ABD, “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi” adıyla bir proje geliştirdi. Projenin asıl amacı Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkelerde önce Amerika’ya bağlı yönetimler oluşturmak daha sonra da bu ülkelerin yer altı kaynaklarına el koymak olmasına karşın, projenin amacı: Terörizm bataklığı olarak nitelediği radikal İslam’ın yükselişinin önünün kesmek, Müslüman ülkeler demokrasi götürmek ve ılımlı İslam’ı yaşama geçirmek olarak açıklandı.  Laik demokratik sistemle yönetilen Türkiye, ılımlı İslam’a model ülke olarak seçildi. İslamcı gelenekten gelen, Recep Tayyip Erdoğan’a parti kurduruldu. Erdoğan’ın kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ABD’nin de desteğiyle Kasım 2002’de yapılan seçimlerde, büyük bir Meclis çoğunluğuyla tek başına iktidara geldi. Erdoğan Başbakan oldu. Erdoğan, kendisine biçilen rol gereği, bu projenin Eş Başkanı yapıldı. Erdoğan, AKP’nin 4 Mart 2006 tarihinde yapılan Bayrampaşa İlçe Kongresinde yaptığı konuşmada: “Biz Geniş Ortadoğu projesinin ve Kuzey Afrika projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz” dedi. Eş Başkanlığını Türk ve Müslüman kamuoyuna duyurdu.

Ilımlı İslam Projesi’nin Eş Başkanı Erdoğan, kendisine biçilen rol gereği arkadaşlarıyla birlikte Türkiye’nin laik sistemini ılımlaştırılma projesi geliştirdi. İşe, laik sistemin mimarı ve kurucusu Atatürk ve Laik sistemin kurumlarına saldırı ile başlandı. Saldırılarla Atatürk ve On’un kurduğu laik kurumların, yıpratılması ve aşındırılması amaçlandı. Süreç içinde Laik kadrolar tasfiye edildi. Yerlerine İslamcı kadrolar getirildi. ABD’nin desteğiyle her geçen tabanını genişleten, biraz daha güçlenen Erdoğan, 2007 ve 2011 seçimlerinde oyunu artırarak iktidara geldi. Süreç içinde sistemi ele geçiren ve sisteme egemen olan Erdoğan, mağrurlaştı. Yaşamın her alanına müdahale etmeye, ben bilirim, ben yaparım demeye başladı. Bu durum, ülkede içten içe gelişen büyük bir huzursuzluğa neden oldu. Ama Erdoğan bildiğini yapmaya devam etti.

Erdoğan’ın desteğini sağlama alan ABD, Müslüman ülkelerde kendisine bağlı yönetimler oluşturma ve bu ülkelerin yer altı konyaklarına koyma düşüncesini uygulamaya koydu. Saddam Hüseyin’in El Kaide’yi destek verdiği ve parasal kaynak sağladığı ileri sürülerek, Irak halkını Saddam Hüseyin’in otoriter ve baskıcı yönetiminden kurtarma ve Irak’a demokrasi getirme iddiasıyla Irak işgal edildi. Bir milyondan fazla Müslüman Irak vatandaşı çatışmalarda öldü. 2 milyondan fazla Irak vatandaşı sakat kaldı. Milyonlarca Irak’lı ülkesini tek etti. Saddam Hüseyin idam edildi. Irak’ı işgal eden ABD, İngiltere ile birlikte dünya petrol rezervlerinin yüzde 25’ni oluşturan Irak petrolüne el koydu.

Erdoğan, ABD’nin yanında yer aldı. ABD ve İngiliz askerlerinin milyonlarca Müslüman Irak vatandaşını öldürmesine destek verdi. Erdoğan’ın da desteğiyle Irak’ta istediği sonucu alan ABD, ırakta yaptıklarının aynısını Tunus, Libya ve Mısır’da uygulamaya koydu. Bu ülkelere demokrasi getirme iddiasıyla, yönetimlere muhalif olanlara desteklendi.  Muhalifler ayaklandılar. Türkiye, ABD ve NATO’nun destekleriyle mevcut yönetimleri devirdiler. Erdoğan muhaliflerin en büyük destekçisi oldu. Tunus ve Mısır’da, AKP ile aynı siyasi görüşü benimseyen Müslüman Kardeşler Partisi yönetime getirildi. Tunus ve Mısır’ın aksine Libya’da, radikal İslamcılar yönetime geldiler. 

Tunus ve Mısır’da yönetime gelen Müslüman Kardeşler, ilk günden başlayarak kendilerini iktidara getiren ABD’nin, Orta Doğu politikalarını ve İsrail’e verdiği desteği eleştirmeye başladılar. Libya’da yönetime gelen radikal İslamcılar, ABD Büyük Elçisini öldürdüler. Erdoğan bu süreçte Libya’daki yönetimini ve Müslüman Kardeşlerin yanında yer aldı. Onlarla birlikte Erdoğan’da ABD’nin Orta Doğu politikalarını ve İsrail’e verdiği desteği eleştirmeye başladı.

Erdoğan’ın izlediği siyaset, ABD’yi rahatsız ederken, Filistin, Mısır, Tunus ve Libya başta olmak üzere Müslüman ülkelerde büyük bir memnuniyet yarattı. Erdoğan Müslüman ülkelere yaptığı ziyaretlerde, ellerinde Erdoğan’ın resmi ve Türk Bayrağı olan büyük kalabalıklar tarafından karşılandı. Erdoğan’a büyük tezahüratlar yapıldı. Ziyaret ettiği ülkelerde Erdoğan’a gösterilen ilgi, yazılı ve görsel basının ilgisini çekti. İç ve dış basında, Erdoğan’a övgüler dizen, yazılar çıkmaya başladı. Dünya genelinde 53 araştırma şirketinin yöneticisiyle gerçekleştirilen bir ankette, araştırmacıların çoğunluğu Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye’nin doğu ve batı arasında bir köprü görevi yapabileceği, Erdoğan’ın Ortadoğu’nun lideri olabileceği yönünde görüşler belirttiler. Süreç içinde yazılı ve görsel medyada buna benzer haberler çıkmaya devam etti.

İç ve dış basında kendisiyle ilgili çıkan haber ve yorumlardan etkilenen Erdoğan, ciddi ciddi kendisini Ortadoğu ve İslam dünyasının lideri gibi görmeye ve o şekilde davranmaya başladı. ABD’nin, radikal İslam’ın önünü kesmede, İslamcı rejimleri ılımlılaştırmada ve Müslüman ülkeleri demokratikleştirmede kendisine yardımcı olması için iktidara getirdiği Erdoğan, ABD’yi bir kenara itti. Kendisi Ortadoğu’nun liderliğine soyundu.

Erdoğan’dan, Tunus, Libya ve Mısır’da yönetime getirdiği partilerden beklediğini bulamayan, ABD, ılımlı İslam projesinden vazgeçti. Erdoğan’a verdiği desteği çekmeye karar verdi. ABD, Ankara Büyük Elçisi Francis Ricciardone, ABD’nin 237. Bağımsızlık gününü kutlaması kapsamında 27 Haziran’da Adana,  1 Temmuz’da İzmir ve 3 Temmuz’da İstanbul’da yaptığı konuşmada, ABD başkanlarından Kennedy‘nin “Gerçekleri, yabancı fikir ve felsefeler ve rekabetçi değerleri, Amerikan halkına göstermekten korkmayınız. Halkının gerçekleri ve yanlışları açık bir ortamda ayırt etmesinden korkan bir ulus kendi halkından korkan bir ulustur.”  Atatürk'ün 1923’te ABD kongresine gönderdiği mektupta “Fikir cereyanları şiddet ve kuvvetle reddedilemez, bilakis takviye edilir. Buna karşı çare fikir cereyanına mukabil fikir cereyanı vermek, fikre fikirle mukabele etmektir” dediği sözlerine atıf yaptı. 4 Temmuz’da Ankara’da ABD Büyük Elçilikte yapılan kutlamaya davet edilenlere, üzerinde Atatürk ve Kennedy’nin sözlerinin İngilizce ve Türkçesinin yazılı olduğu davetiyeler gönderildi.

Ricciardone, Büyük Elçilikteki kutlama töreninde yaptığı konuşmada, Atatürk ve Kennedy’nin sözlerine atıf yaptığı daha önceki sözlerini aynen tekrarladı. Davete katılan bakanların ve AKP’li milletvekillerinin önlerinde, Atatürk ve Kennedy’nin sözleriyle, Gezi Park’ında barışçıl eylem yapanlara yönelik Erdoğan’ın otoriter, ayırımcı, dışlayıcı ve aşağılayıcı tavrını, polisin Erdoğan’da aldığı emirle eylemcileri uyguladığı şiddeti kınadı ve eleştirdi. Ricciardone’nin ABD Başkanı ve Dış İşleri Bakanına sormadan, onların iznini almadan, devlet protokolüne üzerinde Atatürk ve Kennedy’nin sözlerinin İngilizce ve Türkçesinin yazılı olduğu davetiyeler göndermesi, Atatürk ve Kennedy’nin sözleriyle Erdoğan’da gönderme yapması, mümkün değildi. Bu bağlamda Ricciardone’nin tavrı aslında ABD’nin tavrıydı. Nitekim Gezi olayları sırasında Beyaz Saray ve Dış İşleri Bakanlığı’ndan, hemen hemen her gün, Başbakan Erdoğan’ın otoriter tavrını ve polis şiddetini kınayan açıklamalar yapılmıştı.  

Erdoğan’dan beklentileri konusunda hayal kırıklığına uğrayan, ılımlı İslam projesinden vazgeçti. Atatürk’ün sözleriyle Erdoğan’a gönderme yaparken, bir taraftan Erdoğan’a verdiği destekten vazgeçtiğinin mesajını verdi. Diğer taraftan da Müslüman Osmanlı’nın en kazı üzerine laik demokratik bir devlet kurmayı başaran Atatürk’ün ne kadar büyük bir iş başarmış olduğunu altını çizdi ve Atatürk’ün ne kadar büyük bir lider olduğunu dünya ya ilan etti.