Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu yaptığı konuşmada; ’ Öncelikle Bir önceki başkanımıza verdiği emeklerden dolayı teşekkür ederim yeni başkanımıza da görevinde başarılar dilerim. Biraz kendimden bahsedeyim bahsetmek istiyorum genel bir yapı ile hareket ederim. Her ne iş yapılıyorsa ilk başta ve en önemli konu satış pazarlama.

SATIŞ VE PAZARLAMA TRENİN EN ÖNDEKİ LOKOMOTİFİDİR

Satış pazarlama bir trenin en öndeki lokomotifidir. O çektiği zaman arkaya vagon ilave etmek çok kolaydır. 1979 yılında Trabzon’a okumaya gittim. Babam bizi kendi paramızı kazanmaya özendirmişti. Biz okula gidene kadar babamdan hiçbir zaman harçlık almazdık. İki tane kilim tezgahımız vardı hafta sonları dükkana gider kilim tezgahında çalışır 2 veya 3 tane kilim ancak dokurduk. Lise ve ortaokulda ise masura sarardık. Günün sonunda kaç kilim dokumuş ise onun parasını verirdi, biz bu parayı harçlık ederdik.  Üniversiteye gidene kadar babamdan hiç harçlık almadım. Üniversiteye başladığım zaman babam bana ilk defa para verdi ve almakta zorlandım. Çünkü ilk defa babamdan para alıyordum Trabzon’a gidince bir otel odası tuttum. Akşam olunca yemek yemem lazım ama babamın parası olduğu için lokantada yemek yememeliydim, çünkü o para babamın dı. Otelin kahvesinden büyük bardak çay aldım ve ekmekle yedim. Daha sonra kendime ocak, tava, çatal aldım ve otel odasında yumurta kırıyor, domates pişiriyordum. Bu arada iş arıyorum. Okuldan sonra Pazar dahil 4 gün boşum en azından harcayacağım parayı kazanmak için bir yerde çalışmak istiyordum. O yıllarda Trabzon küçük bir yer ve öğrencinin iş bulması zor. Sonra otel odasında kendi kendime düşünürken kendime ya biz ne yapıyoruz kilim üretiyoruz dedim. Kilim satsana dedim kendi kendime. Ertesi gün kalktım esnafları dolaşmaya başladım. İki çeşit kilim olduğu için esnaflara kilimleri tarif ediyorum çoğu numune getir görelim ona göre karar verelim dedi. Hiç unutmam çarşı camii yanında Trabzon’da Ahmet Öztürk diye bir esnaf amcamız vardı (rahmetli oldu Allah rahmet eylesin) kapıdan girdim ona da aynı şeyleri söyledim. Tabi fiyatı söylerken bana da harçlık kalsın diye kilim fiyatı 300 lira ise ben 330 söylüyorum. Esnaf amcamız kilim ihtiyacı olduğundan değil adım gibi eminim sadece benim girişimimi desteklemek için dedi ki evladım tamam bir balya bu kilimden bir balya bu kilimden gönder dedi. Akşam oldu babamı aradım kilimleri istedim. Babam hiç bana bir şey sormadı ne işin var kilimle falan demedi, kaça sattın hiçbir şey sormadı eminim oda denize attı kilim parasını ve tamam dedi. Kilimler gelir gelmez Ahmet Amcanın yanına gittim ve beğenip beğenmediğini sordum, oda aynen anlatıığın gibi evladım, dedi. Ahmet Amca borcum kaç para diye sordu? Ticareti bilmiyorum ki peşin mi alacağım vadelim vereceğim onu da bilmiyorum? Kaç kuruş oğlum borcum dedi çarptım topladım rakamı söyledim. Kasayı açtı ve ödemeyi yaptı. Dünyalar benim oldu, parayı aldım tam kapıdan çıkıyordum aklıma diğer esnaflar geldi. Numune göstermeliydim. Ahmet Amca senden bir şey daha rica edeceğim dedim. Söyle evladım dedi birer tane kilim alıp diğer esnaflara numune olarak göstersem sizin için uygun olur mu dedim? Tabi alabilirsin dedi. Kilimleri esnaflara göstermeye başladım ve tüccarlığa böylelikle adım atmış oldum.

BÖYLE BİR TECRÜBEYE ELLİ YIL OKUSAM SAHİP OLAMAZDIM

Sokaklarda pazarlarda daha bugüne kadar Samsun’a kilimlerin yüzde doksanı ben satıyordum. Satışlar artınca ilk halı tezgâhını o zaman aldık.  O zamanki yıllık ciromuz 250 bin dolardı. 1983 yılında tam olarak 7 yıl boyunca gece yolculuk gündüz ticaret yaptım. 15 gün Gaziantep’de 15 gün Türkiye’nin hemen hemen her ilini gezdim ve satış yaptım.

Neden gece yolculuk yapıyordum biliyormusunuz? Otel parası vermemek için sadece Cumartesi akşamları otelde kalıyordum. Bu şekilde çalışmam bana satış pazarlamayı kazandırdı. Türkiye’yi tanımayı insanlarımızı tanımayı öğretti. Böyle bir tecrübeye elli yıl okusam sahip olamazdım. Hayatın içinde hepsini öğrendim.

1990’lar da kilim ve halımızı Erdemoğlu ismiyle satıyorduk. Marka falan yoktu çünkü imkanlarımız sadece o kadardı. İmkanın olmadan en üst basmağa çıkmazsın düşersin oradan. 1990 yılında birde dünyayı görmek istedim. 10 yıl Avrupa’nın tamamını, Amerika kıtası, Japonya, Çin Avustralya dahil 10 yıl boyunca ülkeleri gezdim.

İLK İHRACATIMIZI 1993 YILINDA YAPTIK

İlk ihracatımızı 1993 yılında yaptık. Dünyada bizim sektörümüz neler yapıyor ne teknolojiler kullanıyorlar, 10 Yıl boyunca pazar ve pazarlama yöntemleri nedir onları gözlemledim. Şimdi insanlar zannediyor ki bunlar böyle tepeden geldiler, zengin oldular.  Bu arada abim de canla başla çalışıyor. Sabah Saat 6’dan akşamın 12 sine kadar tezgahtan çıkan kilimleri alıyor.  Bir mobileti vardı.  Halı ve kilimleri mobilete yüklüyor kesmeye ve overlok yaptırmaya götürüyor. Nakliyeciler var ama kendisi götürüyor. Çünkü işini kendin yapmazsan bir şeye sahip olamazsın.  Kilimleri getirir dükkanda tek tek kalite kontrolünü yapar, tek başına balyalar ve nakliyeye gönderir. Söylemek istediğim şey şu hiçbir şey ama hiçbir şey kolaylıkla kendiliğinden olmuyor olmazda! Eğer her şeyi kolay zannedersek öyle yaklaşırsak “Çocuk Baştan Ölü Doğar”  bu çerçevede baktığımız zaman bir işe başlarken her şeye değil yapacağın sadece birkaç kaleme yoğunlaşman lazım. Öncelikle bir stratejiniz olacak. Beş, on,  on beş ve Yirmi yıllık hedefimiz nedir? Böyle bir planımız var mı ona bakacağız.

Vali Varol, Besni Başlı Köyünde Vatandaşla Buluştu Vali Varol, Besni Başlı Köyünde Vatandaşla Buluştu

ALÇAK MERDİVENLERDE SÜRÜNMEYEN ADAM YUKARIDA SAĞLAM DURAMAZ

1998 yılına kadar ne ihracatta ne iç pazarlamada bizim bir tane pazarlamacımız yoktu. Tek başıma hepsini yapıyordum. Bunu övünmek için söylemiyorum. Eğer öyle olmasa idi şuan burada olmazdık. 1998’den sonra biz markalaşmaya başladık. “alçak merdivenlerde sürünmeyen adam yukarıda sağlam duramaz’’ kuramsal bilgilerle başarılı olunmaz bilgiye sahip olacağız ama bizzat yapan olmak zorundayız herkes bir iş yapsın bende yöneteyim yok böyle bir dünya çok basit bir şey söyleyeceğim her zaman söylerim ‘’Oyuncu olmayan teknik direktör olamaz’’ En önemli şey satış ve pazarlamadır. Lokomotifin önü odur, Lokomotif her şeyi çeker ve arkasına vagon ilave etmek çok kolaydır.

“ARI BİR İŞ YAPAR BAL YAPAR TAM YAPAR’’

 Olgunlaşmadan bir şeyi yapmaya çalışırsanız çabuk düşersiniz. 2004 yılına kadar sadece 1 şirketimiz vardı. O da halı firmasıydı. Ne zamanki biz dünyanın ilk üçü arasına girdik ondan sonra ikinci, üçüncü şirkete baktık. Şu andaki hedefimiz de her şirketimiz dünya sıralamasına girmeden başka işlere bakmayacağız. Bizim insanımızda maymun iştahı var. Ne görse yapmak istiyor.  ‘’Arı bir iş yapar bal yapar tam yapar’’ aynı anda on tane işi yapamazsın.

Toplum olarak kolaycı bir yapımız var. İnsanımız ben bu işte nasıl başarılı olacağım inancını bırakıyor. Sebebi de bir işi de yaptığımız zaman ne yapıyorsak;  önce ben ne yapıyorum, bu işi yapanlar bizim çevremizde, bölgemizde, Türkiye ve dünyadakiler nasıl yapıyor. Bunları bilip öğrenmeden yapamazsın.  Bunları öğrenip anladıktan sonra ancak hedefini doğru koyarsın.

En başarılılar ne yapmışlarda başarılı olmuşlar bunlara bakmalıyız. Ama bakarken iyi analiz etmek zorundayız. Öyle ezbere ben gördüm, anladım ile olmaz. Bugün baktığınızda dünyadaki en başarılı üniversiteler yüz yıllık geçmişe sahip köklü üniversiteler siz dünyanın parasını harcasanız dünyanın en iyi hocalarını dahi getirip bir üniversite kursanız dünya sıralamasına giremezsiniz.

Bir şeyleri başaramadığımız zaman her zaman başka nedenlere sarılırız hiçbir zaman kendimizde hata sorun görmeyiz. Aşama, aşama ve sağlam gitmek zorundayız. Bizim Besni’de çok kullanılan bir laf vardır ‘’Eşeğe binmek bir ayıp inmek iki ayıp’’ ineceksek hiç binmeyelim.

Herkes ama herkes çocuğunu düşünür geleceğini,hayatını garanti altına almaya çalışır çocuğunuza fabrika bırakarak onun hayatını garanti altına alamazsınız neden yönetemez batırır, çocuğunuza, gayrimenkul bırakarak hayatını garantiye alamazsınız ama bırakan öyle düşünür satar harcar, çocuğunuza para bırakarak hayatını garanti altına alamazsınız ama bırakan öyle düşünür, çocuğunuza eğitim vererek garanti altına alamazsınız dışarda bir tinerci bıçaklar yine öldürür.

Nasıl alırsınız biliyor musunuz? Tek şartla alırsınız sanayileşmiş, kültürleşmiş, zenginleşmiş bir ülke bırakırsanız o zaman çocuğunuzun hayatını garanti altına alırsınız orada da sadece sizin çocuğunuzu değil tüm ülke çocuklarının hayatını garanti altına almış olursunuz.

Ana felsefemiz bunun üzerine kuruludur ve bu toplantıyı yapma sebebimizde bundan dolayıdır hepinize teşekkür ederim’ dedi.

Haber : Güncel Haber Merkezi