Bir gün camii vaazın de (72 millet sırrını bizden işitir) demişti de o zamanın mutaassıplarını çileden çıkarıp kızdırmıştır ve bazı kimseler mesela zamanın kadısı olan (kadı sıracettin ne gelip dert yanmışlardı şöyle ki (Mevlana herkese dost olduğunu söylüyor. Dünyada yaşayan 72 millet dostumdur diyor, bu nasıl olur bu söz küfür değil de nedir? Diyorlar,) Kadı sıracettin ise bu sözün tahkiki için çok sevdiği bir adamını Mevlana ya gönderiyor. Kadı sıracettinin adamı Mevlana ya gelip (sen 72 milletle dost olduğunu söylüyormuşsun doğrumu? Bu der.) Mevlana i Celalettin hazretleri ise evet doğrudur o sözü ben söyledim der. Kadı sıracettinin adamı ise ağza alınmayacak sözlerle çok ağır hakarette bulunur. Tabi Mevlana hazretleri sabırla sükûnet içinde dinliyor ve sonra ey efendi sözlerin bittimi diyor. O adama Mevlana hazretleri ben senin söylediklerinle de beraberim ve seninle de dostum diyor. Gelen adamsa şaşırıyor ve sonra içinde bir burkulma, söylediği sözlerden pişman ve nadim olup Mevlana i Celalettin hazretlerinin dizlerine kapanıp ağlayarak özür diliyor. Yine söylenilip nakledildiğine göre o zamanın ileri gelenlerinden olan (Alemettin kaysere )’e sormuşlar. Neden Mevlana i Celalettin’i bu kadar çok seviyorsun diye soranlara, alamettin kayser söyle cevap vermiştir. Her peygamberi ümmeti, her veliyi müritleri sever,  fakat Mevlana-i Celalettin hazretleri her millet, herkes seviyor ben nasıl sevmeyeyim demiştir. Mevlana i Celalettin hazretleri, din ve mezhep farkı gözetmeden herkesle görüşüyor ve onları da dinliyor. Sonra bir söze başladı mı, karşısındakini ikna edici delillerle kendi tarafına çekiyor. İşte bu yüzden birçok Hıristiyanlara Müslümanlığı kabul ettirmiştir. Görüştüğü bir papaza sormuştur ( Sen mi büyüksün yoksa sakalın mı?)Papaz hemen çekinmeden cevap veriyor. Ben sakalımdan 20 yaş büyüğüm demiştir. Mevlana hazretleri senden 20 yaş küçük olan sakalın ağırmış yazık değil mi ki sen hala karanlıklar içindesin. İşte bu vecüz (özlü söz) sözün taşıdığı ince zarif manayı anlayan papaz hemen o gün Müslüman olmuş ve hidayete ermiştir. Bir gün Mevlana Celalettin hazretleri Konya civarındaki eflatun manastırına gidiyor ve orada papazlarla (muhasebe)’ler de bulunuyordu. Papazlar Mevlana’yı derin bir saygı ve huşur içinde dinliyor, kalben tasdik ediyorlardı. Yine bir gün Mevlana Hazretleri Konya çarşısından geçerken karşılarına bir papaz gelmişti. Papaz Mevlana’yı görünce eğilerek selam verdi. Mevlana daha fazla eğilerek mukabelede bulundu. Papaz doğrulunca baktı ki Mevlana hala ihtiram vaziyetindedir. Nihayet görüşüp biraz sohbet ettikten sonra ayrıldılar. Biraz ilerledikten sonra Mevlana yanındakilere çok şükür Allaha tevazu dada papazı yendik demiştir. İşte Mevlana i Celalettin Hazretleri bütün insanlığa yayılmış ve hem de bundan böyle bütün bir insanlığın şeyhi mürşidi olmuş, bu çok güzel hasreti Mevlana Hazretlerini yüzyıllar boyu ölmezliğe ulaştırmış ve herkesin saygı sevgi ve sempatisini kazanmıştır. Ruhu şad olsun Allah-u Teala makamların en yükseğini nasip ve müyesser etsin. Âmin.

Gerçek ilhama mazhar olmuş, gerçek fenai zevk edilmişlerin tabidir ki en büyük arzu ve emeli Allah-u Teala’ya ulaşmak en büyük aşk Allah’ı sevmektir. Çünkü Mevlana söyle demiştir.(Aşk geldi adeta damarımda, derimde kan kesildi, benim kendimden aldı sevgiliyle doldurdu, bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı benden kalan, yalnız bir ad ondan ötesi hep o ) diyen Mevlana-i Celalettin Allaha aşık olmuş Allah’ı sevmiş ve söyle söylemiştir.(aşksız olma ki ölü olmayasın: Aşkta öl ki diri kalasın) buyurmuştur. Işkest Tarık-ı rah-ı peygamber-i ma 

Ma Zade-i Işkım-ü Işk-büd mader-i ma

Türkçe yukarda ki Mevlana’nın sözünün Türkçe açıklaması: Bizim peygamberimizin yolu Aşk yoludur. Biz aşk çocuklarıyız aşk bizim anamızdır.) diyor.

İşte bu aşk zaman zaman cezbe (bir duygu ya da inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme duygusu (Mevlana hazretlerini bütün ateşiyle sarmış sevgiliye ulaştırmıştır. İşte bu vuslat potası içinde Mevlana hazretleri pişmiş ve yanmış kendinden geçmiştir. Üç sözden fazla değil bütün ömrüm bu üç söz hamdım, piştim, yandım diye bütün hayatını 3 kelime ile hülasa eden Mevlana’yı Celalettin’e göre gerçek aşığa aşktan başka her şey haramdır. Tanrı aşkı ve sevgisi her şeyin üstünde ve içindedir. İnsan kendisini yaratanı nasıl sevmeyebilir? İşte bu sevgi esasen onun özündedir. Her şeyin sonu ona varır.

Fihimafi adlı eserinde şöyle buyurur; “Aslolan sevmektir. İnsan kendisinde bu hissi duyunca onu arıtmak için çalışmalıdır. Vücutlarımız bir kovan gibidir. Bu kovanın balı da mumu da Allah’ın aşkıdır.”

Mevlana-i Celalettin Hazretleri mesnevisinde; “Hakiki maşuk olan Allah’tan başka bir temaşesi bulunan aşk, aşk olmaz. Saçma sapan bir sevda olur.” Buyurdukları gibi Mevlana’da bulunan ilahi aşktır. Yani hakiki aşktır.

Mevlana-i Celalettin Rumi Hazretleri; “Sizin iyilikleriniz, oruçlarınız, sadakalarınız bizce malum olmuştur. Allah güzel kabul etsin. Çok mühim olan başka bir ihsan daha var ki, o bütün insanların başıdır. Çünkü Peygamber İsa A.S.’a sormuşlar; “En şiddetli ve meşakkatli şey nedir? Diye sorulduğunda İsa A.S. Allah’ın gazabı her şeyin en şiddetlisidir” buyurdu.

Yine şöyle sorulduğunda ise İsa A.S.; “Öfkenizden vazgeçebilirseniz, Allah’ta gazabını sizin üstünüzden alır. İhsanın karşılığı ihsandan başka ne olabilir?” dedi.

Güzel bir deyimle yazıma son veriyorum; “Sen yerde olanlara merhamet et ki, gökte olanlar da sana merhamet etsin. Senden aşağı olana acı ki, senden üstün olan da sana acısın. Sen affedici ve bağışlayıcı ol ki, sende affedilesin. Allah’ın emir ve nehilerine uy ki ahrette ilelebet rahat edesin.”

Saygılarımla.