Bu hastalıklar şunlardır. Bunlar u,cup, riya, haset, kibir, kin, mal sevgisi ve makam sevgisi.

Ayrıca yukarıda saydığım 7 hastalık haricinde çok tehlikeli olan ve insanı azaba sürükleyecek 2 hastalık daha vardır ki, bunlar da yukarıdaki saydıklarım kadar çok tehlikeli olan hastalıklardır. Birincisi şehvet, ikincisi ise haramdır, yani haram yemektir. Bu çok çirkin ve çok kötü hastalıklardan kurtulamayanların ne yazık ki akıbetlerinden de korkulur. Şunu da açıklamak zorundayım ki bu çirkin sıfatlar insanları imansız olarak ahrete gitmelerine sebep olur.

Yukarıda arz ettiğim 7 kalp hastalığının tedavisini kısaca izah edeceğim. Allah muhafaza eğer insan tedavi yoluna gitmezse, ahreti ne yazık ki hüsran olur ve son pişmanlıkta fayda vermez.

U,cup’un tedavisi, yapmış olduğum ibadetine teatine kathi suretle vermemek. Ancak ve ancak Allah Zülcelal Hazretlerinin lütuf ve keremine sığınmak ve güvenmektir. Çünkü Ucup’un manası, kendini beğenme, kibir, böbürlenme ve şımarmadır. Çok kötü bir huy olan kendini beğenme kibir ve gururun neticesidir. Yiğitliğine, güzelliğine, ilmine, varlığına, mevkiine, rütbene ve sanatına bakıp da gurur ve kibre kapılıp insanları küçümsememeli, daima hoşgörülü, mütevazi, alçak gönüllü olmaya gayret göstermelidir.

Riyanın tedavisi, ne derlerse desinler insanların dediklerine uymamak, Allah’ın rızasına talip olmak, ne yapılması gerekiyorsa sırf Allah rızası için yapmak. Bir hadisi şerifinde Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur; “Kahraman desinler diye savaşanların, cömert desinler diye infak edenlerin, alim desinler diye ilim öğrenen ve öğretenlerin, güzel okuyor desinler diye Kur-an okuyanların yüz üstü Cehenneme atılacakları bildirilmiştir.” Müslim, imare 152 nesai, cihad 2, müsnet 2/322

Hasetin tedavisi, Türkçemizde çekememezlik anlamına gelen haset kelimesi bir ahlak terimi olarak kişinin başkalarının sahip bulunduğu maddi ve manevi imkanlarının elinden çıkmasını veya o imkanların kendisine geçmesini istemesi anlamına gelir. Tedavisi ise hiç kimsenin malına, canına göz dikmemek, herkesin elinde bulunan nimetin devamını Allah Zülcelal Hazretlerinden dilemektir.

Hadislerde Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır; “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.” Nesai cihad 8

Yine başka bir hadiste Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz; “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi, hasette iyilikleri yok eder.” İbn, mace zuhd 22, Ebu Davud edeb 44

Dördüncüsü kibirdir. Mehma imkan kimsenin malına canına göz dikmemek. Herkese karşı alçak gönüllü ve mütevazi olmak. Şimdi bulunduğu hali değil, vaktiyle baba sülbünden bir katre meni olarak ana rahmine, kan pıhtısı halinde düştüğünü ve öldükten sonra da çürüyüp toprak olacağını düşünmek karşısında bulunan herkesin de aynı halde ve aynı maddeden vücuda geldiğini hatırlamak, bu bakımdan kimseden farklı ve üstün olmadığını bilmektir. Allah Zülcelal Hazretleri Kur-an’ı Kerim’in Nahl Suresi 29. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “O halde içinde sürekli ve ebedi olarak kalmak üzere hepiniz Cehennemin kapılarından girin bakalım. İşte kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.” Bu dünyada iken Allah Zülcelal Hazretlerine kulluk etmeyen, yani emir ve nehilerini yerine getirmeyen Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin talimatına uymayarak kendi nefsi arzularının peşinde koşanlar ve kulluklarını unutarak manasız bir kibre kapılanların varacağı yer ne kötüdür.

Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz de bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır; “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan Cennete giremez.” Müslim iman 147 – 149

Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz İkinci hadisi şerifinde ise şöyle buyuruyor; “Size Cehennemlikleri haber vereyim mi? Onlar kaba, katı kalpli, insanlara iyiliği dokunmayan ve kibirli kimselerdir.” Buhari tevsir 68 edeb 61 eyman 9

Beşincisi kindir. Kinin tedavisi ise evvela Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin emir ve nehileri olmak üzere bütün nebileri ve velileri insanın kendisine örnek ve rehber seçmek, onları düşmanlarından öç almak şöyle dursun, hayatlarına kastedenleri bile dahi affettiklerini göz önüne getirmektir. İnsanların kendisine kötülük edenlere, kötülükle değil tam tersine iyilikle muamele etmektir.

Altıncısı mal sevisidir. Hastalığının tedavisi ise bu dünyada elindeki malın gelip geçici olduğunu, elden çıkıcı olduğunu, malı verenin de alanın da Allah Zülcelal Hazretlerinden başkası olmadığını iyice düşünerek elindeki mala ve servete meyil ve muhabbet etmemek ve malik-i el mülk olan Allah-u Teala’ya muhabbet ederek onun rızasını kazanmaktır, yani isyankar olmamaktır.

Yedincisi Makam sevgisi. Makam sevgisi hastalığından kurtulmak için de kendisinin o anda işgal ettiği ve hem de pek güvendiği makamın kendisinden önce başkaları tarafından işgal edilmiş bulunduğunu düşünmek, onlar nasıl ölümden kurtulamamışlarsa bir gün ecelin kendisine de gelip çatacağını hatırlamak, bu makamın onların ölümlerinden sonra kendilerine hiçbir yararın bulunmadığı gibi, kendisine de hayrı olmayacağını akıldan çıkarmamak, ne kadar yüksek bir makam işgal ederse etsin, kendisinden ve herkesten büyük bir Allah olduğunu ve eninde sonunda bütün mahlukların ona rücu edeceklerini, herkesin yaptıklarından dolayı hesaba çekileceklerini düşünmeli ve bilmelidir. Ona göre hak ve hakikatten ayrılmamalıdır.

Şu halde zerre kadar kibri olan kimseye cennet haram kılındığına gore kibirlilerin gideceği yer cehennemdir. Çünkü imanın alameti tevazudur. Küfrün alameti de kibirdir. Bir insan yıllarca ibadet taatte bulunsa fakat kalbinden kibir ve ucubu çıkarmadıkça kendisine çok yazık etmiş olur. Ayrıca bu saydığım 7 maddeye bağlı 2 sıfat vardır ki yukarı arz etmiş olduğum vehile o da biri şehvet diğeri de haram yemektir. Bu sıfattan kurtulamayanların akıbetlerinden korkulduğu gibi Allah muhafaza imansız olarak ahrete gitmesine sebep olur. Saygılarımla.