Senenin en güzel, en huzurlu ayı sonunda kapıda. Oruç tutarak ruhen zenginleşeceğimiz, bir ay sonunda da bayramla bu durumu şenliğe çevireceğimiz o süreç başlıyor. Ailelerle daha sık bir araya gelmek ve kalabalık iftarlarla birlikte tüm dostları görme fırsatı hepimizi heyecanlandırıyor.

Bu güzel sürecin hissettirdikleri yavaş yavaş gündemimiz olmaya başlarken, eski zamanların ramazan gelenekleri hakkında düşünmeden edemiyor insan. Büyüklerimizin “nerede o eski ramazanlar?” diye sitem ettiğini de sık sık duyuyoruz. Zamanın ve neslin hızla değişimiyle birlikte aslında bizde çocukluğumuzdaki o eski ramazan heyecanını kaybetmeye yüz tuttuğumuzun farkındayız. “Bugün bayram, erken kalkın çocuklar” şarkısı ile başlamayan bir bayram sabahı olmazdı. Ev ahalisindeki tatlı telaştan bayramın geldiği hemencecik hissedilirdi. Bu özel güne layık güzel elbiseleri, ayakkabıları baş ucumuza koyar uyurduk.

Tüm bunları düşünürken, acaba “eski ramazan gelenekleri nelerdir” sorusu aklımıza düştü. Öğrendiğimiz bilgiler içimizi o denli ısıttı ki, onları daha fazla kişiyle paylaşmak istedik. Çünkü bu geleneklere sahip çıkmak bizim en mühim görevimiz. Zamanında bize öğretilenleri, yeni nesle aktarmak ve onları tüm bunlardan haberdar etmekle yükümlüyüz. Çünkü bu değerli adetlerin devam etmesi ancak bu şekilde olur. Bize ait olana sahip çıktığımız, onu biricik kılmaya devam ettiğimiz nice ramazanlara!

Unutmayalım ki geçmişimizi tanımazsak, geleceğimizi oluşturamayız. Kendi kültürümüze yabancılaşmamak için sizleri, bu gelenekleri devam ettirmeye çağırıyoruz! O halde ramazan ayı gelenekleri nelerdir sorusuna cevap olacak birbirinden güzel gelenekleri sıralamaya başlayalım! Bugün unutulan ramazan gelenekleri hatırlama günü olsun ve sevgiyi odağımıza alalım.

1) RAMAZAN HAZIRLIKLARI

Çok eski ramazan gelenekleri arasında evlerin temizlenmesi yer alırdı.

Her evin ramazan boyunca ve bayram sürecinde temiz kalmasına özen gösterildi. Temizlik demek bereket demekti.

Yemeklere yönelik eşyalara ayrı bir özenle yaklaşılırdı.

Tabaklar, çanaklar, tencereler, çatal-bıçaklar, bardaklar bir güzel temizlenir, parlatılırdı.

Daha önce kullanılmamış yemek takımları gizlendikleri yerden çıkartılırdı.

Gündelik yaşamda kullanılmayan, misafirlere özel eşyalara öncelik verilirdi.

Masalarda kullanılmak üzere olan örtüler, servis altlıkları hatta abdest havluları temizlenip ortalığa çıkarılırdı.

Kısacası evin daha ihtişamlı, daha özenli, pırıl pırıl gözükmesi için elden ne geliyorsa o yapılırdı.

Ramazan ayı karşılanırken, mutfak alışverişi topluca yapılırdı.

Tüm ay boyunca ihtiyaç duyulacak gıda malzemelerini temin etmek için büyük alışverişlere çıkılırdı.

Maddi durumu iyi olan aileler bu alışverişi yoksul olanlar için de yapardı.

Ramazan ayının, bütün sofralara şenlik getireceğine, yoksul evlere de bereket taşıyacağına inanılırdı.

Kültürümüzde ramazan gelenekleri arasında bayram temizliğinin de olması temizlik imandan gelir sözüyle özdeşleşerek hala daha etkinliğini korumaya devam eder…

2) RAMAZAN AYI EĞLENCELERİ

Ramazan ayı kutsal anlamının yanı sıra, eğlence anlayışıyla da epey konuşulurdu.

Tüm gün tutulan orucun ardından afiyetle yenilen yemekler, kılınan teravih namazlarından sonra şenlikler başlardı.

Akşam vaktinden sahura kadar süren bu eğlenceler oldukça keyifli geçerdi.

Camilerin altında yer alan kahvehaneler dolup taşar, burada kalabalıkça köpüklü Türk kahveleri yudumlanırdı.

Kalabalık aile ahalisi ve dostlarla birlikte iftardan başlayan bu sohbet ortamı, sahura kadar devam ederdi.

Sokaklarda Karagöz-Hacivat oyunlarını izlemek için heyecanlanan çocuklar koşuştururdu.

Ramazan manileri içinde kimi klasik ve duygulu kimi ise komik ve eğlenceli olurdu.

Dışarı çıkılmasa bile, evlerde toplanılır ve büyüklerin anlattığı hikayeler dinlenirdi.

Bu hikayelerin içinde yer alan anılardan öğretiler çıkarılırdı.

Yöresel masallar ve efsanelerle eğlenilirdi.

Büyüklerin kendi aralarında uydurdukları türlü oyunlar oynanıp, neşeli kahkahalar eşliğinde güzel zamanlar geçirilirdi.

Komşu evlerinde ya da akraba evlerinde bir araya gelip Ramazan Bayramı etkinlikleri kapsamında bayram yemekleri hazırlanırdı.

Baklava hamurları açılırken bir yandan da sarmalar sarılırdı.

3) İLK KEZ ORUÇ TUTAN ÇOCUKLARA HEDİYELER

Ramazanın ilk günü ile birlikte başlayan oruçlarda en çok da ilk defa oruç tutanlar heyecanla kutlanırdı.

Dini olarak artık aklı başına ermiş olarak kabul edilen, yanı ergenliğe ilk adımını atmış çocukların ilk oruçları büyük bir ilgiyle karşılanırdı.

İlk kez oruç tutacak olan çocuklara özel hediyeler alınır ve iftarda paylaşılırdı.

Çocukları oruç tutma konusunda teşvik eden ve destekleyen bu hediyeler, ramazanın önemini anlatmak için oldukça etkili bir yöntemdi.

Böylece çocuklar, bu kültüre ve ibadete daha sıkı bağlanabilirlerdi.

Hediye seçiminde ise genellikle oruç boyunca canlarının çektiği yemekler ya da atıştırmalıklar etkili olurdu.

Çocukları mutlu etmek ve ramazan ayının verdiği duyguyu pekiştirmek amacıyla ramazan etkinlikleri evde yapılırdı.

Çocukların gönlünü hoş tutan sohbet saatleri, dualarda buluşma sohbetleri ve bir arada içilen çaylar da ramazan ayının manevi hediyelerindendi.

4) ORUCA DİREK VURMA

Oruç tutma ibadetiyle sorumlu tutulamayacak kadar küçük yaştaki çocuklar için de elbette bir gelenek mevcuttu.

Onları hem bu duruma alıştırmak, hem de sevmelerini sağlamak için “oruca direk vurma” adı verilen bir yöntem uygularlardı.

Öğlen vakti gelince, küçük çocuklara yemek yedirilirdi.

Bu yemek arasına ise oruca direk vurma denirdi.

Böylece küçük çocuklar hem tüm gün aç kalmamış hem de oruç tutma eylemine yavaş yavaş aşina olmaya başlamış olurdu.

Tekne orucu geleneği de buradan gelmektedir. Ramazan adetleri ile aslında dinin hoşgörülü tavrını benimsetmek hep perde arkasındaki niyet olurdu.

5) PİŞİ DAĞITMAK

Ramazan menüleri içine dumanı üstünde tüten pişiler de mutlaka eklenirdi eski zamanlarda…

Günümüzde, özellikle kahvaltılarda ve ara öğünlerde sıkça yapılıp tüketilen pişilerin ramazan ayında yeri bir ayrıydı.

Evlerin hanımları, pişileri tepsi tepsi hazırlayarak eşe, dosta, komşulara hatta esnafla davulculara kadar dağıtırdı.

Böylece insanlar arası ilişkiler kuvvetlenirken, ramazanın bereketi de yayılırdı.

Eski dönemlerde hoş geldin ramazan etkinlikleri pekişsin diye ramazanın ilk günlerinde pek çok evde pişi yapılır ve çevredekilere dağıtılırdı.

Bu geleneğin devam etmesini isteyenler, en yakın fırından hamuru alıp evinde pişi kızartabilir veya ev yapımı hamurla pratik bu tarife göz atabilirsiniz.

6) DİŞ KİRASI

Osmanlı Dönemi’ne dayanan bir gelenek ise diş kirasıydı.

Maddi geliri yüksek olup “zengin” olarak adlandırılan kişiler, evlerinde bir çeşit ziyafet verirdi.

Çeşit çeşit yemeklerin bulunduğu sofralarını, halka açarlardı.

Bu evlere gelen misafirler ise Tanrı misafiri olarak adlandırılır ve büyük bir heyecanla karşılanırdı.

Hatta misafirler evi terk etmeden evvel, bir kesenin içerisinde hediyeler ya da altın paralar takdim edilirdi.

Çünkü bu misafirlerin, ev sahiplerine sevap kazandıracağına inanılırdı.

Unutulmuş ramazan gelenekleri arasında gibi görünse de aslında bu gelenek zengin kişilerin iftar çadırlarına yaptıkları yardımlarla devam ediyor diyebiliriz.

7) ÇAT KAPI GELEN İFTAR MİSAFİRİ

İftar sofralarının en büyük neşelerinden biri de çat kapı gelen misafirlerdi.

Hatta bu misafirler, en çok el üstünde tutulanlardı.

Öyle ki, sevilen ve sayılan bir kişiye ansızın misafir olmak saygı belirtisi olarak görülürdü.

Misafiri memnun etmek için elden gelen yapılır, büyük bir sevinçle koyu sohbetlere dalınırdı.

Ramazan ayı gelenekleri devam etmesi için misafirin çat kapı olanı da programlı olanı da her ev için önemliydi.

Tanrı misafirlerini yedirip içirmek demek bir yandan ramazan duaları almak için de vesileydi…

Şu an günümüzde de ramazan sofralarının bereketini misafirler ve aile üyeleri artırmaktadır.

8) GÜLLAÇ İKRAMI

Geçmişten günümüze ramazan gelenekleri denince damaklarda ferah bir gül kokusu canlanır…

Güllaç, ramazan ayı ile özdeşleşen bir tatlıydı.

Hala bazı yerlerde bu gelenek devam etse de eskisi kadar yaygın değil.

Geleneksel Türk tatlılarından biri olan güllaç, hafif bir lezzete sahip olduğu için ramazan ayına uygun görülmüş.

O zamanlar, 3 ihlas 1 Fatiha okunmadan ateşe verilmeyen güllaçlar, sofraların epey kıymetli lezzetlerindendi.

Ramazan Bayramı gelenekleri arasında da yer alan güllaç ikramı, özellikle de dikkatli beslenen evlerde hala devam etmektedir.

Günümüzde sık sık yaşanan şeker hastalığı nedeniyle birçok kişi baklava tüketemediği için hafif bir tatlı olarak güllaç verilmektedir.

Ramazan tatlıları arasında olan güllaç özellikle üzerine bolluk ve bereketin de sembolü olan nar taneleriyle servis edildiğinde lezzeti kat kat artan gelenekse bir lezzettir.

9) MAHYA SANATI

Ramazanın en büyük habercilerinden biri de camilerde gördüğümüz mahya sanatıydı.

Şu anda belirli yerlerde hala devam ediyor olsa da, tüm ülke genelinde ne yazık ki geçerliliğini kaybetmiş bir gelenek.

Bu sanatın ustaları her geçen gün azalıyor ve yerine yenileri gelmiyor.

Oysa ki geçmişi tam 400 yıl önceye dayanan mahya sanatı, Türk kültürü içerisinde önemli bir yere sahip.

Mahya, Osmanlı ramazan gelenekleri arasında en gösterişli olanıydı. Camilerden neredeyse tüm şehre manevi mesajı veren mahyalar, özellikle de akşam olduğunda şehrin ışıltısını ve büyüsünü korumaktadır.

Ne yazık ki geçerliliğini kaybetmiş bir gelenek.