Tüm insanların hayatları normal akışında devam ederken birçok kayıp, hastalık veya kayıp tehdidi ile karşı karşıya kalabilirler. Buna örnek olarak kişinin sevdiği birinin kaybı, soyut bazı değerlerin kaybı olarak gösterilebilir. İnsanların çoğu böylesi ağır bir konuyu konuşmaktan bile kaçınırlar. Yaşanılan bu süreç zor ve stresli geçmektedir. Kayıpla birlikte kişi yas sürecini de beraberinde getirmektedir. Bu süreçte kişi de meydana gelen bazı tepkiler zaman geçtikçe azalmaktadır. Kişi daha sonrasında eski işlevselliğine geri dönebilmektedir. Yasın önemli süreçleri vardır. Bu süreçler yitimin, ya da kayıp tehdidinin olduğu, ortaya çıktığı anda başlayan kriz dönemindeki kederdir. Kişi zihinsel ve fiziksel olarak direnmeye geçer. Kayıpla yüzleşmekten kaçınır. Bundan dolayı kişi sıkıntı ve keder içerisine girebilir.

Kişi her ne kadar kaybı kabullenirse, kriz dönemi gün geçtikçe daha da azalır. Burada önemli olan gerçeği özümseyebilmektir. Yas geri dönüşü olmayan bir kayıp karşısında verilebilecek en doğal tepkidir. Bu doğal tepkinin de yaşanılması, müdahale edilmemesi gerekir. Yas sürecinde kişinin yaşamı olduğu belirtiler depresyon semptomlarına benzediği için, kişinin çevresi tarafından bu sorun olarak görülebilir. Eğer kayıp sonrası kişinin yaşamış olduğu duygularda azalma olmazsa bu durum kişide travmatik bir etki yaratabilir. Bu süreç yas sürecine girmez. Bu durum çevresi ve yakınları tarafından müdahale edilebilir.

Birey yas tuttuğu zaman çevresi ve içinde yaşamış olduğu sosyal ortamda bundan etkilenmektedir. Kişinin arkadaşlarıyla ilişkisi düşebilir veya iş ortamına devamlılığında ise aksamalar meydana gelebilir. Kişi sosyal ortamdan uzaklaşabilir ve kendi içine çekilebilir. Zaman içinde kişi bu durumu atlatabilir ve kişi kayıptan önceki yaşamına yavaş yavaş geri dönmesi beklenir. Bu süreçte kişi kaybettiği kişiyi tamamıyla unuttu veya bu durumu atlattı anlamına gelmez. Kaybedilen kişinin özlenmesi veya kişiyle birlikte yaşamış olduğu güzel ve eğlenceli anıları zihninde canlandırma son derecede doğaldır. Buradaki sorun, kaybın ardından meydana gelen kayıp dönemindeki acı, üzüntü ve çökkünlük gibi olumsuz duyguların azalmadan devam ettiği zaman ortaya çıkar.

Kişi kayıp sonrasında günlük etkinliklerinde önemli derecede değişiklik olur. Kişinin fiziksel hareketlerinde azalma olmaz. Ölen kişiden söz edildiği zaman kişide konuşmanın arttığı gözlemlenir. Kişide özellikle yerinde duramama, amaçsızca hareket etme gibi hareketler gözlemlenebilir. Aynı zamanda kişiler arası iletişiminde, sosyal alışkanlıklarında azalma görülebilir. Kişinin yaşamış olduğu bu üzüntüyü başkalarıyla paylaşarak ve buna aracı olan kişiyle de özel bir bağı olmuş olur.  Ayrıca bazı kişilerde ise kayıp sonrası kişilerarası ilişkilerinde düzelmeler olduğunu ve kişinin güçlü görünmekle birlikte kişide yaşama karşı bakış açısının olumlu yönde farklılaştığı da gözlemlenmiştir.

Kayıp sonrası bazı kişilerde kendilerini daha net ve düşüncelerini daha iyi anlamaktadır. Kişi kayıp sonrasında veya travmatik bir olay sonrasında ise kendi incinebilirliklerinin farkına vardığı için bu durumu kendisi de yaşadığı için çevresindeki insanlara veya yakınlarına yardım isteği duymaktadır.

Bazı kişiler kayıp sonrası özellikle büyük kayıplar, üzüntüler yaşayan kimi insanlar kendilerine karşı güven artışı gibi değişimlerde gözlemlenmiştir. Olumsuz olayların, olumlu yönlerine bakmak özellikle kayıp sonrası yapılan en büyük yararlardan bir tanesidir. Çünkü kişi kayıp sonrasında hayatının devam ettiğini ve sosyal işlevsel olarak bozulmalarını engelleyebileceğini bilmeli ve daha güçlü olmak zorundadır. Bu ise kayıp sonrası yaşanılan olumsuz düşünceleri bastırır kişiye ruhen güven ve güç kazandırır. Kaybettiğimiz kişinin ardından yas yaşanması gereken bir durumdur. Kişi bu süreçte psikolojik bir takım huzursuzluklar içinde olur. Bu kaybı yada ölümü kişinin normal işlevlerinde veya ruhsal açıdan gerileme görülür. Kişinin hayatına normal ve sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için yasını tutması ve bu süreci tamamlaması gerekir. Bu süreç sonunda ise kişi bunu hayatının bir parçası olarak görür ve bununla yaşamayı öğrenir. Böylece kişi kendini psikolojik olarak daha rahat hisseder.

Kişi eğer bilinçli olarak yas tutmaktan kaçınırsa, ruhsal rahatsızlıklar yaşar ve bu durum normal yaşam işlevlerini aksattıkları gözlemlenebilir. Yani kayıp sonrası yas tutma doğal bir süreçtir. Bu süreci yaşayanlar, kabullenenler ve başa çıkmayı başarabilenler hem ruhsal, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan kendilerini daha iyi hissedip normal yaşamsal işlevselliklerini sürdürebilirler.

Saygı ve Sevgilerimle...