Bu yazıyı yazmayı yaklaşık  3-4 ay önce planlamıştım. Yazmak bu günlere kısmet oldu. Kısmet oldu derken Birazda Ben konunun biraz daha netleşmesini ve yanlış bir şeyler yazmış konumuna düşmemek için bekledim. Ancak Yazmış olsaydım tamda yerinde olacakmış. 2008 de, Ergenekon, Balyoz,  Ay Işığı,  Askeri casusluk  v.b  Adı altında Türk Askeri kadrolarının bir kısmına ve Kemalist     Aydınlara  ve Akademisyenlere  kurulan kumpaslar sürecinde,  Silivri de kurulan özel mahkemeler maharetiyle zindanlara atılmaları ile sonuçlanmış ve yargılama süreci devam ederken ABD, AB Emperyalizminin işbirlikçileri (Dini lider Fetullah TERÖR örgütü önderliğinde) eliyle oynanan oyunlar açığa çıkmış. Açılan davalar sonuçlanmadan tutuklu bulunan herkes 2013-14'lerde tek tek serbest bırakılmışlardı. Serbest bırakılan  bir çok komuta heyetinin  görevlerinin başına tekrar döndürüldüklerine  tüm Türk halkı şahit olmuştu.

Bu süreç içerisinde, BOP projesi kapsamında Suriye deki emperyalist işbirlikçilerin yoğun katkılarıyla oluşturulan dış kaynaklı silahlı güçlerin, Suriye’de, iç muhalefet isyanları adı altında 2011 de Başlatılan Suriye’ye saldırıları  devam ederken 2014 de kadar oynanan kirli oyunlar  Rusya ile yapılan görüşmeler sonucu açığa çıkmıştı. Türkiye’nin de gelecekte Toprak bütünlüğünü tehlikeye atacak olan silahlı gelişmelerin yönünün değiştirilmesine  yönelik kararların, özellikle 2016 dan itibaren alınmaya başlamasıyla birlikte; Fırat kalkanı, Zeytin dalı harekatı ve Barış pınarları harekatlarının başarıyla  uygulamaya konduğunu  görüyorduk.

Bu sıralarda Devleti yönetmeye talip partiler, Suriye deki ABD ve PKK/PYD işgallerine  yönelik Askeri harekatların yapılmasına,  Hangi  mantıkla yaklaştıklarına anlam verilemeyecek bir şekilde şiddetle karşı çıkarlarken, Cumhur başkanı,  On  gün arayla  Muhalefet liderine “ Sizin Misakı Milli diye bir şeyler den haberiniz var mı” ve “ Sen Misakı Milli nedir, bilir misin”  diye bir şeyler söyledi. Bu  sözlerin neden söylendiğini,  Ne Parlamentodaki Partiler ne de Basın mensupları gündeme getirme  gereğini duymadılar bile.

Bu gelişmelere ilaveten, Doğu Ak Denizde ki enerji kaynaklarına hükmetmek isterken Türkiye’nin Ak Denizdeki haklarını da gasp etmek sevdasına düşen Fransa, İtalya, Yunanistan, Mısır, Israel, Güney Kıbrıs Cum, ile Ortaklıklar kurmanın yanında Gerçekleştirdikleri Savaş tatbikatlarıyla’da etrafa Göz dağı vermeye çalışırlarken Türk Deniz kuvvetleri de haklı bir şekilde karşı tatbikatlar gerçekleştirmesi gerekiyordu ve gerekenleri başarıyla gerçekleştirdiler.  Deniz kuvvetleri komutanlığı  son otuz yıldan beri  kendi iç eğitimleri ile olağan üstü güçlenen Askeri komutanların geliştirdiği MAVİ VATAN söylemleri kapsamındaki Türk kara sularının alanında bulunan hakları koruma altına alınması için Devlet organlarına sunduğu sorumluluk alanlarının sahiplenilmesi hakkındaki raporlar gereği Birleşmiş Milletlerce tanınan Libya’nın SERAÇ Başkanlığındaki mevcut Hükümetiyle, Kıta sahanlığı komşuları olarak, Karasuları etkinliği konusunda ortak kararlar alınmasını temin eden anlaşma esaslarıyla birlikte bir diz anlaşmaları (Aralık.2019)gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Ne gariptir ki Türkiye’yi yönetmeye talip Partiler Bu Konuda da olayın derinliğini düşünmekten yoksun bir şekilde;

1- Teknik raporlara rağmen Libya ile Karasu komşuluğumuzun bulunmadığı konusunda ısrarcı olmaları,

2- Libya hükümetinin, Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen  meşru hükümet olmadığı konusundaki görüş ve düşünceleri ile yapılan anlaşmanın geçersizliğini iddia etmeleri,

3- Türkiye Devletinin, Deniz aşırı ülkelerde Türk askerlerinin kanının akıtılması hakkının bulunmadığı  iddiaları,

4- Ekonomik yönden çöküntü içerisinde bulunduğumuz şu yıllarda Böylesi bir harekatın ülkeyi hepten çıkmaza  götüreceği  iddialarıyla karşı çıktıklarının hep birlikte şahitleri olduk ve hala karşı olduklarını ifade etmektedirler.

5- Karşı cephede 5-6 ülkenin bulunduğu ve bunlara karşı  olası bir savaşta kesinlikle kaybetme riski nedeniyle Deniz sahalarımızı korumaktan vazgeçilmesi gerektiği  şeklinde görüş bildirmelerine  hayretler içerisinde şahit olmuştuk.

Bu olası kayıpları ve Kıbrıs, Ege sorunlarıyla birlikte Türkiye Bir Beka sorunu yaşarken bunların BEKA sorunu olmadığını iddia etmelerine ne demeli. Bu partilerin, TÜRKİYE’Yİ YÖNETMEYE TALİP OLMALARINA, ben bu ülkenin yurttaşıyım diyebilen herkesin HAYDİ ORADAN demesi gerekir derim.

Yukarıda belirttiğimiz beş gerekçenin hiç birisini geçerli olmadığı bir yapı içerisinde GERİ ÇEKİLMEYİ KESİNLİKLE DÜŞÜNMEYEN DEVLET gereken hazırlıkları tam zamanında yaparak gereken HAKLI HAREKATI gerçekleştirmiştir.  Çok başarılı İdari ve Askeri yönetim ile Libya’da ki hedefleri  tek tek ele geçirirken Libya hükümetine olan sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmeye başladığı Tüm yurttaşlar tarafından izlenmektedir. Tabi ki Bu savaşlar sonrası Libya Hükümeti de Türkiye’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmekle mükellef kılınmış olup Türkiye’nin Libya operasyonları sonucu pek çok konuda Haklı alacaklarının var olduğu da muhakkaktır. Bu arada ABD, BAE, Israel, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan beslemesi HAFTER Rusya da ki anlaşma masasından kaçarak yazılan anlaşmayı  imzalamadığı için teşekkür etmemiz gerekiyor. Bu cephede bu savaşın kazanılması, Türkiye’nin sadece Libya ile yapılan anlaşmadan doğan haklarıyla kalmayıp, Doğu Ak Deniz deki haklarını korurken, Doğu Ak denizde  Tatbikatlarla göz dağı vererek kazanımlar elde etmek isteyen çete devletlerine, Türkiye’nin  kapısına gelip bazı taleplerde bulunmalarının yolunu açmış bulunmaktadır.  Bununla yetinmeyerek, Türkiye  haklı olduğu konularda kararlı duruşları  ile AB devletlerine ve ABD ye bir kere daha gereken cevabı çok etkili ve güzel bir şekilde vermesinin yanında “Sen Misakı Milli nedir bilir misin” derken, BOP projesi kapsamında Eğer Suriye parçalanır ise “BEN MİSAKI MİLLİ KARARLARI GEREĞİ HAKKIM OLAN TOPRAKLARI ALIRIM “Demektedir.  Bir Devletin BOP eş başkanlığı hayalleriyle değil. DEVLET aklıyla nasıl yönetildiğinin örneklerini çok başarılı harekatlar/ olaylar ve yaptırımlarla yaşıyoruz. Okuyan/okumayan herkese sevgiler sunarım.