Geçen Sayıdan Devam

Conkbayır Muharebesinde Teğmen Hulusi, bütün subay ve erler abdest aldık su bulamayanlar teyemmüm ettiler. Teğmen göksün den yaralanır, tedavi olur cepheye döner, ancak Çanakkale harbi bitmişti kendini doğu cephesine gönderirler. Hulusi bey savaş sonrasında 10 yıl Gazi Mustafa Kemalin korumacılığına yapar albay rütbesiyle emekli olur. Besni'ye geldiğinde misafirim olmuştu.

Binbaşı Cebrail bey beni Çanakkale tepesinin eteklerine getirdi. Birkaç irili ufaklı topların yanında oda büyüklüğünde bir top vardı. Uzun namlusu boğaza hakim durumda tabir caizse kuş uçurtmaz. Bu sevincimi izhar derken Binbaşı bana ama ateş etmiyor dedi. Nedenini sorduğumda düşman topçusunun atış mesafesi üç bin metre, bunun atış mesafesi bin beş yüz metre ne oluyor O zaman dediğimde, atış mesafesine girecek ki öyle ateş etsin. Eyvah dedim düşman topçusu sağı solu vurarak gelecek belki demir parçalarına o kadar zarar veremeyecek ama topun başındaki askerlere bir taş değse veya şehit olsa ne olacak dediğimde şu dağın arkasında Osmanlı bekliyor şehitlerin yerlerini alıyor dedi. İşte: o zaman aklıma gelen eğer Osmanlının silahları da bir o kadar olsa idi düşman değil İstanbul’a varmak Çanakkale’nin aynalı çarşısını bile ağızlarına alamazlardı.

Düşman kuvvetleri taktik değiştirir. Boğazdan hareket etmeyi planlar. Alman uçakları yaptığı keşif uçaklarında, ihtilaf kuvvetlerinin hazırlık içinde olduklarına

dair rapor verirler.

İhtilaf kuvvetleri, boğaza döşenen bütün mayınlarımızı gizlice temizler makamlarına bu manada rapor verirler. Osmanlıda daha gizlice son kalan mayınları daha gizlice Nusret gemisiyle yerleştirir. Mayınların depolu yeri ve Nusret gemisinin küçük bir makete sahilde halkın ziyaretine açık olarak tutmaktadır. İhtilaf kuvvetleri boğaza doğru hareket başlatır. Mayınlara çarpan düşman kuvvetleri yara alır bir, bir batar. Bir Fırkeynleri, mayınları geçmesini başarır boğaza doğru ilerler. Sahilde bekleyen Osmanlı zabitlerinin elleri koltuğunda kalır. Yine bir analı kuzu. Anası ona söylemişti. Oğlum başın darda kalırsa La Havle Vela illa guvvete billah diyesin. ( yani, güç ve kuvvet ancak Allaha mahsustur.) Hani bizde bir şey kaldırır iken ya bismillah ya Allah deriz ya. Sait onbaşı bu niyetle mermiyi kaldırır pimi çeker. Mermi düşman fırketeynine isabet eder. Gemi sallanmaya başlar. Rıhtımda bekleyen Osmanlı zabitleri sevinç içindeler. Düşman kuvvetlerinin üçte birini kaybeder.

İngilizler, mühendislerinin yanlış rapor verdiği nedeniyle sorguya çekilir ve idam edilir. Bu sıralarda merhum Akif, hem hududumuz içerisinde olan Su idi Arabistan da. Akif, Mekke’nin Caddelerinde gezer ama aklı fikri Çanakkale de, İstanbul da. Bir gün Akif Kabe ye gelir sol omzunu Kabe’nin duvarına yaslanır, yüzünü Çanakkale ve İstanbul’a çevirir. Burada, benim aklıma gelirde Akif in aklına gelmez mi diye bir düşüncem olur. Eblehe, Fil orduları ile Kabe’yi yıkmaya gelir. Develerinin gasp edildiğini öğrenen Hz. Muhammedin ceddi Abdul Müttalip Eblehe’nin yanına gider. Eblehe, sen konuşuyorsun biz sizin Kabe’nizi yıkmaya geldik sen develerin peşindesin. Abdulmüttalip, Kabe’nin sahibi var ben develerimi istemeye geldim der ve oradan ayrılır. Kabe’ye gelir kapısını sallar Rabbine münacatta bulunur. Bu sırada Eblehe’nin ordusuna bir musibet gelir. Eblehe’nin askerleri biçilmiş buğday sapları gibi havada uçuşurlar. ( Bunu Kuranın İngilizceye çevrilip Türkçe mealinde okudum.) En altta bir satıl da ise bu hadiseyi İngiltere tarihçileri doğrulamaktadır. O, anda Akif bir haber alır. Düşman askerleri çekiliyor, Osmanlı zafer ilan etmiş. Akif kağıdını, kalemini çıkarır Çanakkale destanının ana hatların çizer. Hani Akif diyor ya:

Vurulmuş tertemiz anlından yatıyor.

Bir Hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor.

Malum HZ. Muhammed ( sav ) in galip olduğu 4 büyük savaştan biride Bedir savaşıydı.  Akif; Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

keza, Bu taşındır diyerek Kabe’yi diksem başına.

En sonunda, Ey şehit oğlu şehit, isteme bendenden makber

Sana avucunu açmış duruyor Peygamber.

Bu münasebetle, istiklal mücadelemizin sonunda bir milyon beş yüz altmış beş bin şühedamızı, Kore’de, Kıbrıs’ta, Vatan sathında şehit olanları, 15 Temmuz şehitlerimizi ve sonunda, Fırat kalkanında olan aziz şehitlerimizi, Rahmet ve şükranla anıyoruz.