Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkına ilişkin, '702 bin 53 başvuru yapılmıştır. Bunların 600 bin 14'ü karara bağlanmıştır. 600 bin 14 kararın önemli bir kısmını, 531 bin 134'ünü kabul edilebilirlik kriterlerinden birini veya birkaçını taşımaması nedeniyle başvurular hakkında verilen kabul edilemezlik kararları oluşturmaktadır. Mahkememiz tarafından toplam 81 bin 841 ihlal kararı verilmiştir.' dedi.
'Türk Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi' başlıklı Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Ortak Projesi kapsamında düzenlenen ve iki gün sürecek 'İdari Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması Bölge Toplantısı'nın 7'ncisi Diyarbakır'da bir otelde başladı.
Özkaya, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, kadim bir kültür ve zengin bir tarih şehri olan Diyarbakır'da bulunmaktan çok büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getirerek, bu toprakların yüzyıllar boyunca insanıyla, kültürüyle, medeniyetiyle çok zengin bir coğrafya olduğunu söyledi.
Diyarbakır'ın şairler şehri olduğunu dile getiren Özkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Cahit Sıtkı'ya göre, 'Diyarbakır'ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilmeyecek mukaddes bir vazifedir.' Ve elbette, bu şehrin büyük evladı Sezai Karakoç'u da anmak gerekir bu bağlamda. Süleyman Nazif'in, Ziya Gökalp'in, Ahmet Arif'in ruhunun sindiği kadim kültürümüzün gerdanıdır Diyarbakır.'
Bölge toplantılarının 7'ncisini Diyarbakır'da gerçekleştirdiklerini ifade eden Özkaya, toplantının başarılı ve verimli geçmesini temenni etti.
Bireysel başvuru hakkının 23 Eylül 2012 tarihinden bu yana fiilen kullanıldığını anlatan Özkaya, şunları kaydetti:
'Bireysel başvuru sistemi kapsamında Mahkememize 702 bin 53 başvuru yapılmıştır. Bunların 600 bin 14'ü karara bağlanmıştır. 600 bin 14 kararın önemli bir kısmını, 531 bin 134'ünü kabul edilebilirlik kriterlerinden birini veya birkaçını taşımaması nedeniyle başvurular hakkında verilen kabul edilemezlik kararları oluşturmaktadır. Bugüne kadar Mahkememiz tarafından toplam 81 bin 841 ihlal kararı verilmiştir. Bunların 56 bin 443'ü makul sürede yargılanma hakkına ilişkindir ve başvuruculara bir miktar manevi tazminat verilmesi ile sonuçlanan ihlal kararlarıdır. Adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, ifade özgürlüğü gibi 19 değişik hak grubundan dosya bazlı verilmiş ihlal kararı sayısı 23 bin 914, hak bazlı verilen ihlal kararı sayısı ise 25 bin 398'dir. Mahkememiz kayıtlarına göre bu kararlardan bugün itibarıyla icra süreci henüz tamamlanmamış olanların sayısı 84'tür. Sayılara baktığımızda, yıllar itibarıyla yapılan 702 bin 53 başvurunun yaklaşık yüzde 76'lık kısmının, yani 531 bin 134'ünün, kiminin süresinde yapılmaması kiminin diğer kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması kiminin de böyle isimlendirilmese de nitelik itibarıyla tamamen temyiz incelemesi yapılması istemi niteliğinde olması nedeniyle kabul edilemezlikle sonuçlanan başvurular olduğunu, makul süre dahil yüzde 24, makul süre düşüldükten sonra kalanların ise yüzde 16 civarındakilerin de bir hak ihlali var mı yok mu incelemesini gerekli kılan nitelikteki başvurular olduğunu görüyoruz.'
- Anayasa Mahkemesi Yargıtay ve Danıştay ile tam bir iletişim içinde çalışıyor
'Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinde bir süper temyiz merci olarak görev yapmadığı, önüne gelen başvurularda Anayasa'dan kaynaklanan bir yetkiyle anayasal bir görevin yerine getirilmesi bağlamında, yalnızca, bir hakkın anayasal anlamda ihlal edilip edilmediğine baktığı sonucu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla buradan da hem bireysel başvurunun bir temyiz yolu olduğu algısının gerçeğe uygun düşmediği hem de Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemelerimiz olan Yargıtay ve Danıştay arasındaki bireysel başvuruya ilişkin ilişkinin, hiyerarşik bir yönü bulunmayan, anayasal iş bölümüne dayalı bir ilişki olduğu sonucu ortaya çıkıyor.' ifadelerini kullanan Özkaya, Anayasa Mahkemesinin de ilgili her kararında hak ihlallerini giderme görevinin öncelikle genel anlamda kamu gücünü kullanan tüm organlara, özelde de olağan yargılamayı yapan mahkemelere ait olduğunu vurguladığını bildirdi.
Anayasa Mahkemesi ile diğer mahkemeler arasındaki ilişkinin 'ikincillik' ilkesi esası üzerine kurulduğunun tespitinin yapıldığını ifade eden Özkaya, Anayasa Mahkemesinin Yargıtay ve Danıştay ile tam bir iletişim içinde çalıştığını belirtti.
Bireysel başvuru incelemeleri yapılırken oluşturulmuş birbirini denetleyen birçok yapının içerisinde yer aldığı bir süreç izlendiğine dikkati çeken Özkaya, hazırlık ve karar aşamasında konuya ilişkin uluslararası evrensel yaklaşımlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kullanılan ilke ve standartlar, varsa benzer konularda diğer ülke anayasa mahkemelerinin kararları, ülkenin yüksek yargı organlarının kararlarında ortaya koydukları birikimlerin ve oluşturdukları içtihatların titiz bir şekilde araştırıldığını bildirdi.
Özkaya, bu araştırma sonucunda ortaya çıkan tespitlerin, raportörlerin görüş ve önerileri de dikkate alınarak geçmişten günümüze kadar oluşan birikim ve üyelerin engin tecrübeleriyle titiz bir müzakereye tabi tutulduğunu kaydetti.
- 'Zengin bir insan hakları içtihat bankası oluşturmuş bulunmaktayız'
Tüm bireysel başvuruların tamamen adalet odaklı bir yaklaşımla değerlendirildiğini ifade eden Özkaya, anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, temel hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesine hizmet edecek, modern hukukta benimsenen yorum yöntemlerinin tatbik edildiğini vurguladı.
Özkaya, şöyle devam etti:
'Mahkememiz, kararlarını hukukun çizdiği sınırlar içinde, vicdanın sesine kulak vererek merkezinde yalnızca objektif adaletin olduğu bir anlayışla şekillendirmeye, tüm kişi ve kurumlarla olan ilişkilerini bu anlayış içerisinde yürütmeye, kendisine yüklenen misyon bağlamında, adalet, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi değerlerin gerçekleşmesine katkı yapmaya, bireylerin ve kurumların adalet duygularını tatmin etmeye, onların devlete ve hukuka olan güvenlerini artırmaya çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi olarak bireysel başvuruda geldiğimiz nokta itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları yanında, insan hakları hukukuna ilişkin tüm evrensel ilke, standart ve kararlardan da yararlanarak temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik standartları büyük ölçüde belirlemiş, dolayısıyla da zengin bir insan hakları içtihat bankası oluşturmuş bulunmaktayız.'
Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin iş yükünün giderek arttığını, artan iş yükünün altından kalkabilmek için gerekli tedbirleri baştan itibaren aldığına işaret eden Özkaya, yalnızca içtihat ve uygulama bakımından değil kurumsal kapasitenin geliştirilmesi yönünden de önemli ilerlemeler kaydedildiğini aktardı.
Özkaya, 'Ne var ki bireysel başvuru sisteminin etkili bir şekilde, iyi işleyen bir hak arama yolu olarak yoluna devam etmesi, yalnızca Anayasa Mahkemesinin çabalarıyla mümkün değildir. Bu ancak tüm alakadarların bu konuda duyarlı olması ve ihlal kararlarının objektif etkisinin hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir.' diye konuştu.
Toplumun refahı, güvenliği ve iç barışının ancak adaletle mümkün olduğunu belirten Özkaya, hakim ve savcıların hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle her daim yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını muhafaza etmesi gerektiğine işaret etti.
Özkaya, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığının temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesi olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Hakimlik kapasitemizi aklımız, bilgimiz, ahlakımız ve vicdanımız belirler. Hakim ve savcılar olarak bir tarafı nur, bir tarafı nar olan bir mesleği icra ediyoruz. Hal böyle olunca kibir, enaniyet, çekememezlik ve buna benzer sebepler nedeniyle ya da hangi nedenle olursa olsun, asla adaletsiz davranmaya yönelmemeliyiz, keyfi hareket etmemeliyiz. Hiçbir zaman hakkı (adaleti) keyfi arzularımıza uydurmaya kalkışmamalıyız. Her daim her yerde adaletin timsali olmalıyız. Okuduklarımızı ve dinlediklerimizi doğru anlamalıyız. Baktığımızı doğru görmeliyiz. Kimseyi, bilerek kıl kadar haksızlığa uğratmamalıyız. Her daim el emeği ve alın terimizle, bir başka söyleyişle hukuki ve ahlaki olanla yetinmeliyiz. Bakmakta olduğumuz işin öznesi veya yararlanıcısı, dostumuz da düşmanımız da olsa, akrabamız yahut yabancımız da olsa hiçbir zaman haktan ayrılmamalıyız. Her olay veya konuda daima hakkı hak olarak tanımalıyız ve hak ile hüküm vermeliyiz.
Haktan uzak yaşayanın haksızlıktan yakayı kurtaramayacağını unutmamalıyız. Önümüze gelen uyuşmazlıkları anlamada, kavramada ve adil bir şekilde çözmede ihtiyaç duyulan bilgiye mutlaka sahip olmalıyız. Eksik bilgi ile karar vermemeliyiz. Hukuk kurallarını ve maddi olayı çok iyi bir şekilde anlama ve kavrama kabiliyetimizi sürekli olarak geliştirmeliyiz. Okuduğumuzu ve dinlediğimizi doğru anlamalıyız. Baktığımızı doğru görmeliyiz. Her kararımız topluma güven ve istikrar sunmalıdır. Her bir iddianamemiz yalnızca bir suç isnadı değil aynı zamanda adalet yolunda yakılan bir ışık olmalıdır. Kararlarımızdaki dürüstlük ve tarafsızlık, yalnızca bir davayı değil bütün bir toplumun adalet duygusunu şekillendirir, toplumsal güvenin durumunu, devletin ruhunu ve temelini de derinden etkiler. Unutmayalım ki adil, dürüst ve tarafsız karar verdiğimiz sürece hem kendimizi hem de toplumumuzu yüceltiriz. Sonuç olarak nara değil nura heves edelim. Unutmayalım ki nuru tercih edenin her işi ahsan olur, narı tercih edenin her işi hüsran olur.'
- 'İnsanlık, tüm bu yaşananlara karşı ortak bir vicdanla hareket etmelidir'
Gazze'de gerçekleştirilen soykırımın vahametine değinmek istediğini dile getiren Özkaya, son iki yıldır Gazze'de yaşananların, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak kayda geçtiğini bildirdi.
Bu süreçte sivil yerleşimlerin hedef alınmasının, çocukların, kadınların ve yaşlıların yaşam hakkının hiçe sayılmasının sadece bir coğrafyanın değil tüm insanlığın vicdanını derinden yaraladığını anlatan Özkaya, şu veya bu sebeple maruz kaldığı açlık nedeniyle doğum ağırlığından daha hafif bir ağırlıkta ölen bebeklerin durumunun, çok az sayıda kişinin gündeminde yer bulabildiğine işaret etti.
Bu trajedinin adaletin ve insan haklarının evrensel niteliğinin ne denli hayati olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu ifade eden Özkaya, şunları aktardı:
'Yaşananlara baktığımızda insan onuruna saygının, hukukun üstünlüğünün ve temel hakların korunmasının her zaman öncelik verilen ve uygulanan temel ilkeler olması gerektiği gözükmektedir. Bu ilkeler, sadece soyut kavramlar olarak kalmamalıdır, devlet uygulamalarına, yargı kararlarına ve toplumsal yaşama mutlaka somut bir şekilde yansıtılmalıdır. İnsanlık, tüm bu yaşananlara karşı ortak bir vicdanla hareket etmelidir. İnsanlığın ortak geleceğinin, adil ve sürekli nitelikli bir barışın ancak yeryüzünde ahlaki değerlere ve adalete dönülmesiyle, adaletin ve ahlakın hakim kılınmasıyla mümkün olabileceği unutulmamalıdır.'
Toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Özkaya, 'Bir insan, uzun ömürlü olmak isterse adaletli olsun. Bu durum, devletlerde de aynıdır. Adaletli olmak ömrü uzatır. Ve son söz olarak, hak ile hak olursa bir kişi, yanlış olmaz hiçbir işi, Hak, Mevla yaparsa bir gün teftişi, acep ne olur yanlış yapanın işi.' ifadelerini kullandı.
- Hak ihlallerine 'empati' ile yaklaşılması önerisi
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez de bireysel başvuru sonucu verilen ihlal kararlarının gereğinin yerine getirilmesi ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasının önemine işaret ederek, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasının belki de ihlalin ihlal kararının kendisinden daha önemli bir konu olduğunu vurguladı.
'Çünkü ihlalin sonuçlarının giderilmesi mümkün olmazsa ihlal kararının bir anlamda havada kalması ve uygulanmaması söz konusu olur. Anayasa Mahkememiz, bireysel başvuru sonucu bir ihlal kararı tespit ettiği zaman ki bunu çok yakından görüyoruz, hissediyoruz, bu konuda çok özverili çalışıyor, çok emek sarf ediyor, çok özen gösteriyor. Anayasa Mahkememiz bir ihlal kararı verdiği zaman tüm kurumların, tüm yargı organlarının, hepimizin buna uyması gerekir çünkü kesinlikle şu cümleyi söylemek istiyorum.' diyen Kerkez, ihlalin sonuçlarının giderilmesinin de vatandaşın temel bir hakkı olduğunu belirtti.
Kerkez, 'İhlal kararı giderilmeyen vatandaşımızın temel hakkı yeniden ihlal edilmiş olur ve bu tekrar bir bireysel başvuruya söz konusu olur aslında. Bu nedenle bugün ve yarın özellikle ihlal kararlarının sonuçlarının giderilmesi konusuna çok dikkat kesilmenizi istirham ediyorum. Hatta bu konuda gerek ağır Anayasa Mahkememizin ihlal kararları gerek AHİM'in kararları hakkında da artık hakim yardımcılığı getirildi. Bu bölümde de akademide çok önemli dersler verilmesi ve hakim savcılar arasında mesleki eğitimler düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu toplantılar şu anda görev yapan meslektaşlarımız için de çok büyük farkındalık oluşturacaktır.' dedi.
Burada en önemli hususlardan birinin 'empati' olduğuna dikkati çeken Kerkez, 'Hakkı ihlal edilen veya hakkının ihlal edildiğini iddia eden, söyleyen kişinin yerine kendimizi koymayı bilmemiz lazım. Biz aynı durumla karşılaşırsak, ne yapılmasını istiyorsak onu yapmamız lazım. Umarım ki Anayasa Mahkememiz hak ihlali nedeniyle baktığı bireysel başvuru dosyalarında inşallah bir gün işsiz kalır. Yani inşallah ülkemizde bireysel başvuruya konu olacak hak ihlali hiçbir zaman olmasın.' diye konuştu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk ise adaleti sağlama yolunda çalışan yargı mensuplarının bu çabalarının, hak ihlali noktasında bireylerin ve toplumların huzurunu, toplumların huzurunun devletlerin huzurunu, devletlerin huzurunun ise dünyanın huzurunu sağlayacağını söyledi.
Şentürk, 'İçinde bulunduğumuz koşullar itibarıyla sınır aşan suçlar, bu kapsamda uluslararası örgütlü suçlar, uyuşturucu ticareti ve benzeri gibi suçlar ile dünyamızın çeşitli yerlerinde devam etmekte olan savaşlar, soykırım ve bunlar sebebiyle ortaya çıkan ihlaller yalnızca içinde bulunduğumuz toplum için bir huzursuzluk kaynağı değil, ilk etapta sınır komşumuz olan ülkeler, ikili ve çoklu anlaşmalar içerisinde olduğumuz ülkeler, nihayetinde de dünyamızda daha geniş coğrafyalarda yaşayan toplumlar için bir huzursuzluk kaynağı olup hak ihlallerine zemin oluşturmaktadır.' diye konuştu.
Bu noktada ilişkilerin geliştirilmesi ve bu tür toplantıların yapılmasının çok önemli olduğunu dile getiren Şentürk, dijital ortamın etkinliğinin günden güne artmasının, yapay zeka ve bu alandaki gelişmelerin hak ihlallerini de ortaya çıkaracağını ve ihlalleri artıracağını kaydetti.
Yaşanılan toplumda hak ihlallerinin önlenmesi ve adaletin en yüksek seviyede tecelli etmesi için bu tür toplantılarda bir araya gelen hukukçuların karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmasının ortaya her zaman faydalı sonuçlar çıkaracağına inandığını belirten Şentürk, 'Anayasa Mahkememizin geçmişte değişik bölgelerimizde bu kez de Diyarbakır bölgemizde gerçekleştirdiği hak ihlallerine yönelik çözüm ve uygulama eksenindeki çaba ve gayretleri paha biçilmez derecede fevkalade değerlidir.' ifadesini kullandı.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları, Adalet ve Hukuki İşbirliği Standartlarının Uygulanması Dairesi Başkanı Lilja Gretarsdottır de projenin Anayasa Mahkemesinin ve ulusal paydaşların sahiplenmesi ve özverili çalışmaları sayesinde kısa sürede somut sonuçlar ortaya koyarak kararlılıkla ilerlediğini belirtti.
Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi Başkanı William Massolın de toplantıların işbirliğinin en anlamlı alanlarından biri olan ve temel hakları güvence altına alan Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili şekilde uygulanması konusuna odaklandığını kaydederek, yürüttükleri çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Toplantıda, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Erhan Çavuşoğlu, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Kenan Şenlik ve Diyarbakır Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Ali İrfan Yılmaz da birer konuşma yaptı.
Programa, Danıştay Başsavcısı Cevdet Erkan, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilleri ve üyeleri, Diyarbakır, Elazığ, Batman, Mardin, Siirt'ten hakim ve savcıları katıldı.
İki gün devam edecek oturumlarda adli ve idari yargıda, 'Bireysel Başvuru İhlal Kararlarının Objektif Etkisi' ile 'Bireysel Başvuru İhlal Kararlarının Subjektif Etkisi' konuları ele alınacak.
Oturumların ardından gerçekleştirilecek yuvarlak masa toplantıları ile 'adil yargılanma hakkı', 'mülkiyet hakkı', 'yaşam hakkı', 'kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı' ile 'özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı'na ilişkin örnek kararlar üzerinden değerlendirmeler yapılacak.