Allah (ZC) Hazretleri Kur’an-ı Kerim’in Ez Zariyat süresi ayet 55 de şöyle buyurmaktadır. (Ey Muhammed sen Kuran’la öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.)

Allah’u Teâlâ insanlara Allah’a karşı olan görev ve vazifelerini gereği gibi yerine getirebilmeleri için çeşitli zamanlarda ilahi mesajlarını iletecek peygamberler göndermiştir.

İşte bu peygamberler her zaman Allah’u Teâlâ’nın bütün emir ve yasaklarını insanlara bildirmişlerdir.

Hz. Muhammed (sav) efendimizde her zaman, kavmini bir olan Allah (ZC) Hazretleri’ne iman etmeye davet etmiştir. Aksi halde Allah’ın azabı ile karşılık görecekleri yönünde bizzat uyarıda bulunarak Kur’an-ı Kerim’in şu ayetlerinden şu misalleri vermiştir. Ali İmran Suresi ayet 51; (şüphe yok ki ayet benim de rabbim sizin de rabbinizdir. Öyleyse ona hep ibadet edin. Doğruluk işte budur.)

Evet, bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri hakikatler müşterektir. Hepsi de Allah’u Teâlâ’nın dosdoğru yolu ve rızasının bulunduğu şeriatı burada toplanır.

Yine Allah’u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’in Ali İmran suresi ayet 31 de şöyle buyurmaktadır; (De ki, eğer siz hakikaten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah gafurdur rahimdir.

Evet, Allah’u Teâlâ’ya giden yol Resullullah’ı tanımak ve ona tam manasıyla bağlanmaktan geçer. Allah’ı hakikaten sevmek onun emirlerini yerine getiren, yasaklarına son derece riayet eden peygamberlerinin yolundan gitmekle mümkündür. Bu bakımdan peygamber ( sav) efendimizin ahlakını, hareket tarzını ibadetlerini zikirlerini sözlerini insanlarla olan münasebetlerini, iyiden iyiye öğrenip tatbik etmek ve ona tam manasıyla itaat etmek, Allah’u Teâlâ’yı sevmenin ve onun rızasını kazanmanın en çıkar yoludur. Müslüman olarak böyle bir teslimiyet vazifemizdir.

İşte Allah’ı hakikaten seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın buyurmuştur ya. Peygamberimiz (sav) efendimiz safa tepesine çıkıp Mekkelileri, Allah’a inanmaya çağırarak ( size şu dağın arkasında düşman ordusu var desem bana inanır mısınız?) Dediğinde oradakiler bütünüyle elbette inanırız, çünkü biz senin yalan söylediğini hiç duymadık dediklerinde ( ben Allah’ın size ve bütün insanlara gönderdiği son peygamberim) öyleyse sizi bir olan eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a ve öldükten sonra geri dirilmeye inanmaya davet ediyorum demiştir.

Ancak geçmiş peygamberlerde olduğu gibi kavminden birçok kimse HZ. Peygambere inanmadı, ona kâhin, deli ve ya büyücü dediler. Buna karşılık yüce Allah yine Kur’an-ı Kerim’in Tur Suresi ayet 29da şöyle buyurur; (Ey Muhammed, o halde sen öğüt ver, rabbinin nimeti sayesinde sen ne bir kâhinsin, ne de bir delisin) diye peygamberini teselli etti.

Evet, Hz. Peygamberimiz ( sav) efendimizin daveti dün olduğu gibi bugünde yaşayan tüm insanlar için geçerlidir. Kuran’da peygambere itaatin Allah’a itaat olduğunu belirtmiştir. İnsanları dikkatle dinler karşılaştığında selam verir ve onların hal hatırlarını sorardı. Bütün insanlarında böyle yapmasını isterdi.

Yine Kur’an-ı Kerim’in Ali İmran suresi ayet 159 da Allah’u Teâlâ şöyle buyurur. Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın, eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allahtan bağışlanma dile) bu ayeti kerime ile de sertlikten hiçbir sonuç elde edilmeyeceği gibi bilakis isyanları doğuracağı açıkça beyan ediyor ya. İşte peygamberimiz (sav) efendimizde insanlara daima Allah’ın tek ilah olduğunu söylemiş ve inkârcılığı karşı onları uyarmıştır.

Yine kuranı kerimin Yusuf suresi ayet 108de Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor ( de ki işte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız, Allah’ın şanı yücedir. Ben Allah’a ortak koşanlardan değilim.

Yine Cin süresi ayet 20de şöyle der ( de ki şüphesiz ben ancak rabbime ibadet ederim ve ona hiçbir kimseyi ortak koşmam. O yüce peygamberimiz ( sav) müminlere öğüt verip dua ederken Allah’ın en güzel isim ve sıfatlarını anar, onun gücünü üstünlüğünü ve büyüklüğünü zikrederdi. Müslümana öğüt verirken önce Allah’a hamd ve senada bulunur onun bir olduğunu belirtirdi. O Müslümanlara güvenilir olmayı, emanete ihanet etmemelerini öğüt vermiştir. Onun öğütlerini tutmak davranış ve hareketlerini örnek almak dine hizmet etmek bizim görevimizdir.

Peygamberimiz ( sav) efendimiz, işlerini danışarak yapar çevresindeki insanların görüşlerine değer verir ve onları dinlerdi. İşte o hakkında vahiy bulunmayan konularda daima arkadaşlarına danışmış, kendisinin bir öğretici ve nasihatçi olarak gönderildiğini söylemiştir. Evet, yüce rabbimiz insanlara güçlerinin ve akıllarının yettiğince hitap edilmesini istemiş ve onları bütün insanları gönderdiği elçilere uymak ve onlara itaat etmekle sorumlu tutmuştur. Kendisine düşman olan insanlara öğüt vermek hatalarını açıkça söyleyerek onlara doğru yola çağırmak elbette ki güç bir sorumluluktur. Peygamberin yolunda gidenlerin onun verdiği her öğüt ve davetine uymak gerekir. İşte peygamberimizin (sav) efendimizin davet ve öğütlerini kabul etmeyen kimselerin inancı ibadeti makbul değildir. Saygılarımla.