Dök bakalım, denizi bir bardağa

Bir güllük kısmet ancak sığabilir çanağa

Yukarıdaki şairin söylediği gibi eğer bir insan bir denizi bardağa dökerse alacağı o bardağın dolusudur. Geri kalanı dışa dökülür.

Bazı insanlar vardır meşru olan ibadetleri devlete ve insanlığa hizmet etmek gibi mukaddes vazifeleri bir kenara bırakarak akıllarını ve fikirlerini bol para kazanmak kendilerini lezzetlere izzetlere ve çocuklarının güzel yaşamaları için çırpınıp dururlar. Halbuki bu insanlar kendilerini manevi lezzetlerden izzetlerden güzel ve iyi ad ile anılmaktan mahrum ediyorlar.

Evet esasında çalışmak sanat ticaret ziraat gibi meşru yollarla zengin olmak makul ve pekte muteberdir. Bunlar her ciyetten takdire şayandır. Böyle kazananları Allah (z.c.) hazretlerinin de sevdiği malumdur.

Ama insana her işinde bir ölçü lazım servet insanı yaradanına ibadetten devlete ve insanlığa hizmet etmekten alıkoymazsa makbuldür. Servet bu mukaddes vazifelerin ifasında, yardımcı olduğu takdirde hayırlıdır ve muteberdir.

Aksi şekilde olursa, o servetin adı da değişir, ona zarar, musibet, felaket, gaflet ve delalet derler.

Bir insan kabiliyeti ve ihtidada kadar dünyadan lezzet alır. Güzel yaradılışla hak edilmiş iken yaradılış gayesine uymayarak manevi hislere nail olmamış maarif,  tahsil etmemiş, ilimden irfandan nasip almamışsa. O adamın istediği kadar servete milyonlara sahi olsa dahi yine kederlidir yine bedbahttır kendisine yazık etmiştir.

Bu dünyanın sonu ve ahretin ilk kapısı da kabir olduğuna göre, kabirden sonraki bedi olan hayatınızı niçin düşünmüyorsunuz? Dünyanın önünü de sonunu  da bildiğiniz halde niçin kendinizi ona göre hazırlamıyorsunuz? Yoksa İstanbul’da mezarlığın kapısında yazılı olan ( her nefis ölümü tadacaktır) ayeti kelimeye kızan bir profesörün bu manasız yazıyı buraya yazmakla insanları korkutmanın be manası vardır. Demeyin! 

14 asır önce halife hazreti Ömer (ra) hazretleri kendi parasından bir adam tutmuş, günün üç vaktinde ya Ömer ölüm vardır diye bağırtıyordu. Ancak saç ve sakalı ağardıktan sonra adamı susturmuş ölüm nişanı saçıma ve sakalımın ağarması ile beni ikaz ediyor diye adama sana ihtiyaç kalmadı diye vazifesine son veriyor. Hz Ömer öleceğini bilmiyor muydu? Ama kendine devamlı hatırlatmış oluyordu.

Hazreti peygamber ( sav) efendimiz de mezarlığı ziyaret edin demiyor muydu?.

Büyük imamlardan Hasan Basri hazretleri derki: insanoğlunun canı bu dünyadan 3 müthiş hasretle ayrılır

1- topladığına katiyen doymaz.

2 - ümit ettiğini bulamaz

3 - umduğu sonsuz yol için hiçbir azık ve rızkı yoktur.

Zünnüni mısri hazretleri de derki ıhlasın alameti 3 şeydedir.

1 - bütün eşyadan alakayı keserek hakkı gözetmek

2 - bütün karlardan el çekip tanrıya yönelmek

3-  her hal ve karda Allah’ın yardımını istemek.

İbrahim Ethem hazretleri de şöyle buyuruyor ki: salihin kalp çevresinden 3 perde kalmadıkça varılacak en güzel yerin kapısı da açılmaz.

1- cihan devletini ve servetini verseler şad olmamak zira dünya varlığı ile var olan kimse en kötü kişidir.

2 -dünyayı elinden alsalar katiyen gamlanmamalıdır.

3 - hiçbir suretle övülmeye okşanmaya aldanmamalıdır. Halkın övmesine alkışına aldanan insan alçak himmetlidir. Himmetsiz insan ise daima mahcuptur büyük zarardadır. Himmet yüceliği iman ve sevgi eseridir. Nasıl ki bir din kaynağından haber verilmiştir. Himmet yüceliği imandandır.