Eğitim-Sen Adıyaman Şube Başkanlığı tarafından Demokrasi Parkı’nda düzenlenen basın açıklamasına, HDP Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım, Eğitim-Sen Adıyaman İl Eş Başkanı Hasan Basri Yorulmaz, Ayşegül Yücetaş, İHD Adıyaman Şube Başkanı Osman Süzen, KESK ve Eğitim-Sen üyeleri, açığa alınan öğretmenler ve yakınlarıyla çok sayıda vatandaş katıldı. 

Düzenlenen basın açıklaması öncesi konuşan Eğitim-Sen Adıyaman İl Eş Başkanı Hasan Basri Yorulmaz, açığa alınan öğretmenlerden dolayı duruma tepki göstererek kurunun yanında yaşında yandığını vurguladı. Birçok kişinin suçsuz yere açığa alındığını belirten Başkan Hasan Basri Yorulmaz, soruşturmaların ve operasyonların titizlikle yapılması gerektiğini ifade etti.

Başkan Hasan Basri Yorulmaz’ın konuşmalarının ardından yapılan basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Adıyaman İl Eş Başkanı Ayşegül Yücetaş, “15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan hukuksuz ihraçlara açığa almalara derhal son verilmelidir. Darbe girişimiyle somut bağlantısı olmayan kamu personeli en kısa zamanda görevine derhal başlatılmalıdır.

Hükümet darbe fırsatçılığı yaparak 28 bin öğretmene kendini savunma hakkı vermeden sorgusuz, sualsiz, bir şekilde ihraç etmesi ardından tamamına yakın sadece sendikal eylemleri nedeniyle 11 bin 301 öğretmenin hukuksuz bir şekilde açığa alınması 1 milyona yakın öğrencinin eğitim ve öğretim yılına öğretmensiz başlaması demektir. Bazı il ve ilçelerde bulunan okullardaki büyük bir bölümü tamamen keyfi kararlarla açığa alınması öğrencilerin eğitim hakkının engellenmesi öğrencilerin öğretmensiz, öğretmenlerin ise öğrencisiz bırakılması anlamına gelir. 2016-2017 Eğitim ve Öğretim yılını 15 Temmuz’da gerçekleştirilen Darbe Girişimi ve sonrasında iktidar eliyle gerçekleştirilen ve darbeci zihniyetten hiçbir farkı olmayan yasa dışı hukuksuz uygulamaların kamuda yaşanan kitlesel ihtiyaçların ve açığa almaların gölgesinde her zamankinden daha zor ve ağır yüklerle karşılaşıyoruz.

’nden sonra “darbecilerle hesaplaşma” adına başlatılan ihraçlar ve açığa almalar, 8 Eylül tarihinden sonra çoğu Eğitim Sen üyesi olan 11 bin 301 eğitim emekçisinin açığa alınması ile farklı bir boyuta taşınmıştır. Hükümetin eğitim emekçilerinin sendikal örgütlülüğüne, özellikle iş güvencesine yönelik olarak attığı adımlar, kara propaganda eşliğinde sürdürülen saldırının asıl nedenini ortaya koymaktadır.

En başından itibaren ısrarla vurguladığımız gibi, sendikal eylemler gerekçe gösterilerek yapılan açığa almalar tamamen yasa dışıdır ve bu süreçte sorumluluğu bulunan herkes, okul müdürlerinden başlayarak cezai olarak işledikleri suçun bedelini hukuk karşısında ödeyeceklerdir.

Eğitim Sen, nereden ya da kimden gelirse gelsin, eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesini hedef alan, iktidarın baskıcı ve anti demokratik uygulamalarına zemin hazırlayan her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadelesiyle durmayı sürdürecektir. Hukuksuz bir şekilde açığa alınan tüm eğitim emekçilerinin yanında olduğumuz bilinmelidir.

Milli Eğitim Bakanı tarafından kamuda öğretmen alımlarının bundan sonra “sözleşmeli istihdam” ve “sözlü sınav” üzerinden yapılacağını açıklaması, kamuda temel istihdam biçiminin sözleşmeli, güvencesiz istihdam olacağını göstermektedir. Yıllardır güvencesiz istihdama karşı mücadele eden, angarya çalışmaya, performans değerlendirmesine karşı çıkan eğitim emekçilerinin tamamen sendikal nedenlerle açığa alınmasındaki asıl amacın iş güvencesinin kaldırılmasına karşı örgütlü mücadeleyi zayıflatmak olduğu açıktır.

  MEB, iktidarın ideolojik yönelimleri doğrultusunda çalışmalar yapan dini vakıflar ile çeşitli protokollere imza atarak eğitimi dinselleştirme sürecinde siyasi nüfuzu olan cemaatlere özel görevler vermiştir. 2013 yılına kadar bugün “FETÖ” olarak ifade ettikleri yapı ile iç içe, kol kola yürüyenler, eğitim politikalarının oluşturulmasından uygulanmasına kadar bütün aşamalarda birlikte hareket edenlerin, bugün hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranması dikkat çekicidir. Oysa darbelere gerçek anlamda karşı olmak, başta inanç sömürüsü olmak üzere, her türlü sömürüye, darbeci zihniyeti besleyen ve ülkeyi dini cemaatlerin faaliyet alanına çeviren tüm politika ve uygulamalara karşı somut tutum almayı gerektirmektedir.

Bugüne kadar eğitim müfredatına yönelik bilim dışı müdahalelerin belirgin bir şekilde artması, felsefe-bilim ve sanat derslerinin azaltılması, otizmli ve zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrencilerine yönelik ‘dini değerler eğitimi’ çalışmaları, ders kitaplarında dini söylem ve örneklerin belirgin bir şekilde artması vb gibi uygulamalara ek olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi derslerde yapılacak “güncellemelerin” eğitimde yaşanan dinselleştirme uygulamalarını daha da ileriye taşınması hedeflenmektedir.

Gerek Eğitim Sen’in, gerekse üyesi olduğumuz KESK ve uluslararası sendikal örgütlerin Türkiye’de yaşanan ihraçlar ve açığa almalarla ilgili olarak başlattıkları girişimler sürmektedir. Haksız yere ihraç edilen, sendikal eylemler nedeniyle açığa alınan tüm eğitim emekçileri görevlerine dönene kadar bütün gücümüzle hem hukuksal, hem de örgütsel mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir. Bugüne kadar attıkları her adımda, aldıkları her kararda sadece siyasi tasarruflar üzerinden hareket edenler, hukuk önünde er ya da geç hesap vereceklerini ve yaptıkları zulmün yanlarına kalmayacağını çok iyi bilmelidir.
Eğitim Sen, nereden ya da kimden gelirse gelsin, eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesini hedef alan, iktidarın baskıcı ve anti demokratik uygulamalarına zemin hazırlayan her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadelesiyle durmayı sürdürecektir. Hukuksuz bir şekilde açığa alınan tüm eğitim emekçilerinin yanında olduğumuz bilinmelidir.

 

TALEPLERİMİZ;  15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan hukuksuz ihraçlara, açığa almalara derhal son verilmeli, darbe girişimi ile somut bağlantısı olmayan kamu personeli en kısa sürede görevine başlatılmalıdır.

Hükümet sendikal eylemleri zorlama yorumlarla suç kapsamına almaktan vazgeçmeli, yasa dışı her türlü girişimden uzak durmalı, sendikal eylemleri nedeniyle açığa alınan tüm eğitim emekçileri, ayrım yapmaksızın en kısa sürede görevlerine iade edilmelidir.

Hükümet eğitim sistemini uçuruma doğru sürükleyen eğitimi dinselleştirme ve ticarileştirme uygulamalarına derhal son vermelidir. Eğitim sistemini içinden çıkılmaz hale getiren MEB’in başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bugüne kadar dini vakıf ve cemaatlerle yaptığı tüm ortaklıklar ve imzalanan protokoller iptal edilmeli, laik-bilimsel eğitim karşıtı uygulamalara derhal son verilmelidir.

Eğitim müfredatında yer alacak bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (dini istismara dayanan, ırkçı, etnik ayrımcı, bölgeci, cins ayrımcı, farklı renk ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb) olmamalı, var olanlar çıkarılmalı, müfredat oluşturulurken tek referans bilim olmalıdır. Müfredatta yer alan konu amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemlerinin, kavramların çocukların sosyal ve kültürel gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.

MEB, eğitimde esnek, güvencesiz ve performansa dayalı çalışma uygulamalarının yaygınlaşmasına neden olacak olan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından derhal vazgeçmeli, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Kamuda siyasi kadrolaşma uygulamalarına son verilmeli, kamu istihdamında torpil ile eş anlamlı hale gelen mülakat yerine, liyakat ilkesi benimsenmelidir. Kamu istihdamında hiç kimse siyasi düşünce, inanç ve etnik kimliği nedeniyle ayrımcı uygulamaya tabi tutulmamalıdır.

Eğitim politikalarının belirlenmesi ve uygulanması sürecinde bugüne kadar benimsenen tekçi, dayatmacı ve dışlayıcı anlayıştan vazgeçilmeli, eğitim sistemi kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkını gözeten bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir” şeklinde açıklamalarda bulunarak duruma tepki gösterildi.

  Okunan basın açıklamasının ardından oturma eylemi yapıldı. Oturma eylemi sonrası ise basın açıklamasına katılan katılımcılar dağıldı. 
Adıyaman Cihan Haber