Alperen Ocakları Besni İlçe Başkanı İsrafil Yalçın yaptığı açıklamada; ’Eskilerin sömürge, liberallerin peri-feri, neo liberallerin az gelişmiş- gelişmekte Olan olarak Tanımladığı ülkelerdeki üretim-tüketim ilişkileri incelendiğinde görülecektir ki, yapılan üretim ülke Halkı için değil. hegomonik bir yapı sergileyen ÇUŞ ( Çok Uluşlu Şirket) lar ve onların karlılığını Maksimize etmek üzerine şekillenmiştir. Emperyal ülkelerin dış ilişkileri bu şirketlerin çıkarlarını korumak üzerine agresif bir diplomasiye evrilmiştir. Sermaye ve yönetim yapısı ÇUŞ'Iara ait olan yerel firmalar aracılığı ile üreticiden toplanan veya Ürettirilen ürünler (tarımsal-sanayi-hammadde-yan mamul) Uluslararası piyasa fiyatının altında Merkez konumdaki firmalara ihraç edilmekte, böylece bu firmalarca ülkedeki ürünün yurtdışına Satış adı altında karlarını yurtdışına çıkarmaktadırlar. Bu ülkede üretilen değerlerin ülke insanına Pahalı satışı için gerekçe olmakla birlikte kamusal anlamda vergisel kayıplara da neden olmaktadır. Bu durumu örneklendirmek gerekirse; bugün dünyam en büyük tarımsal ürün ihracatçısının Neredeyse hiç tarım toprağı olmayan Hollanda'nın olması (örneğin Portakal üretimi yok ancak Portakal ve mamûlleri ihracatında dünyada I. sırada), fındıkta dünyadaki üretimin %75 ini Üretmesine rağmen, 1,5 milyar ortalama ihracat yapan güzel ülkemin en büyük alıcısı konumunda olan Ferroli (Nutella- İtalya) nin paravan şirket aracılığı ile üreticiden ucuza topladığı ürünü İtalya'da kavanozlara doldurduğu fındıklı çikolata ile ülkemde pazarlaması. Otomobil üretiminde yerli zannettiğim markaların kar akışı ve satışlarının merkez ülkelere olması. Bu çarkın dönmesi için sömürgeci devletlerin kabbalist öğretiden alıntılayarak uyguladığı sistem dünya üzerinde 200 yıldır hakim konumdadır. Kabbalist öğreti de geçen "Ben her millete benden olan bir vali tayin etsem (yahudi) soyum yetmez Bunun için Benden olmayan (onlardan olan) ancak Benim gibi düşünüp bana hizmet edenleri vali yapmalıyım. i' ifadesi sömürgeci devletler tarafından İçselleştirilmiş, sömürge devletlerin evvela eğitim sistemleri kendi yönetsel ve ekonomik anlayışına Paralel şekilde şekillendirilmiştir. Bu eğitim kurumlarında kendini ispatlayan zeki ve başarılı öğrenciler çeşitli burs-kurs eğitim adı altında emperyal ülkenin eğitim kurumlarında global eğitim adı altında şekillendirilerek tekrar ülkelerine gönderilmiş ve yönetim kademelerine yerleşmeleri temin edilmiştir.Bu duruma en güzel örnek 1948 yılında bağımsızlığım (!) kazanan Hindistan, Bangladeş gibi ülkeler ile Ürdün ve diğer İslam ülkelerinin üye olduğu İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞU, ile Sovyet Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığım(!) ilan eden Türk Cumhuriyetlerinin Rusya nın liderliğinde oluşturduğu BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU dur. Genel olarak olarak dünyada, özelde ülkemizde son 50-60 yıldır yönetimsel karar erkini elinde Bulunduranların öz geçmişi incelendiğinde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır, ABD nin 1800 lü yıllardan itibaren Osmanlı (Devlet-i Ali) coğrafyasında açmış Olduğu okulların Sayısına ve ilk açılan okulun Tarsus ve Ayntap (Gaziantep) olması, 1950 li yıllarda yapılan Fulbright Bursu anlaşması, bu burs ile yurtdışı eğitimi alan ve ülkemizdeki yönetsel karar mekanizmalarında Görev alanların izledikleri siyasi-ekonomik politikaların sebep — sonuç ilişkilerinin ortaya koyduğuSorun;

EĞİTİM Mi KALKINMA NİN TÜREVİDİR, YOKSA KALKINMA Ml EĞİTİMİN TÜREVİ?

Sorusunu cevapsız bırakmaktadır’ ’dedi.

Haber: Güncel Haber Merkezi