Geçen sayıda hizmet binasını ve depremleri konu etmiştim. Yaşanan Van depreminde ilçemizde öğrencilerimiz yanına gelip deprem için nasıl yardım toplayabiliriz diye yanıt istediler. Bende onlara, 3-5 öğrenci o\&n öğretmenlerimize de yapacağınız işi söyleyin. Topladığınız yardımların miktarı kadar için makbuz kesip sizlerin adına da Kızılay Genel Müdürlüğüne gönderim demiştim. Bu yarış bütün okullarımızda görüldü. Besni meslek yüksekokuluna Van depremi için 2 Kızılay kumbarası verdik, öğrenciler kendi harçlıklarından kumbaranın biri doldu diğeri de yandan fazlasına kadar oluştu. Malumunuz yakın tarihimizde Japonya'da yaşanan tusunami depreminde, Japonların katkısıyla yapılan okulda öğretmen ve öğrencilerin katkılarıyla şubemiz eliyle göndermiş olduğumuz Nakit den dolayı gerek Kızılay Genel Müdürlüğü gerekse Japon deprem koordinatörleri teşekkür yazılarını göndermişlerdi. Diğer bir husus, şehzadeler diyarı Manisa'nın Soma ilçesinde maden faciası olmuş. 301 madencimiz şehit olmuştu. Somaya gittim, taziye için Çankırı'dan bir otobüs dolusu gelen heyete de katılarak. Kaymakamlığı, belediye başkanlığını ziyaret ettik. Soma kaymakamı 1994 yıllarında Dut ilçesinde Kaymakamlık yapmış bir çocuğa da Besni doğumluymuş. Topluca şehitlerin bir bölümünün olduğu Belediye Kabristanına gittik. Kapıda bizleri karanfillerle karşıladılar. Bizlerde bu karanfilleri şehitlerin makberi üzerine koyduk. Tren rayı misali 2 sıra halinde küme şeklinde şehitler için Çankırı'dan gelenlerden Yasin suresi okunurken bende, bir asri şerif okuyarak şehitlerimiz için duada bulunduk. Koordinasyon merkezine, cami imamına, esnafla konuştum. Her biri acı, acı ifadeler ederken, misafir olarak kaldığım öğretmen evinde bir bayana neler hissettiniz dediğimde, neler yaşamadık ki maden ocağı mahşeri bir kalabalıktı. Bin polis görev yapıyordu. Saniye, saniye cesetler çıktıkça çetin bir süreçten geçiyorduk. Söze eşi katıldı ne diyorsun beyefendi: 276 kadın dul 476 çocuk yetim kaldı dedi. Kızılay burada da devrede çok miktarda nakit ve diğer yardımlar gelmişti. Ülkemizde kan sıkıntısı hat safhayı almıştı. Neredeyse kan alımı verimi paraya dökülmüştü. Eşi dostu olanlar ameliyatlarda kan ihtiyacını temin edebiliyordu, olan garibana oluyordu. 2005 yılında Cumhurbaşkanımız, Başbakan iken İstanbul'da bir hastaneye gelir. Gariban biri Başbakan'a yaklaşıp derdini dökmek ister. Korumalar, bırakmaz gariban ileri de bütün ses hızıyla, Başbakanım, babam ölüyor, Başbakanım, babam ölüyor, bağırır. Başbakan, bırakın gelsin der. Gariban yaklaşır başbakan % sorar. Gariban babam ameliyat olacak doktor kan istiyor. Kanda bulamıyorum. Başbakan filan, filan yerlere gittin mi en sonunda baştabibe gittin mi der. O da yok dedi başbakanım deyince, baştabiple irtibat kurulur ve kan temin edilir. Şunu söyler Tayyip Bey her kan ihtiyacı olan Başbakanımı bulması lazım. Emir verir kan toplama yetkisi Kızılay'a verilmesi için bir kanun çıkarırlar. Kızılay'ın başarılı çalışmalarıyla bugünkü seviyeye gelir. Buna rağmen zaman, zaman akşamdan toplanan kanın sabaha randevusu olduğu söylenir. Kızılay topladığı bu kanlan protokol yaptığı hastanelere arıtılarak verir masrafını da devletten alır. Devletimizde karşılıksız olarak hastanın ameliyat veya gerekli olduğu zamanlarda kan ihtiyacını karşılamış plur Bu ulvi(büyük) hizmet bağışçılarımız için kutlanması gereken bir yardımdır. Kaynağı insandan başka olmayan böyle bir bağışa gönül veren halkımızın yarımları her yıl artarak devam etmektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi nice canların kurtarılmasına vesile olunmaktadır.