Büyük babam 92 yaşında vefat etmiş idi. Birinci cihan harbi. Seferberlik ilan edilmiş. Askerlik şubesi Besni aşağı şehirde. Dedem askerlik şubesinin önünden geçer. Tabir caizse şubenin önü Ana, baba günü gibi kalabalık. 8. 6. Ve 4 yaşında üç çocuğu var. Sıra bir gün bana da gelecek der, Askerlik şubesi başkanına çıkar, görev talebinde bulunur. Kendine yazıcılıkta görev verilir. Bir seferinde şunları anlatmıştı. En son Halep ten kilise geldim. Garaja indik. Karşıda Fransız askerleri silahlarını çatmış duruyorlardı. Yanı başlarında, büyük bir tabela, büyük harflerle yazılmış. Yazı şöyle. Bu günden itibaren Halep e giriş ve çıkışlar pasaportlu olacak. İmza, Gazi Mustafa Kemal, İmza Fransız ordu komutanı. O, anda garaja bir binek arabası gelir. Üzerinde çok sayıda yolcu vardı. Bunlar, binek parası vermedikleri gibi şoförü de horlamak istediler. Şoför bıçağını çekti, sizinde sizin güvendiğiniz Fransızlarında deyip depe düz çekerek üzerlerine yürüdü. Her biri bir deliğe kaçtı. O, gün gördüm ki yiğide meydan dar değilmiş. Oradan Antep e geldim. Karakola uğradım. Birisi Halep’e gidecekti. Ona Artin onbaşıya git demeleri benim ağırıma gitti der. 72 yaşında vefat eden Babam Mustafa Erdoğan da askerlik için bedel öder. Ne var ki, kendisinin ifadesiyle dersim harbi için altı ay bir süre için 1938 yılında ihtiyat askerliğine çağırılır. Bir not olarak şunları anlatmıştı. Bölüğün önünde gözcü olarak gidiyorum. Ormanlık içinde birden beş altı silahlı peyda oldu. Bir kayanın arkasına gizlendim onlarda beni görmüştü. Sağımdan solumdan, kayanın üzerinden kurşunlar adeta uçuyordu. Bir ara anlım yandı, elimi başıma attım 5 parmağımda kan olmuştu vuruldum dedim. Bölük yetişti onlarda kaçtı. Meğer atılan kurşunlar kaya parçasına isabet ederek sıçrayan taş parçaları anlıma isabet etmiş. Bir seferinde de bir manga asker olarak bir dere içerisindeyiz. Kazan la pilav pişti. Kimi kaşığın burnunu pilava batırmış kiminin kaşığı elinde kimi de kaşığını almamıştı, tepeden silah sesleri geldi. Hiç birimiz pilavdan alamadık Çavuş’un dili tutulur, komutayı ben üslendim, yukarı tepeye marş marş emrini verdim. Bu seferde arkadaşı Besnilinin dizleri tutulur. Bir tokat attım kendine gelsin diye fayda vermedi sırtıma aldım tepeye nasıl çıktığımı bende bilemedim der.