Çanakkale, bir hilal uğruna güneşlerin, ay parçası yiğitlerin canını sunmasıdır. Çanakkale, var olma ve yok olma noktasına gelen bir milletin imanıyla vatanını canı pahasına nasıl koruduğunu ve bu uğurda ne tür fedakârlıklara katlanabileceğini cihana ispat ettiği şanlı bir zaferdir.

Çanakkale, bittiği, tarihten silineceği düşünülen Türk Milleti'nin üzerindeki tozları silkerek ayağa kalkışı ve yeniden “Diriliş” ruhudur. Dünya tarihini ve masa başında yapılan hesapları değiştiren bu zafer, aynı zamanda milli mücadelenin de ilk kıvılcımı ve şahlanan bir milletin hür yaşama aşkının ibret verici ve destansı bir mücadelesidir.

Kahramanlarımızın dün Malazgirt'te ve Çanakkale'de tarihe altın harflerle yazdığı destanın bir benzeri, bugün aynı ruh ve inançla Afrin’de yazılmakta ve vatanımıza göz diken şer odakları bertaraf edilmektedir. Bu yönüyle Çanakkale, dün olduğu gibi bugün de, milletimiz, ülkemiz ve geleceğimiz üzerine plan kuranlar için hiçbir zaman unutmamaları gereken bir derstir.

Tarih yapan ve tarih yazan bir millet olarak bugün bizlere düşen görev, Çanakkale ruhunu diri tutmak, kahraman şehitlerimizin kanlarıyla sulanan ve emanet edilen bu kutsal topraklara aynı şuurla sahip çıkarak, bizden sonraki nesillere daha güvenli bir gelecek bırakıp şanlı tarihimizden aldığımız güç ile yeniden büyük ve güçlü Türkiye için yolumuza devam etmektir.  

Bu duygularla, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, İstiklal Savaşı kahramanlarını, kanlarıyla ve canlarıyla bu toprakları bizlere vatan yapan aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, gazilerimizi de saygı ve şükranla anıyorum.

Ruhları şad, mekânları cennet olsun.