Tarım alanında son dönemdeki reform ve yatırımlarla Ülkemizin 11. Sıradan 7. Sıraya geldiğini ifade eden Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan; “Hedefimiz ilk 5 içerisine girmek” dedi.

AK Parti Grubu adına TBMM Genel Kurulunda konuşma yapan Mehmet Erdoğan, ekonomi ve tarım ile ilgili değerlendirmede bulundu. “İktidara geldiğimizde karşımızda itibarı yıpratılmış, ekonomi içinde kara delik diye nitelendirilen bir Türk tarım ve çiftçisi vardı. Artık Türkiye’de gerçekleri gören, halkını iyi anlayan, üretime değer veren bir iktidar iş başındadır.

Türk çiftçisini ekonomimiz içinde vazgeçilmez bir aktör olarak görüyoruz. Türk çiftçisi, ekonominin hayırlı evladıdır. Bu insanlara gönül borcumuz vardır. Bunu ödeme azmi ve kararlılığı içindeyiz. Tarım politikalarını belirlerken ve uygularken popülist yaklaşımlarda bulunmak, adeta siyasi menfaatleri, memleket menfaatlerinin önüne koyarak hareket etme lüksümüz yoktur.

Her kuruşun hesabını iyi yapmak, bu hesabı yaparken de resmin tamamını görmeyi asla ihmal etmemeliyiz. Çok gördük. O ne veriyorsa iki katını veriyorum diyenleri çok gördük. Çamurun üstüne oturmam diyenleri çok gördük. Verdimse ben verdim diyenleri çok gördük. Biz, işte bunların bozduğu dengeleri düzeltmek için, bu dengeleri sağlam bir zemine oturtmak için buradayız.

Krizler Türk Çiftçisinin Üzerinden Bir Silindir Gibi Geldi Geçti

İktidara geldiğimizde ilk işimiz 765 bin çiftçinin, 2,7 milyar liralık borcunun, 1,5 milyarlık faizini sildik. 1,2 milyar lirayı da 3 yılda ödeme imkânı getirdik. Bu 765 bin çiftçi kimin döneminde, bu almış olduğu o cüzi miktardaki kredileri ödeyemez hale gelmişti. Enflasyon %45, Ziraat bankasının verdiği kredinin faizi %59, tarım kredi %69. Bugün tarımdan müşteki olanların dönüp bakması gereken ve kendilerinin de altında imzası olan metinlerdir. 9 Aralık 1999 tarihli niyet mektubuna bir bakın. 18 Aralık 2000 tarihli niyet mektuplarına dönüp bir bakın. Orada ne taahhütler verildi. On beş günde, on beş yasa bu meclisten çıkmadı mı? Şimdi size soruyorum. O gün hububat fiyatlarını, şeker pancarı fiyatlarını, tütün fiyatlarını, o mektupta taahhüt edilen oranları geçmeyecek şekilde ifade edenler kimler?

Tarımda reform adı altında bu ülkenin aziz çiftçilerine bir zehir içirildi değerli arkadaşlar ama bu millet bunları unutmadı.

Kredi sübvansiyonlarının kaldırılacağı vaadi, dolaylı destekler yerine doğrudan gelir desteğinin ikame edilmesi, taahhütler, bunların hepsi IMF’nin bu niyet mektuplarında yer aldı.

Tarih 21 Eylül 2001. 24530 Sayılı Resmi gazete ne diyor biliyor musunuz?

Tarımda kullanılan kimyevi gübre desteklemelerinin kaldırılması hakkındaki karar. 31.12.2001 yine resmi gazete. 5254 sayılı muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi hakkında kanunun yürürlükten kaldırılması. Bu nedir?

Çiftçi tabii afetle karşılaşıyor. Bir sorun yaşıyor. Sigortası yok. Muhtaçsa devlet kendisine tohumluk yardımında bulunuyor. Bunu kaldırıyorlar. Tohumluk desteğini kaldırıyorlar. Gübre desteğinin kaldırılması kredi faiz sübvansiyonunun kaldırılması, Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat desteğinin kaldırılacağına dair taahhütler. Bunların hepsinin yerine doğrudan gelir desteği konacak diyor.

Bunların hepsi IMF’nin bu niyet mektuplarında yazılı. Halk buna tarla parası diyordu. Tarlası olan tapusu olan alıyordu. Ürünle, üretimle, verimlilikle hiçbir ilgisi yoktur.

Tarım, ülkemiz ekonomisi ve sosyal yapısında en önemli sektörlerin başında gelir. Stratejik ve rekabete dayalı bir sektör. Kararlı politikalar ve sağlanan desteklerle son 10 yıllık dönemde ekonomimize önemli katkılar sağlayan bir sektör konumundadır. Tarım sektörü, hayallerle değil, stratejik planlarla, hamasetle değil, ferasetle, sorunlar görmezden gelinerek değil çözülerek ele alındı.

Bugün ülke nüfusunun %25’i bu sektörde barınmakta. Tarımın milli gelirdeki payı %8, ihracattaki payı %11’dir. 20’den fazla temel tarım ürünün üretiminde, 10’dan fazla ürünün ihracatında dünyadaki ilk 5 ülke arasındayız.

Tarım üzerinde,  negatif anlamda en fazla popülizmin yapıldığı bir alan. AK Parti döneminde bu sektörde çok önemli iyileştirmelere şahit olmaktayız.

Yapılan desteklemelerle gelişen tarım sektörünün milli gelire katkısı 3 kattan fazla artarak 2002 yılında 36 milyar TL’den 2011 yılında 103,6 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Uygulamaya konulan yeni projeler ve sektöre sağlanan desteklerle,

-Tarım sektörü son 8 yılın 7’sinde büyüyerek yarım yüzyılın en istikrarlı dönemini yakaladı.

-186 ülkeye 1536 çeşit tarımsal ürün ihraç eden bir ülke oldu.

-62 milyar dolara ulaşan Tarımsal GSYH ile Türkiye dünyada 7. Sıraya, Avrupa’da 1. Sıraya yükseldi.

AB üyesi 27 ülkenin ortalama tarımsal büyümesi yüzde 0,9 iken, ülkemizde aynı dönemde tarımın ortalama büyümesi yüzde 2,1 oldu. Tarım ürünleri ihracatımız 4 milyar dolardan 15,3 milyar dolara çıktı.

İhracatımız 4 milyar. 3,7 milyon dolar fazla veriyor. Yani net ihracatçı durumunda bir Türkiye var.

Tarımı stratejik sektör olarak ele aldık. 83 yıldır beklenen Tarım Kanununun da içinde olduğu 14 temel kanunu hayata geçirdik. 2002 yılında %59 olan tarımsal kredi faiz oranlarını yıllar içinde düşürdük. 2012 yılında faiz oranları sıfır ile %7,5 oranında uygulanıyor. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan toplam kredi 2002’de 529 milyon lira iken, 2011’de 22,3 milyar liraya ulaştı. Ziraat Bankası Tarımsal kredi geri dönüş oranı 2002’de %38 iken, 2011’de %99’a ulaştı. 2002’e 1,8 milyar TL tarımsal destek verilmiş iken 2012 yıl sonu itibariyle 7,7 milyar liraya ulaşacak. 10 yıllık iktidarımızda toplam 50,7 milyar liranın üzerinde tarımsal destek verdik. Çiftçilerimize mazot desteğini ilk kez biz verdik. Kimyevi gübre desteğini doğrudan çiftçimize ödedik. 2002’de sadece 83 milyon lira hayvancılık desteği verilmişti. 2011 yılında tam 1,7 milyar lira verdik. 2012’de 2,2 milyar lira veriyoruz. Hayvancılığın toplam destekler içindeki payı 2002’de %4,4 iken, 2012 yılında %28,5 oldu. 10 yıllık AK Parti iktidarında toplam 9,5 milyar lira hayvancılık desteği verildi. Hayvancılığı sıfır faizli kredi kapsamına aldık. 1 Ağustos 2010’dan 2012 yılı ekim sonuna kadar toplam 170 bin üreticiye 6,7 milyar TL faizsiz kredi kullandırdık.

Prim desteği verilen ürün sayısını 4’ten, 17’ye çıkardık buna fark ödemesi de diyoruz. Üretim maliyeti ile fiyatlar arasında oluşan farkı üreticiye ödemek maksadıyla düzenlenen bir yapı. Prim desteği 2002 yılında 186 milyon TL iken, 2012 Ekim ayı itibariyle 2,2 milyar TL prim desteği ödendi. 2003-2012 döneminde 15,2 milyar TL ödendi.

Verimlilik esaslarına göre 30 adet tarım havzası belirlendi. Türkiye’de hangi bölgede, hangi üründen en iyi verim alınacağını belirleyerek tarım gücünü artırdık.

Doğal afetlere karşı çiftçinin emeğini koruyan Tarım sigortası uygulamasını ilk defa biz başlattık. Kuraklıktan ve diğer doğal afetlerden çiftçimizi korumak için sigorta poliçe bedelinin %50’sini karşıladık. Kırsal kalkınma hamlesi başlattık. İlk kez, tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması gibi tarımsal sanayi tesisleri kuran girişimcilere %50 hibe desteğini biz sağladık. Çiftçimizin tarlada, bahçede en çok kullandığı tarımsal makine ve ekipmanlara %50 hibe desteği verildi. Kırsal kalkınma destekleri ile 4032 tarımsal sanayi tesisi ve 182 binin üzerinde makine ekipman alımı için toplam 1,5 milyar lira hibe ödemesi yapıldı. Çiftçimizin tasarruf yapması ve üretimini artırması için damlama ve yağmurlama sulama yatırımlarına ilk kez sıfır faizli kredi ve %50 hibe desteği sağlandı. Bugüne kadar 3 milyon 589 bin dekar alan basınçlı sulama ile suya kavuştu. Çiftçilerin birleşerek verimli bir üretim yapmaları için 2000’den fazla tarımsal kalkınma kooperatifine, bitkisel ve hayvansal üretim tesislerine toplam 2,1 milyar lira düşük faizli kredi desteği sağlandı. Arazi küçüklüğü ve gerçeklik sorununa karşı, Arazi Tapulaştırma çalışmalarına hiz verildi. 2002 yılına kadar 41 yılda sadece 450 bin hektar arazi tapulaştırması yapılmış iken, 10 yılda 3 milyon hektarın üzerindeki alanda tapulaştırma bitirildi.

Gıda mevzuatımız AB ile uyumlaştırıldı. Tarladan-sofraya tüm süreçlerin işlenip denetlendiği bir yapı oluşturuluyor. Gıda denetim sayısı 39 binden 400 bine, denetçi sayısı 1500’den 4635’e çıkarıldı. Ülkemizin her yerindeki vatandaşımızın AB standartlarında güvenilir gıdayı tüketmesini sağladık. Reçeteli zirai ilaç satışını başlattık. Kontrolsüz ilaç satışını denetim altına aldık. Yerli tohumculuğu destekledik. Yerli hibrit sebze tohumu kullanım oranını %10’dan %50’lere taşıdık. Tohumluk ihracatımızı %540 artırdık. 2011 yılında 109 milyon dolar tohum ihraç ettik. Dünyanın 3. Büyük bitki gen bankasını açtık.

Su ürünlerini ilk defa destekleme kapsamına aldık. Alabalık üretiminde Avrupa’da 1. Sıraya yükseldik. Avrupa’da tüketilen her Levrek’ten biri Türkiye’den gidiyor. Ülkemizde ilk defa bir bölge Trakya-Şaptan ari hale getirildi. Hayvancılık sektöründe kaba yem ihtiyacının karşılanması amacıyla mera-ıslak çalışmaları ve yem bitkileri üretimine önem verildi. 2002’ye kadar 83 bin dekar da mera ıslak çalışmaları yapılırken 2003-2012 dönemlerinde 4,4 milyon dekar’a ulaştı.

Ülkemiz hayvancılığının kalitedeki kaba yem ihtiyacının karşılanması amacıyla yem bitkileri destekleme kapsamında 2002 yılında 215 bin hektar alan desteklenirken, 2012 yılında destek verilen alan 603 bin hektara ulaşmıştır. 2003-2012 döneminde 2 milyar 730 milyon TL yem bitkileri ödemesi yapıldı. Yem bitkileri ekiliş alanı 2002-2011 döneminde 1 milyon 153 bin hektardan, 2 milyon 226 bin hektara yükseldi. 2006 yılından itibaren havadan ilaçlamalar yasaklandı. Biyolojik mücadeleye ağırlık verildi. Yıllık ilaç kullanımı 901 tondan, 156 tona düştü. Emgili dane arazi %3,8’den, % 0,73’e düştü. Süne mücadeleleri ile 2012 yılında ekonomiye 1,3 milyar TL katkı sağlandı. AB’de kullanımdan kaldırılan 181 adet aktif madde bitki koruma ürünlerini ülkemizde yasaklandı. Büyükbaş hayvancılığa yönelik olarak üreticilerimize anaç sığır, manda, buzağı, çiğ süt, kaba yem üretimi tazminatlı hayvan hastalıkları, hayvan hastalıkları ile mücadele, hastalıktan ari işletme, aşılama, gen kaynaklarının korunması besilik erkek sığır, tarımsal araştırma geliştirme konularında destekleme ödemeleri yapılıyor. Süt regülasyonu uygulamasıyla, arz fazlalığının olduğu dönemlerde piyasadaki çiğ süt çekilerek süt tozu üretimi teşvik edildi. Üretici firmanın fiyat uygulamasıyla korunmuş aynı zamanda sanayicimize dünya fiyatlarına eşdeğer fiyattan süt tozu iç piyasadan karşılanmıştır. 2009-2012 döneminde 53 bin ton süt tozu üretimi yapılmıştır. 141 milyon TL süt tozu desteği verildi. Bu destekler karşılıksız nakdi destektir.

Tarım sektörüne verdiğimiz destek bundan ibaret değil. Bir Tarım kanunumuz var. 21. Maddesi şunu der; ‘Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak gayri safi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz.’ 2011 yılında nakit tarımsal destek 7 milyar 84 milyon lira DSİ’nin sulama amaçlı yaptığı yatırımlar 3,5 milyar. Arazi toplulaştırma çalışmaları var. Çiftçinin daha verimli bir araziye sahip olması ve üretim yapması için 302 milyon. Tarımsal ürün alımları yoluyla yapılan desteklemeler var. Hububat, çeltik, çay. Burada yapılan destek 2 milyar. Bunun yükünü doğrudan hazine çekiyor. Tarımsal kredilerin sübvansiyonu var. 776 milyon lira. Çiftçiler daha ucuz şartlarda kredi alabilsin diye. Tarım ürünleri ihracatına verilen destek var. 408 milyon lira. Bunları topladığımızda 14 milyar 95 milyon lira eder. Bu da gayri safi yurtiçi hasılaya böldüğümüzde, 1.208 trilyon liraya yüzde 1,09’a karşılık gelir. Şimdi gensoruda diyor ki; Evet gerçekte perişan bir durum var. Ama o perişan durum üreticinin perişan durumu değil, muhalefetin millet nezdindeki itibarının perişanlığıdır. Dünya Bankası, Türkiye’nin sıralamasını yazıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO, Türkiye’nin tarımdaki başarısını da başarı hikayesi olarak kaydetti. Bugün anlatıyor. 2023’e doğru giderken şu anda dünyada 7. Büyük tarım ekonomisiyiz. 11. Sıradan 7. Sıraya geldik. Hedef ilk 5 içerisine girmek. Tarımsal gayri safi hasılamız 61.8 milyar dolar. Bunu 150 milyar dolara ulaştırmak. İhracatımızı 40 milyar dolara çıkarmak. Gerçek arazileri birleştirip, 14 milyon hektar alanda arazi toplulaştırmasını tamamlamak. 8,5 milyon hektarlık sulanabilir arazinin tamamını suya kavuşturmak.  Dedi.