz başlamadan hocanın konuşmasına yetişir. Hoca yalan yanlış bir şeyler söyleyince bizimki müdahale eder. Bir iki durum devam edince hoca durumdan rahatsız olur. Cemaate “aramızda bir münafık şeytan var derhal uzaklaştıralım” talimatını verince bizimki cemaat tarafından paldır küldür tekme tokat güzelce dövülerek köyden kovulur.

Bizimki bu duruma anlam veremese de, hocasının eğitiminin bittiği ancak birde siyaset eğitimini tamamlaması gerektiğini söylediği aklına gelir ve eğitimini tamamlamak üzere tekrar hocasına döner. Durumu izah eder. Hocası da eğitimini tamamlamak üzere tekrar okula alır.

Aradan yıllar geçer bizimki eğitimini tamamlar ve yine düşer yollara. Hikaye bu ya yolu bir gün aynı köye düşer ve hocayı takip eder bir,iki,üç,beş…..gün derken bizimki cemaatle biraz ilişki kurar, kendini kabul ettirir. Ve mübarek bir gecede hoca coşkulu bir şekilde yine yalan yanlış vaaz verirken bizimki devreye girer ve bütün cemaate karşı “Ey cemaat!  Bizim bu hoca var ya! Bizim bu hoca, öyle bir adam ki, kim ki bir tel saçından sakalından bir kıl koparır ve onu ölene kadar yanında saklarsa, cennetin en güzel yeriyle müjdelenir.” Der ve kenara çekilir.

Bir müddet sonra hocada ne sakal kalır nede saç cemaat tarafından canlı canlı yolunmuştur.

Besni Belediye başkanı Öztürk’ün  “Öztürk’ten iddialara cevap” başlığı altında yerel basın ve sosyal medya üzerinden yazmış olduğu yazıyı okuyunca siyaseti iyi öğrendiğine tam kanaat getirdim.

Sayın Başkan yazısında “Kamuoyunun da malumu olduğu üzere 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Besni halkının büyük teveccühüyle iktidar ve ana muhalefet partilerine rağmen her siyasi görüşten insanın desteğini alarak Besni halkı 5 yıllık yönetim görevini bize emanet etti.
Son günlerde belirli kesimler tarafından güdümlü olarak asılsız, mesnetsiz, yalan, iftira ve hakaret içeren ifadelerle hakkımızda karalama kampanyası başlatıldığını esefle izlemekteyiz. Konuyla ilgili gerekli hukuki haklarımızı arayacağımızı beyan ederek söz konusu iddialarla ilgili kamuoyuna kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum.”
Demiş ve siyaset yapmış.
Söylenecek çok söz yok söylediğim ve yazdığım her sözün sonuna kadar arkasındayım. Elbette yargı yolu açıktır.

Devam etmiş. Güncel ajans adına ‘’ Açık Mektup’’ başlığıyla Halil Tüy’ün yazmış olduğu köşe yazısında şahsıma yönlendirilen ifade ve ithamlar yalan, yanlış ve maksadını aşan ifadelerden oluşmaktadır. Şahsıyla görüşmemiz olmuştur. Ancak yazdığı ifadeler bana ait ifadeler değildir.”  Diye

Hayatım boyunca kimseye asılsız iftira, zarar verecek yalan ve birilerini birilerine karşı dolduracak, fitne, fesatlık peşinde olmadım. Olmadığım gibi bu düşünce ve davranışa sahip kimselerle de arkadaşlığımı devam ettirmedim. Bunu en iyi bilenler yine sizin en yakınınızdakiler ve sizsiniz. Sayın Başkan.

Üzülerek ifade edeyim ki yine doru söylememişsiniz. Farz edelim ben sizinle görüştüm ve benim söylediklerim doğru değil o gece siz kendiniz ne dediğinizi söyleyin kamuoyu bilsin.

Ben söylediklerime doru sizse yalan diyorsunuz. Seçim sürecinde kimlere ne dediğinizin, ne sözler verdiğinizin çetelesini tutamayabilirsiniz size hak veririm. Ama çıkıp ta söylediğiniz sözleri söylemedim deyip söyleyene de yalan söylüyorsun deyince kusura bakmayın anlayışla karşılamam mümkün olmaz.

Üstüne üstelik biz orda tek başımıza değiliz ki, o ortamda Sen, Ben, İmdat Yıldırım, Müslüm Payam ve Soydan Doğru da ordaydı. Yani kendini fazla zorlamana gerek yok yanındakilere sorsan sana doğrusunu söylerler.

Peki sayın başkan daha inandırıcı bir şey yapalım. Siz Hacca gitmiş bir insan olarak kamuoyu önünde benim sizin söylediğiniz sözlerle ilgili Bu mübarek ramazan ayında Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim üzerine el basarak yalan olduğunu söyleyebilir misin?

Ben yazdıklarımın tamamen doğru olduğunu biliyorum. Sizde biliyorsunuz ama siyaset yapmaya devam ediyorsunuz.

Bizim yalanla, dolanla, aldatmayla işimiz olacak siyasete ihtiyacımız yok.

Gelelim seçilmişliğinize

Halk iradesidir saygı duymaktan başka bir şey yapamayız. Vatana millete hayırlı olsun.

Bu ülkede 1982 anayasası yüzde 92 ile kabul edildi. Sayın başkan. Biliyor musun……

Yani şunu demeye çalışıyorum sayın başkan bazen insanlar sevdikleri için değil mecbur kaldıkları için seçerler…

Bir düşün istersen sayın başkan kendini kandırmanı da istemem.

Mesele memleket meselesi dediniz memleketi bir araya düşürdünüz ve diğerlerine de geleceğim. Ama sonra…