Evet, saygıdeğer okurlarım. Evvela şu gerçeği iyi bilelim ki, doğan her insan Allah Zülcelal Hazretlerinin huzurunda toplanacaktır. Çünkü Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Enfal Suresi ayet 24’te şöyle buyurmaktadır; “Ey iman edenler. Peygamber sizi, kendinize hayat verecek şeylere, yani dine davet ettiği zaman Resul ile Allah’a icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbinin arasına gider ve siz hakikaten onun huzurunda toplanacaksınız.”

Evet, burada kişi ile kalbinin arası ifadesi bir deyim olarak bundan insanın şuuru, aklı ve duyguları kastedilmektedir. Buralarda bulunan hiç bilgiyi, kararı, eyilimi ve duyguyu Allah-u Teala’dan gizlemek hiçbir suretle mümkün değildir ve hiçbir beşerin giremeyeceği, bilemeyeceği ve aynı zamanda da müdahale edemeyeceği, işte bu alanlara Allah Zülcelal Hazretleri müdahale edebilir. Hem de inanç, bilgi ve duyguların değişmesini sağlayabilir. İşte bu sebepledir ki, ancak ve ancak kullar Allah-u Teala’ya sığınmalıdır. Aynı zamanda da inanç, duygu ve düşüncelerinin güzelleşmesi için Allah-u Teala’ya yalvarıp yakarmalıdır.

Evet, Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz sizi Allah-u Teala’ya ve size hayat verecek olan şeylere çağırdığı vakit hemen ona uyun. Bilinmelidir ki her şeyde işte bu davete uymak içindir. Evet, Allah-u Teala’nın insanlara vermiş olduğu işitme, görme ve idrak kabiliyetleri işte onun emrine uymak içindir. Bu sebeple davete uymakta ilk görevimiz olmalıdır. Allah Zülcelal Hazretleri kişi ile kalbi arasına bir engel koymadan da kul vazifesini yerine getirmelidir. Evet, ona itaat etmeli, boyun eğmelidir. Ölüm gelip çattığı zaman karşı koymak mümkün değildir. Evet, ölümün ne vakit geleceği de bilinmemektedir.

Evet, bilindiği üzere en sonunda Allah Zülcelal Hazretlerinin huzurunda toplanacağız. İşte o gün gelmeden önce, yani ölüm gelmeden önce Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin davetine icabet etmek, bütün Müslümanların en başta gelen vazifelerindendir.

Yine Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Enfal suresi ayet 25’te şöyle buyurmaktadır; “Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz, herkese tesir eder. Bilin ki Allah-u Teala’nın azabı çok şiddetlidir.”

Evet, saygıdeğer okurlarım. Fitne, yani toplum içinde imanın bozulması, baskı, düzensizlik, kargaşa, hukukun çiğnenmesi, yani hakka, hakikate dayanmayan gücün hakim olması ve böylece kulluk imtihanının kaybedilmesi tehlikesi ya el birliği ile engellenecek, ya da bunun zararı sınırlı kalmayacak. Hak edenlerin yanında suçsuzlara da dokunacaktır. Çünkü onlar da fitnenin ortadan kalkması için ellerinden geleni yapmadılar. İşte bu ellerinden geleni yapmadıklarından ve haksızlığa karşı mücadele etmedikleri için hem kusurludurlar, hem de sorumludurlar.

Evet, toplumların içinde bulunan ahlaksızların ve aynı zamanda da Allah Zülcelal Hazretlerinin emir ve nehilerine uymamaları sebebiyle uğramış olacakları musibet ve cezalardan işte o toplum içinde bulunan iyiler de kurtulamazlar. Evet, bela geldiği zaman herkesi kaplar ve aynı zamanda da kurunun yanı sıra yaşta yanar.

Evet, mesela şöyle bir misal vermek gerekirse, aynı geminin içinde seyahat ederken, birisi gemiyi delse ve o gemi batsa, sırf bu gemiyi delen mi batar veya boğulur? Yoksa o gemide bulunan bütün yolcular mı? Şurası bir gerçektir ki, elbette bu felaket bütün gemide bulunan herkesi tehlikeye sokar. Hem de herkesin hayatını kaybetmesine sebep olur.

Öyle ise şöyle düşünmek lazım gelmez mi? Böyle umumi bir felaket gelmeden önce gemiyi delmeye çalışanlara karşı mani olmak, engel olmak gerekmez mi? Öyle ise saygıdeğer okurlarım, biz insanların da Allah Zülcelal Hazretlerinin emirlerine uymaya ve aynı zamanda da yasaklarından kaçınmaya davet eden Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin davetine koşmalı ve Allah-u Teala’nın çok elim olan cezasının da pek çetin olduğunu bilerek emir ve yasaklarını bilinçli olarak yerine getirmeliyiz.

Evet, saygıdeğer okurlarım, bir toplumu imha eden bugün için iki unsur vardır. Birincisi, insanların felaket korkusundan değil, akıl ve iradelerini kullanarak inanmaları, ikincisi ise müşriklerin inatlarından vazgeçerek tövbe istiğfar etmeleri ve hak dini kabul ederek bağışlanmayı dilemelidir.

Saygılarımla.