Evet, Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Furkan süresinin 65 ve 66. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır; "Ey rabbimiz, bizden cehennem azabını uzaklaştır gerçektende onun azabı çok sürekli helaktır. Hiç şüphesiz ki, o ne kötü bir durak ve de ne kötü bir konaktır.

Evet, saygı değer okurlarım, cennet iman edip Salih amel işleyenlere vaad edilen sonsuz nimet mükafat ve ebedi mutluluktur. Cehennem de dünya hayatında iman etmeyenlerin sürekli olarak kalacağı yerdir. Fakat iman ettiği halde Salih amel işlemeyen kimselerinde günahları ölçüsünde cezalandırılmak üzere kalacak pişmanlık ceza ve azab yurdu olduğunu unutmayalım.

Evet, bizlerin Müslüman olarak rabbimizin rahmet ve merhametinden ümit var olmamız gerektiği gibi, işte onun azabından da korkmamız ürpermemiz ve hayatımızı her zaman bu ümit ile korku arasında sürdürmemiz gerekir.

Evet, saygı değer okurlarım ümit var olabilmemiz için, kendimize düşen bütün görevleri yapmamız yani iman edip çok güzel Salih ameller işlememiz haramlardan kötü olan söz ve davranışlardan uzak durmamız, günahlarımız içinde pişmanlıkla tövbe istiğfar edip halimizi ıslah etmemiz Allahın emir ve nehiylerine riayet etmemiz gerekir.

İnsanların yaratılışında ümitsizliğe düşme duygusu mevcuttur. Yine Allah ZC hazretleri Kur’an-ı Kerim’in Zümer suresi ayet 53 de şöyle buyurmaktadır. ( de ki Allah şöyle buyuruyor: ey kendi aleyhlerine olarak günahta hatti aşan kullarım Allahın rahmetinden ümit kesmeyin Allah dilerse bütün günahları bağışlar, doğrusu çok bağışlayıcı çok merhametlidir.) evet, bu ayeti kerimede Allah ZC hazretlerinin, rahmet ve aklının ümitsizliğe izin vermeyecek geniş derecede ortaya koyacak ilahi bir müjdedir. Allahın iradesini sınırlayacak hiçbir güç bulunmadığı için, onun bağışlama yetkisinin belli şartlara bağlı olduğunda düşünülemez. Bununla beraber ayetin ( Allah bütün günahları bağışlar mealindeki bölümden onun inanan inanmayan, tövbe eden etmeyen herkesi mutlaka bağışlayacağı manasını çıkarmak dini ve ahlakı gevşekliğe hatta anarşiye yol açar. Ayrıca kural olarak kuranın bir ayetini bütününden kopararak tek başına değerlendirmek, çok ciddi bir yanlışlar doğurabilir. Nitekim yine Zümer suresinin 54 ayetinde de açıkça ( azab size gelip çatmadan önce rabbinize yönelip ona teslim olun. Sonra kimseden yardım göremezsinizi) diyor ya.

Evet, Allah’u Teâlâ hiç kimseye suçu olmadan azab etmez. Ancak Allahın azabından da korkmamız da gerekir. Çünkü Allahın azabı; büyük alçaltıcı şiddetli korkunç sert ve çok kötü bir azabtır. Cehennem azabı inkârcılara ve Allaha kulluğun gereklerini yapmayan günahkârlara verilen bir ceza ve ilahi adaletinde gereğidir. İşte bizlerde isyan, inkâr ve zülüm sebebiyle Allah’u Teâlâ’nın cezalandırmasından korkmamız gerekir.

Evet, Allah’u Teâlâ müminlere dualarında nasıl bir istekte bulunmaları gerektiğini şöyle talim buyuruyor ya. Ey rabbimiz bize hem dünyada iyilik ve hem ahrette iyilik ver. Bizi cehennem ateşinden koru. Kuranı kerimin bakara süresi ayet 201. Peygamberimiz (sav) efendimizin çokça ettiği bu duayı bizde devamlı edelim.

Evet, cehennem azabının ve özellikle ateşinin büyük alçaltıcı, acıklı, şiddetli, sürekli ve kötü bir azab olduğu bildirilmiştir. Ruhlara şiddetli ızdırab ve tasa kaynağı olan bir başka azab ise suçluların Allah’ı görmemeleri, Allahın onları azablaması, onlarla konuşmaması ve yüzlerine bakmamasıdır.

Evet, peygamber (sav) efendimizin hadislerinde, bizi cehennem azabından uzaklaştıracağı bildirilen abdest, namaz, oruç, sadaka, tövbe-i istiğfar ve aynı zamanda da çokça dua ile cehennem azabından ve özelliklerde cehennem ateşinden sakınma yollarını aramalıyız. Evet, bakara süresinin 201 ayetinde de açıkça belirttiği için üzerimize düşen, farz ve nafile görevleri yapıp gücümüz yettiğince haramlardan kaçınmakla birlikte en çokta yapacağımız duanın ( ey rabbimiz bizden cehennem azabını uzaklaştır.) şeklinde olması gerektiğini bize yüce rabbimiz bildirmektedir.

Evet, çeşitli ayet ve hadislerde her türlü zarar, bela, afet, nusübet ile şeytanın ve hem de kötü insanların şerrinden Allah’u Teâlâ’ya sığınılması bizzat emredilmiştir. Öyleyse saygı değer okurlarım ölümün kaçınılmaz olduğunu biliyoruz senelerce gidenlerin bir daha gelmediği gibi bizimde bir gün öleceğimizi çok iyi biliyoruz. Öyleyse Allah’u Teâlâ’nın emir ve yasaklarına, peygamberimiz ( sav) efendimizin tavsiyelerine uyarak rabbimize gönülden gelen korku ile dua ve niyazda bulunalım.

İnsanlar hem dünya da başarılı olmak Allahın rızasına uygun olmak şartıyla dünya hayatının güzelliklerinden yararlanmak isterler. Hem de ahrette mutlu olmak için çaba sarf ederler. İşte bu iki iyilikten birinin diğerini yok etmesi hayatın yalnızca dünya ve ya sadece ahret kazancı için sarf edilmesi islamın talebi ve tavsiyesi değildir. Saygılarımla.