-Ey Allah’ın Resûl’ü senden sonra insanların en hayırlısı kimdir? Resûl-i Ekrem:

-Ebu Bekir Sıddık’tır, buyurdular.

-Ondan sonra kimdir?

-Ömerü’l Faruk’tur.

-Ondan sonra kimdir?

-Osman bin Affan’dır.

-Ondan sonra kimdir?

-Ali bin Ebi Talib’dir, buyurdu. Ebu Ukal:

-Ya Resulallah amcanın oğlu Ali’yi onlardan sonraya bıraktın. Halbuki o senin kardeşindir, dedi. Resulullah(s.a.v):

-Vah sana ya Ebu Ukal! Sen bilmiyor musun ki Cenab-ı Allah, yüz yirmi dört bin peygamber yaratıp gönderdi. Beni ise hepsinin sonunda gönderdi. Peygamberlerin sonu olmam bana ne zarar verdi. Ali’nin de dördüncü olarak zikredilmesi de ona ne zarar verir. Ey Ebu Ukal! Şüphesiz Cenab-ı Hak bana Adem Aleyhisselâm’ın yaradılışından kıyamete dek tüm iman edenlerin sevabını verdi. Ebu Bekir’e de ben peygamber olarak gönderildiğim günden kıyamete kadar iman edenlerin ve onu sevenlerin sevabı kadar sevap verilir. Ali’ye ise şarktan garba kadar yeryüzünde Allah’a ibadet edenlerin sevabı kadar sevap verilir.

Yine Enes bin Malik’den rivayet edilmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) buyuruyor ki:

-Kıyametgünü bütün mahlukat aç ve çıplak iken biz dört kişi binitli oluruz. Ben Burak üzerinde olurum, Salih peygamber kendi devesinin üzerinde olur, Fatıma benim ‘’Adba’’ adındaki devemin üzerinde olur, Ali bin Ebi Talib de cennet develerinden bir devenin üzerinde olur ki onun içi cenabı hakkın afvından dışı da rahmetinden olur. Başına sekiz rükünlü taç konur. Ziyası sekiz cennetten olur. Kıyamet günü benim önümde giderken, ‘’La İilâhe İllâllah Muhammedür Resûlullah’’diye nida eder.     Meleklerden hiçbir topluluktan geçmez ki ona ‘’ mukarreb meleklerden biridir,’’demesinler. Hemen Cenab-ı Allah’tan bir nida gelir ve ‘’Ey mahşer halkı! Bu bir melek değildir. Bu Allah tarafından gönderilen bir peygamber de değildir. Bu Ali bin Ebi Talib’dir,’’buyurur.

Cabir’den (r.a) rivayet edilmiştir. Diyor ki:

-Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Arafat’ta idi. Hz.Ali de önünde bulunuyorlardı. Peygamber Aleyhisselam buyurdular ki:

-Ey Ali! Bana yaklaş tenini tenime bitiştir. Beni ve seni bir ağaçtan meydana getirdiler ki o ağacın aslı benim, sen ferisin, Hasan ile Hüseyin de ağacın budaklarıdır. Her kim ki o ağacın bir dalına yapışırsa, Cenab-ı Allah o kimseyi cennete koyar. Ya Ali! Eğer benim ümmetimden sana buğz eden olursa Cenab-ı Allah azab meleklerine emredip o kimseyi yüzü ve burnu üzerine sürükleye sürükleye götürüp cehenneme atarlar.

Bera bin Azib’den Rivayet edilmiştir. Diyor ki:

Resûlullah (S.A.V.)’la Veda Haccı’nda beraber bulunuyorduk. Gadirhum adındaki mevkiide konakladığımız vakit Resûlullah (s.a.v) bana ‘’namaz vakti, namaz vakti’’ diye seslen emrini verdi. Bütün sahabeler toplandığında peygamber Aleyhisselam:

-Ben her mü’mine kendi nefsinden daha evla değilmiyim buyurdu. Ashab:

-Evet ya Resûlullah, diye cevap verdiler. Peygamber Aleyhisselam:

-Benim zevcelerim mü’minlerin annesi değil midir? Buyurdular. Ashab:

-Evet ya Resûlullah, dediler. Resûlullah (s.a.v) Hz.Ali’ nin elini tutup şöyle buyurdular:

-Benim dost bulunduğum kimsenin dostudur bu. Ey Allah’ım Bunu sevenleri sen de sev, buna düşman olanlara düşman ol.

­­Resûl-i Ekrem (s.a.v) Mekke-i Mükerreme’yi fethedince, Beytullah’ın içinde ve etrafında bulunan üç yüz altmış put ve Mekke şehrinde bulunan 1140 put altüst oldu. Hepsi ayaklar altında çiğnendi. Beytullah’ın içinde taştan büyük bir put vardı ki, Hayber kapısından daha ağırdı. Bu putu kafirler zincirlerle Beytullah’ın tavanına bağlamışlardı. Resûlullah Kabe-i Muazzama’nın içine girip Hz.Ali’yi çağırdı ve:

-Ya Ali! Omzunun üzerine çık ve bu putun zincirlerini kopar buyurdu. Hz.Ali:

-Ey Allahın peygamberi! Ben kim oluyorum ki senin omuzlarına basayım İşte benim omuzlarım senin emrindedir. Çık putların zincirlerini kopar dedi. Resûlullah (sav):

 –Ey Ali sen benim peygamberlik yükümü çekemezsin, bende Nübüvvet Mührü var sen bu mührün azametini kaldıramazsın eğer ben gayret ve hamiyet bazında ayağımı yedinci kat gök ve yedi kat göğün ucuna dokundursam yedi kat gök ve yedi kat yer çöker mahvolup gider buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ali Resûl-i Ekrem’in (sav) omzuna çıkarak Kâbe’nin içindeki o kocaman putu bir eliyle zincirini kırdı putu yere indirirken baktı ki Allah Resûlü’nün ayakları yerin yedi kat dibinde ve yukarı baktık ki Allah Resûlü’nun başı Arşı Ala’da hay diye bir ses çıkardı. Peygamber Efendimiz (sav):
- Ya Ali! Sen Esma-ûl Hüsna’da hay diye bir isim okudun eğer bu ismi okumasaydın ağzında burnunda kan akardı. Cenab-ı Allah’ın Hay ismi seni rahatlattı. Bu Hay ismi senin zikrin olsun, sen bu ismi çok oku buyurmuşlardır.