Küresel finans piyasalarındaki oynaklığın arttığı bir dönemde, yurt içindeki 5 aylık siyasi belirsizliğin ekonomiye faturası ağır oldu.

 
Küresel ekonomi ve finansal koşullara ilişkin belirsizliklerin öne çıktığı 2015 yılında, Türkiye'de özellikle gerçekleştirilen iki genel seçim arasındaki siyasi belirsizlik milyarlarca liralık kayıplara yol açtı.
 
Yılın ilk aylarında pozitif bir seyir izleyen yurt içi piyasalar, 7 Haziran'daki genel seçim öncesinde yayımlanan anketlerde yaklaşık 13 yıldır süren tek parti iktidarına ara verilebileceğine işaret etmesi ile negatife dönerek, finansal alan ile vatandaşların tasarruflarında, ekonomik göstergeler ile de genel bütçede yara açtı. 7 Haziran seçimi öncesindeki anketlerle tek parti hükümeti kurulamayacağı beklentilerinin arttığı günlerden 1 Kasım seçimine kadar geçen süreçte, ülkenin büyüme hızı iç talep azalmasıyla yavaşlarken, döviz kurlarındaki sert yükseliş ile yatırımlar azaldı, enflasyon ve borçlanma maliyetleri yükseldi.
 
Tüketici güveni 6,5 yılın en düşüğüne geriledi
 
Yatırımcıların, ekonomik ve siyasi istikrarın bozulacağı endişesi, öncelikle döviz kurları ve faizlerin yükselişine neden olurken, enflasyon, borçlanma maliyetleri ve ticaretin yavaşlaması kanalıyla da hızlı şekilde vatandaşın cebine yansıdı.
 
Tüketici güven endeksi de 66,4 seviyelerinden eylülde 58,5'e gerileyerek son 6,5 yılın en düşük düzeyine indi. Döviz kurundaki hızlı yükselişin etkilediği kaynaklardan biri de Merkez Bankası rezervleri oldu. Döviz kurundaki sert yükselişi yavaşlatmak ya da durdurmak için döviz satışına devam edilmesi ile Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 3 yıl aradan sonra 100 milyar doların altına düştü, toplam rezervler de 117,5 milyar dolara gerileyerek yaklaşık 3 yılın en düşük seviyesini gördü.
 
Şirketlerin piyasa değeri 120 milyar lira azaldı
 
7 Haziran'da gerçekleştirilen genel seçim öncesinde 89.000 puan sınırına kadar yükselen Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi, anketlerde tek başına hiç bir partinin hükümet kurmak için gerekli çoğunluğa ulaşamayacağı tahminleri ile düşüşe başlamış ve seçim sonuçları ile düşüşünü hızlandırarak 70.000 puan seviyelerine kadar gerilemişti.
 
Borsa İstanbul'a kote şirketlerin toplam piyasa değeri bu dönemde yaklaşık 120 milyar lira eriyerek 536 milyar liraya kadar düştükten sonra 1 Kasım seçimi öncesinde 598 milyar lira seviyelerinde dengelendi.
 
BIST 100 endeksi 2015 yılının ilk aylarında 90.000 puanın üzerini test ederken, analistler 100.000 seviyelerini hedef gösteriyor, Borsa İstanbul yöneticileri endeksten sıfır atmak için çalışmalara başlanabileceğini söylüyordu.
 
Endeks, yurt içinde siyasi istikrar endişeleri ile küresel piyasalardan negatif ayrışarak yıl içinde yüzde 20'nin üzerinde değer kaybetti. 1 Kasım seçiminden tek parti iktidarını sağlayacak sonuç çıkabileceğine ilişkin beklentilerle kayıplarının bir kısmını telafi eden endekste, seçimin ardından "tek parti" coşkusu ile şirketlerin toplam piyasa değeri bir günde 30 milyar lira yükseldi. BIST 100 endeksi seçimin ertesi günü 84.000 seviyelerini test etti.
 
Özel sektörün kısa vadeli döviz borcunun maliyeti 10 milyar lira arttı
 
Küresel piyasalarda ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırım sürecine ilişkin beklentiler ve belirsizliklerin etkisiyle doların değerlenmesi, yurt içinde 7 Haziran seçimi ile hızlandı. TL, bu dönemde diğer ülke para birimlerinden negatif ayrışarak dolara karşı yüzde 15'in üzerinde değer kaybetti ve tüm zamanların en düşük seviyesini gördü. 7 Haziran seçimi öncesinde 2,65 lira seviyelerindeki dolar, haziran seçiminde hiçbir partinin tek başına iktidarı elde edememesinin ardından ivme kazanan yükselişiyle 3,0753 lira ile tüm zamanların en yükseğine çıktı.
 
Döviz kurları, özellikle de dolardaki yükseliş, birçok alanda hammade konusunda yurt dışına bağımlı olan Türkiye'de aynı zamanda maliyetlerin ve enflasyonun artması anlamına geliyor. TL varlıklarındaki değer kaybının, uluslararası piyasalarda finansman koşullarının da zorlaşmasına yol açtığı göz önüne alındığında, sadece kurlardaki hızlı artış dolaylı olarak herkese büyük bir fatura çıkarıyor. Özel sektörün ortalama 30 milyar düzeyindeki kısa vadeli dış borcunun da döviz kurundaki yükseliş dikkate alındığında TL bazında yaklaşık 10 milyar lira arttığı tahmin ediliyor.
 
Hazine'nin borçlanma maliyeti yükseldi
 
Aynı dönemde piyasa faizlerindeki yükselişin etkisiyle Hazine'nin borçlanma maliyetlerinde de önemli artışlar görüldü. Mayıs ayındaki borçlanmalarını ortalama yüzde 9,8 bileşik faizle gerçekleştiren Hazine'nin, ekim ayındaki borçlanma maliyetleri 110 baz puan civarında artarak yüzde 11'e yaklaştı.
 
Bu dönem içinde düzenlediği ihalelerle toplam 28,5 milyar lira borçlanan Hazine'ye faizlerdeki yükselişin maliyetinin 300 milyon lirayı bulduğu hesaplanıyor.
 
100 bin liralık konut kredisine 20 bin lira ek fatura
 
Konut almak isteyen vatandaş için iki seçim arasında kredi maliyetlerindeki artış el yaktı. Seçim öncesinde 100 bin TL tutarında 10 yıl vadeli konut kredisi kullanan bir kişi, aylık ortalama 1.414 TL ödeyerek toplamda 170 bin TL kredi geri ödemesi yaparken, 7 Haziran sonrasında bu tutarlar sırasıyla 1.584 TL ve 190 bin TL'ye yükseldi. Böylece siyasi belirsizlik, jeopolitik riskler ve küresel gelişmelerin etkisiyle tüketicinin kaybı 20 bin TL'ye ulaştı.
 
7 Haziran seçimi öncesinde aylık konut kredi faiz oranı yüzde 0,97 düzeyinde iken seçim sonrasında yüzde 1,21'e kadar yükseldi. Yıllık bazda ise konut kredi faiz oranı aynı süreçte 280 baz puanlık artışla yüzde 14,86'ya çıktı.
 
Faizlerdeki yükseliş tüm borçlanma maliyetlerine yansıdı
 
Taşıt kredi faiz oranları da 7 Haziran seçimi öncesindeki yüzde 13 düzeyinden seçim sonrasında yüzde 16 seviyesine yükselirken, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki 5 ayda artış 300 baz puanı buldu.
 
Bu süreçte 30 bin TL ve 36 ay vadeli taşıt kredisi kullanan vatandaş, yaklaşık 2 bin TL fazladan para ödedi.
 
Tüketicilerin en sık başvurduğu ihtiyaç kredisinde de durum pek değişmedi. 7 Haziran öncesinde yüzde 15 dolayındaki ihtiyaç kredisi faiz oranı, 5 ayda yüzde 18'e kadar yükseldi. 24 ay vadeli 10 bin lira ihtiyaç kredisi kullanan tüketicinin zararı 355 TL oldu.
 
Karşılıksız çek tutarı yüzde 34 artarak 8,9 milyar liraya yükseldi
 
Faizlerdeki artış ve TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı, ticaret hayatında da dalgalanmalara yol açtı. Tüketicilerin, taleplerini siyasi ve ekonomik gerekçelerle ötelemesi ve yatırımların yavaşlaması ekonominin büyüme hızını düşürürken, ticari hayatın olmazsa olmazı çek ve senetlerin ödenmesinde de sıkıntılar görüldü.
 
Haziran-eylül döneminde toplam 3 milyar 434 milyon TL tutarında senet protesto edildi. Bu tutar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,9 artışa işaret ediyor. Aynı dönemde protestolu senet sayısı da yüzde 0,5 artarak 341 bin 831'e yükseldi.
 
Bu dönemde "karşılıksız" işlemi yapılan çek sayısı ve tutarı arttı. Haziran-eylül aylarında geçen yılın aynı dönemine göre karşılıksız çek sayısında yüzde 18,3, tutarında da yüzde 33,5 artış kaydedildi. Haziran-eylül dönemindeki karşılıksız çeklerin tutarı ise 8,9 milyar TL'ye yükseldi.
trthaber.com