Bu kainatı yaratan Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Maide Suresi ayet 11'de şöyle buyurmaktadır; "Ey iman edenler. Allah'ın size olan şu nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya, sizi öldürüp yok etmeye teşebbüs etmişti de O bunların ellerini size zarar vermekten men etmişti."

Esasında bu ayeti kerime, hendek savaşında Allah'ın İslam tarafını melekleri ile nasıl yardım ettiğini ve nasıl desteklediğini bildirmek için nazil olmuştu. Ancak Allah-u Teala bu hali Malazgirt'te, Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da gerçekleşmişti. İşte bizde millet olarak 15 Temmuzda Allah-u Tela'nın yardımının gerçekleştiğini gördük.

15 Temmuz gecesi seneyi devriyesinde millet olarak bizlere düşen en önemli vazifemizde Allah'ın lütuf ve inayetini, rahmet ve nusretini asla unutmamaktır. Bu büyük badireyi de birlik ve beraberliğimizle müminler olarak üzerimize düşen Rabbimize olan şükrümüzü, hamdi senamızı ve secdemizi hiç bir zamanda eksik etmemektir. Yeryüzünde bize umut bağlamış olan mazlum,  mağdur olan millet kardeşlerimiz dahi, o geceyi gözyaşları ile yaptıkları dua ve yakarışlardır. O gece hepimiz şahit olduk ki Gazze'den, Saraybosna'dan, Kerkük'ten, Somali'den, Sudan'dan, Pakistan'dan , Asya'nın steplerinden, Afrika'nın uçlarından ve dünyanın bütün mazlumları, mağdurları, mahrumları, muhacirleri ve göçmenleri milletimize dua ettiler.

İslam ümmetinin son kalesi yıkılmasın diye dua da bulundular. Secdeye kapanarak gözyaşı döktüler. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin de bir hadisi şerifinde; "Müminler, bir binanın yapı taşları gibidir. Onlar birbirinin hayata tutunmasını temin ederler." Buhari Salat 88, Müslüm Birr ve Sıla 65.

O gece genci ile yaşlısı ile kadını ve erkeği ile milletimizin devleti ile el ele vererek göstermiş olduğu birlik ve beraberlik, dayanışma ruhudur. Hepimiz de şahit olduk ki, Sayın Reisi Cumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı ile öz vatanının hakkını, hukukunu, özgür iradesini, istiklal ve bağımsızlığını savunmak için dilinde tekbir, kulağında sala sesleri, kalbinde şahadet arzusu ile meydanlara akın etti.

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif'in söylediği gibi;

Ben ezelden Beridir hür yaşadım hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım.

Yırtarım dağları enginlere sığmaz taşarım.

Evet, şairin dizelerinde de olduğu gibi, işte bu ruhu milletimiz bir kere daha dünyaya göstermiş oldu. Şunu da aklımızdan çıkarmamamı gereken hususta yukarıda ayeti kerimede açıkça beyan edildiği gibi inkar eden  ve ayetlerimizi yalanlayan, ayetlerimizi haber vermiş olduğu gerçekleri kabul etmeyen, inkarcılara da azap vardır, işte onlar cehennemliktirler. İslamiyet'in  yıllarında müşrikler Müslümanlara çok eziyet ediyorlar, onları yok etmeye çalışıyorlardı. Hatta Resulullah'a da her türlü eziyeti ediyorlardı. Ama Allah'ın yardımı  ile düşmanlar mağlup edilip İslamiyet'in hakimiyeti sağlanmış oldu. Osmanlılar da İslamiyet'in bayraktarlığını 7 asır yaşatmıştı. Ama Sultan Abdulhamit Han'ı düşürdüler. Sultan Abdulhamit Han'a Kızıl Sultan olarak lakabını koyanda Kont Albert Vandal'dır. Kendisi bir Fransız milliyetçisidir. Hem Hıristiyan olup başta Kuran olarak İslam ve Türk düşmanıdır.

Yukarıdaki fotoğrafı da arz ediyorum. Bahriyeli Sultan Abdülhamit Han'ı makamından düşürenler, Abdülhamit Han'dan sonra solda sağa şahıslar 1'incisi Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa olup bilahare karanlık işlerde uğraşan denizci olup bir haindir. 2'ncisi Selanik Mefruşu Emanuel Karasu Yahudi olup bilahare İtalyanlara casusluk yaptığı gerekçesi ile Libya'yı peşkeş çekip bol para alır ve kaçar. 3'üncüsü Draç Mebusu Esat Toptani olup Arnavutluk Taki isyanı çıkarıp Müslüman Türk'ün kanını döküp Arnavutluğu Osmanlılardan ayırandır. 4'üncüsü Senatör Aram, kendisi ermeni olup Anadolu'da muayyen yerlerde Ermenileri kışkırtıp bir çok Türk'ün kanını döken adamdır. 5'incisi ise Miralay Galip Efendi'dir.

Saygılarımla.