İmamı Azam’ın babası sabit efendi işi gereği uzun bir yolcuğa çıkar. Bir hayli yol aldıktan sonra bir dere kenarındaki söğüt ağacının gölgesinde hem öğle namazını kılmak hem de öğle yemeğini yemek üzere atını çayıra bırakarak istirahata çekilir.

Namazını kılıp yemeğini yedikten sonra dinlenirken önündeki dereden akıp gelen bir elmayı görür ve hemen dereye atlar güzel görünümlü elmayı yakalar. Ve hemen elmayı ısırır, elmayı ısırınca aklına elmanın haram olduğunu hesap ederek yutmadan derhal elmayı tükürmüş olur. Tükürmüş ama elmanın suyu midesine gitmiş olur.

Dere kenarını takiben elma bahçesine ulaşır, elindeki elmanın bu bahçenin elması olduğuna hükmederek, bahçe sahibini bulur ve elmayı helal etmesini ister.

Elma sahibi ise helal ederim ama bir şartın var, şartımı kabul etmen gerekir der.

Sabit efendi ise helal etmen için neymiş o şartın der?

Elma sahibi ise elmayı helal etmem için yanımda bir sene çalışmandır. Yanımda 1 sene çalışırsan hakkımı helal ederim der.

Sabit efendi kul hakkıyla, Allah z.c. Hz. Huzuruna çıkmamak için elma sahibine 1 yıl çalışmayı kabul eder. Ve bir yıl çalışır. Tam bir yıl çalışan sabit efendi 1 yılın bitiminde elma sahibine bir yılımı bitirdim ben gidiyorum der.

Elma sahibi ise, hakkımı helal ederim ama bana bir yıl daha çalışman şartı ile der?

Sabit efendi seninle bir yıl çalışmaya anlaşmıştık ve bir yılı bitirdim hakkını helal et de Müsaadenle ben gideyim.

Elma sahibi evet anlaşmıştık ama bir yıl daha çalışacaksın.

Sabit efendi ahrete kul hakkı ile gitmemek için, ikinci bir yıl daha çalışmayı kabul eder. Ve bir yıl daha çalışıp bir yılı bitirdikten sonra elmanın sahibine hakkını helal et ben gidiyorum der?

Elmanın sahibi hakkımı helal ede3rim ama bir şartla kabul ederim; benim kör, sağır, dilsiz, topal, kollarım tutmayan bir kızın var onunla evlenirsen hakkımı helal ederim der.

Sabit efendi kul hakkı yememek için onu da kabul etmiş olur.

Düğün olur ve gelin eve gelir sabit efendi görür ki gelen kör değil, sağır değil, dilsiz değil, topal değil kolları sağlam çok güzel bir kız görür. Ve hemen kıza dokunmadan Elmanın sahibine döner der ki; bir yanlışlık var her halde bu kız sizin anlattığınız vasıflarda değil.

Elma ağacının sahibi ise benim kızım harama bakmamıştır bu yüzden kör dedim, haramı hiç duymamıştır bu yüzden sağır dedim. Benim kızım haram söylememiştir bu yüzden dilsiz dedim. Benim kızım harama yürümemiştir bu yüzden topal dedi. Benim kızım harama uzanmamıştır bu yüzden kolları tutmuyor dedim. Seninde harama bu kadar dikkat ettiğini gördüm ve bu yüzden kızımı seninle evlendirdim

Sabit efendinin bu evlilikten bir oğlu doğar. Adını Numan kayar. Hicri 80 yılında küfe de doğmuş ve hicretin 150 tarihinde Bağdat da vefat etmiştir. Allah’ın rahmeti üzerine olsan

Sabit: imam Hz. Ali’nin hizmetinde bulunmuş ve kendi nesli için onun duasını almıştır.

Sabit’in oğlu Numan 4 yaşında hafız olmuş, annesi ona eğer baban o elmanın suyunu yutmasaydı sen iki yaşında hafız olurdun demiş.

Numan büyümüş bugün ki Hanefi mezhebinin kurucusu herkes tarafından bilinen ( İMAM-I AZAM EBU HANİFE İSMİNİ ALMIŞTIR.) kendisi birkaç ashabı kiramla da görüşmek nasip olmuştur.

İMAM-I EBU HANİFE HAZRETLERİ BÜTÜN EYLİ SÜĞNNET TARAFINDAN SAYGI VE HÜRMETLE KARŞILANAN 4 BÜYÜK MÜCDEHİDİN BİRİNCİSİDİR. İmam-ı azam hazretleri ilmi, zekâsı, zühd ve takvası çok yüksektir. Ve yetiştirdiği âlimler arasında çok güçlü müçtehitler vardır. Fakat hepside hocalarına uymuşlardır. Allah hepsinden razı olsun. Saygılarımla.