Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik küresel sistemin 2010 yılından bu yana başlattığı bir dizi operasyonlar zinciri olduğunu söyleyen Boynukara, “Şuan bunun son halkası olarak ülkeyi kuşatma gördüğümüz bu 7 Şubat MİT krizinden gelebilirsiniz, FETÖ'cülerin olduğu 17-25 Aralık, yargıyla birlikte kurdukları oyuna gelebilirsiniz, Gezi olaylarına gelebilirsiniz, 15 Temmuz'a kadar gelebilirsiniz” dedi. Bu operasyonların hepsinin boşa çıkartıldığını kaydeden Boynukara, “Türkiye bunların hiç birisine izin vermedi. Aslında izin vermeyen milletin kendisi millet seçtiği ve oy verdiği siyasetin arkasında durdu. Şuan yürütülen proje ile sivil siyasetin işlevsiz hale getirilmesi amaçlanıyor ki  bu ülkeye bir kuşatma girişiminde bulunulsun. 17-25 Aralık’ı hatırlayalım. Hukuk dışı dinlemeler, UYAP sistemine yüklenmemiş dosyalar, yıllarca yapılan dinlemeler, bu dinlemeler sonucunda isimlerin bir araya getirildiği dosya… Aslında birkaç dosyanın birleştirildiği bir dosyaydı bu dosya. O zaman yargının emniyet konutlarının içine yerleşmiş olan FETÖ'cü unsurlarla, bu darbe girişimimin somutsuz kalmasıyla yeni projeler denemeye başladılar. Şuan yürütülen Rıza Sarraf dosyası üzerinden yürütülmek istenen konu bu” diye konuştu.
 
“TOPLUMSAL ALGIYI BİÇİMLENDİRMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ”
 
 Amerika'da kimsenin gündeminde dahi olmayan ama Türkiye'de köpürtülerek gündemde tutulmaya çalışan dosyanın Türkiye'de karşılık bulması için ikinci bir operasyona gerek duyulduğunu vurgulayan Boynukara, “İkinci operasyonu ise gecen hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eliyle hayata geçirmek istedi. FETÖ unsurları kumpas kurmak için insanlara iftira atmak için bavulla belge diye bir görsel sunumla olayı gündeme getiriyorlar. Şuan bavulla kutuya geçtiler. Kılıçdaroğlu'na bir kutu sundular. O kutunun içinde ne olduğunu bilmediğimiz belgeler var. Bu kağıtların temel özellikleri şu: CHP'nin kendisi dahi bunların suç unsuru taşımadığını teyit ediyor. Suç unsuru yoksa siz o kağıtları neden sallıyorsunuz? Şimdi toplumsal hafızaya oynuyorsunuz. Toplumsal algıyı biçimlendirmeye çalışıyorsunuz, Amerika'da devam eden operasyon amaçlı davayla birlikte toplumsal tahkimatla birlikte ‘Revizyona alıştırabilir miyiz’, ‘toplumun sivil siyasetin arkasında durmasını zayıflatabilir miyiz’ amacındalar. Kaç gündür ‘Bomba patlatacağız’ dedi Kemal bey. Siyaseten söyleyebileceğin bir şey varsa, ‘Şunları söyleyeceğim, şunu gündeme getireceğim’ dersiniz. Siyasi kavramların bombayla izah edilmesi de mümkün değil. Bu aslında bilinçaltının dışa vuruşu” ifadelerini kullandı.
 
“YENİ BELGE DİYE SUNULAN OLAYLARI 6-7 AY ÖNCE FETÖCÜLER YAYINLAMIŞTI”
 
17-25 yasa dışı dinlemeleri ve UYAP'a yüklenmemiş dosyalarla sivil siyaseti dizayn etmek isteyenlerin vatanseverler olarak takdim edildiğini vurgulayan Boynukara, “Bence bu değerlendirme Kılıçdarğlu'nun kimlerle bu sürecin içinde olduğunun, kimlerle işbirliği yaptığının net bir ifadesi. “Yeni belge diye sunduğu olayları 6-7 ay önce sosyal medyadan FETÖ’cüler yayınlamışlardı. Zaten bunu işlemişlerdi. Orada bir suç unsuru olmadığını kendileri çok iyi biliyor. Ama siz toplumsal hafızada bir tahribat oluşturmak istiyorsunuz, operasyon işlerine girişiyorsunuz. Komisyon kurulabilir, fakat yargıya taşınmış, yargının gündeminde olan bir konuyla ilgili olarak anayasa gereği sizin komisyon kurma şansınız yok. Bunun yanı sıra şuan Meclis’te yapılan çok sık bir uygulama var. Bazı muhalefet partileri sürekli bazı konuları gündeme getiriyorlar. Bunu bir siyasal operasyon aracı olarak gördükleri için bunu tercih ediyorlar” açıklamasında bulundu.
 
“FETÖ’NÜN İADE EDİLMESİ AMERİKA’NIN İÇ SORUNU”
 
FETÖ'nün iade edilmesinin Amerika'nın iç sorunu olduğunu belirten Boynukara, “Amerika istihbarat örgütü kendi içindeki bir kanada tavsiye etmeyi düşünüyorsa iade eder düşünmüyorsa iade etmez. Şuan gördüğümüz nokta, tavsiye etmeyi düşünmüyor Zarrap dosyası da aynı örgütün kanadının yürüttüğü bir operasyon. Bunların temel bir amacı var. Türkiye'yi içe kapatmak” şeklinde konuştu.
 
 Bunun da birkaç temel nedeni olduğunu dile getiren Boynukara, şunları söyledi: “Türkiye üzerine oyun oynuyor. Bakın 2010 yılından sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti Meclisi anayasa değişikliğini gündemine aldı. Meclis kabul etti, bir anayasa değişikliğine gidildi. Anayasa değişikliğinin bugün unutulan gündemde olmayan en temel maddesi, parti kapatmanın güçleştirilmesidir. Hatırlarsanız Ak Parti’yi kapatma tehdidi ile karşı karşıyaydı. Anayasa değişikliği ile o siyaset alanını güçlendiren bir değişiklik yapıldı. Vesayet odakları zayıflatıldı, Arap dünyasındaki demokrasi taleplerinin hepsi Türkiye'ye bakılarak gündeme gelmeye başladı, Türkiye mazlumların sesi olmaya başladı. Dünyadaki eşitsizliğe ayna tutmaya başladı. Var olan haksızlıkları gündeme getirmeye başladı. Türkiye özellikle Amerika'nın yürüttüğü terör üreten politikalar sonucu kaçmak zorunda olan insanlara kapısını açan bir ülke olarak model oldu.”
 
“KUMANDA EDİLEBİLECEK BİR YAPI İSTENİYOR”
 
Boynukara şöyle devam etti: “Bahsettiğim sebepleri yönetilebilir müdahale edilebilir yönlendirilebilir bir siyaset yapısı istiyor. Kumanda edebileceği bir yapı istiyor. Temel amacı bu. Buna karşı çıkıldığında ‘Eşitler ilişkisi kuralım’ dediğimizde, ‘Siz de bir ülkesiniz ben de bir ülkeyim. Yani eşitler ilişkisi kuralım‘ dediğimizde bundan rahatsızlık duyuyorlar. Bunu önlemek içinde kullandıkları birkaç aparat var. Bir siyasetçi sayılan kimi unsurlar kimi eliyle ülke içerisinde kaos yönetmeye çalışıyor. Şuan bunu denemeye çalışıyorlar. İkincisi bunu beceremedikleri zaman kimi ordu içerisindeki kendileriyle beraber çalıştıkları unsurlarla darbe yapmaya çalışıyorlar.”
 
“ERDOĞAN, AMERİKA’YLA EFENDİ KÖLE İLİŞKİSİNE HAYIR DİYOR”
 
Erdoğan karşıtlığının soyut bir şey olmadığını kaydeden Boynukara, “Erdoğan dünyadaki haksızlıklara karşı kafa tutuyor. Çünkü Erdoğan, Amerikan'ın terör üreten insanların sonucu yurtlarından kaçmak zorunda kalan insanlara kapılarını açma talimatı veriyor. Erdoğan insani yardımları Türkiye'nin dünya birincisi olmasına, politikalara ilişkin hayata geçirilmesini istiyor buna ilişkin talimatlar veriyor. Çünkü Erdoğan eşitler ilişkisi istiyor. Amerika’yla efendi köle ilişkisine hayır diyor. Bunlardan dolayı Erdoğan hedefte. Sadece bu değil. Bunların yanı sıra operasyonlar var. Türkiye'nin kendi içine kapanması, onların temel istediği şey. Kendi yurttaşlarını, kendi içiyle uğraşan boğuşan, istihbaratın 3 tane öğrencinin, 4 tane hocanın peşine düştüğü, 5 tane işçiyi takip ettiği bir yapı istiyorlar. Bu Türkiye'yi cüceleştirir bu Amaç, Türkiye'nin atılım yapmasını, dünyanın en büyükleri arasında yer almasını engellemek” dedi.
 
“TOPLUMSAL YAPI ERDOĞAN’INA KARŞISINDA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE DURUYOR”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sergilediği tutumun kendi halkından aldığı güce dayalı olduğunu savunan Boynukara, “Toplumsal yapı da sayın Cumhurbaşkanımızın arkasında çok güçlü bir şekilde duruyor. Hafta sonu Adıyaman’daydım. Çok farklı görüşteki insanlar Türkiye içine yönelik bu operasyonlardan rahatsızlar. Sayın Cumhurbaşkanımıza ilişkin eleştirilen varsa onları bir kenara bırakıp pozisyon alıyorlar. Siyasal aktörler ile gittiğinizde istediğiniz ve beklediğiniz sonuçları alamayabilirsiniz. Burada asıl olan halkın kendisi. Devlet Bahçeli’nin sergilediği tutum kuşkusuz taktir edilecek bir tutum. Ona diyecek bir şey yok. Ondan daha önemli olan halkın genelinin çok farklı siyasilere oy veren halkın sergilediği tutumdur. Burada sekmen kayması olduğunu düşünmüyorum. Kemal Tahir’in çok güzel bir sözü var. Bu tür bahsettiğiniz kişiler kendilerini özellikle aydın entelektüel kişiler olarak takdim ederler. Her şeyi bilen kendilerini değerli insanlar olarak takdim ederler. Bu tür insanlara ilişkin kemal Tahir söylediği güzel bir söz var. Türk aydını en tipik özelliği bir kısmı efendi hizmet etmek için içeride olanlar diğeri de kapı önünde bekleyenler. Ben bunların siyasal duruşlarına, bunların 60’lı koşullarına söyledikleri sözlere itimat  etmem, dikkate almam. Alınmaması gerektiğine inanırım. Antiemperyalizm anlık değişen bir duygu anlık değişen siyasal pozisyon değildir. Antiemperyalizm siyasal düşünceniz olgunlaştığı andan itibaren başlayıp devam eden bir süreç. Anti emperyalistlikten vazgeçersiniz. Onu anlayalım ama hem antiemperyalist olacaksınız hem de Erdoğan düşmanlığından hareketle şuan sergilenen tutumu suçlayacaksınız. İşte Türkiye sıkıntıya giriyor. Türkiye sıkıntıya girsin diye emperyalist unsurların servis ettiği evraklar üzerinden dizayn etmeye çalışacaksınız. 17-25’de siyasi iktidara kumpas kurmaya çalışan kadroları yurt sever olarak takdim edeceksiniz. Bakın daha önemlisi bir adım ileri gideceksiniz. Hem sivil siyasete inandığınızı söyleyeceksiniz hem de antiemperyalist olduğunu söyleyeceksiniz. Hem ben sivil siyasetten yanayım diyeceksiniz. Hem de şuam sivil siyasetten aldığı güç ile bu ülke yöneten cumhurbaşkanına ben senin boynuna ne geçireceğim gayet iyi biliyorum diyeceksiniz. Bu hadsizliktir. Bu sivil siyasete değil emperyalistlerin çıkarlarına hizmet etmektir” değerlendirmesinde bulundu.
 
“TÜRKİYE’DEKİ İÇ SİYASETİ DİZAYN ETMEK İSTİYORLAR”
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin yanlış yapmadığını söylediğini aktaran Boynukara, “Bundan önceki Amerikan başkanıyla da konuştuğunu söylüyor. Mevcut başkan ile konuşacağını söylüyor. Ambargo delen batılı ülkeleri tek tek sayıyor. Ben buradaki amacın daha farklı bir amaç olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçim sürecine ilişkin Türkiye’deki iç siyaseti dizayn etmek. Referandumdan sonra siyaseti dizayn etmek için birkaç temel adım atıldı. Birincisi yeni siyasi mecralar oluşturmak, ikincisi kısmen AK Parti’nin devlet ile özdeşleştiği algısını yaymaktı. Bu ikisi de tutmadı. Yani siyasi mercanın tutup tutmayacağını göreceğiz. Kamuoyunda ciddi karşılığı olduğunu görüyoruz. Ak Parti’ye ilişkin oyun da bozuldu. O zaman yeni bir oyun kurmamız gerekiyor. Bununla birlikte ben şunun başlatıldığını düşünüyorum. Sadece ambargo delmeden öte amaçlarda taşıyor olabilirler. Türkiye’nin İran’ın nükleer teknoloji elde etmesine, paraların haklanılma hikayesinden hareketle böyle bir suçlama içine girebilirler. Sayın Cumhurbaşkanı net bir şekilde ifade etti. Bu tür süreçlerin hepsinde Amerikalılar var. Biz kiminle ticaret yapacağımızı, ABD’ye sorarak, izin alarak yapacak isek o zaman siyasi bağımsızlıktan bahsetmemizin bir anlamı yok. Siz Amerika’nın bölgede kurduğu kirli oyunları deşifre ediyorsanız, bu tür saldırıların hedefinde olmanız gayet normal. Önemli olan sizin kendi iç tahkibatınızı güçlendirerek bu süreci yönetmeniz. Yürütülen tartışmaların aslı gizli olan diğer amacı şu: Bölgenizde kurulmak istenen yeni denklemlerde yeni operasyonlarla sizin söz söylemenizi engellemek sizi kendi içinde uğraştırmak. Dışarıda bölgemizde istedikleri operasyonları kuracaklar.  Birincisi tonlarca silah verdikleri PKK alt örgütlenmesi olan PYD’nin bir biçimde farklı unsurlar için örgütlenmesini sağlamak. DAİŞ unsurlarını kontrollü bir şekilde başka yerlere nakletmek farklı amaçlar için kullanılmak üzere nakletmek. Ilımlı İslam diye adlandırılan bir proje ile bölgede yeni bir mezhep savaşları oluşturmak. Bir diğeri bunu sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti. Kudüs’e ilişkin emellerini hayata geçirmek. Çünkü siz kendi içinizde bu belge sahteydi sahte değildi konusuna takılırsanız, bu operasyonların hepsini görmezden gelmek zorunda kalırsınız. Tüm enerjinizi buraya tüketiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
 
“YENİ BİR MEZHEP ÇATIŞMASININ ZEMİNİNİ HAZIRLAMAK İSTİYORLAR”
 
Boynukara, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bizim PKK’yı, PYD’yi görmememiz demek kendimizi tehlikeye atmamız demek. Amerika’nın bir kanadı eli ile kurulmuş olan DAİŞ unsurlarının kontrollü bir şekilde tahliyesini görmememiz demek. Geleceğe bize yönelik operasyonları görmememiz demek. Bir biçimde sosyolojik olarak tarihsel olarak bağımızın olduğu toplumlardaki operasyonlara seyirci kalmamız demek. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesi demek bizim için var olan kutsallığımızın yok saymak ılımlı İslam dedikleri şey. Yeni bir mezhep çatışmasının zemini hazırlamak. Biz bunların hepsini görüyoruz. Görmemiz lazım. Onun için iç tartışmaları alevlendirmek istiyorlar. Bizim de bu oyunu görmemiz lazım.”
 
“MİLLİ GÖRÜŞ GELENEĞİNDEN GELENLERİN, BU ÖRGÜTÜN İÇ YÜZÜNÜ BİLMEMELERİ MÜMKÜN DEĞİL”
 
FETÖ’ye ilişkin de konuşan Boynukara, “Ben kategorik olarak bu tür örgütlere mesafeli olan birisiyim. 1988- 1989 yılında bir yazı yazmıştım. ‘Bizim bildiğimiz din anlayışıyla bunların bildiği din anlayışı arasında bir fark var’ diye bir yazı yazdım. 3 yıl 6 ay hapis cezası verdiler bana. Yargılandım bu yazıdan dolayı. Ceza aldım. Sonra Yargıtay bozdu. Hele hele milli görüş geleneğinden gelen, ben o gelenekten gelen birisi değilim ama milli görüş geleneğinden gelenlerin bu örgütün iç yüzünü bilmemeleri mümkün değil. Rahmetli Erbakan'a karşı yürüttükleri kavgalar, kampanyalar, bunların hepsi ortada olan şeyler. Cep telefonum, ev telefonum, ofiste kullandığım telefon, bunların hepsini dinlemişler, teknik takibe almışlar. Ne yapıyorlar? Bizden habersiz olmasın. Yani istedikleri tek şey var. Bu ülkede ne oluyorsa bizden habersiz olmasın bizim bilgimizle yapılsın. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin iç sorunlarını çözme iradesini ortaya koymuş. Biz de bu iradenin hayata geçmesi için çabalıyoruz. Yaptığımız bu. Onların rahatsız olduğu nokta şu. ‘Bizden habersiz bunlar bir şey yapıyor, bunu bilmemiz lazım’ diyorlar. Şimdi bir bürokratı dinliyorsunuz, bakanları dinliyorsunuz, Cumhurbaşkanını dinliyorsunuz, Cumhurbaşkanının yanına adam yerleştiriyorsunuz. Adalet Bakanlığı’nda, yargıda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde temel noktaları ele geçiriyorsunuz. Öncelikle hedef personel oradan teftiş. Niye? çünkü TSK'da yargıda ve kollukta emniyette, terfilerde teftiş raporları belirleyici oluyor, etkili oluyor. İstediğiniz adamın teftişine kötü not veriyorsunuz, istediğiniz adama da yüksek not veriyorsunuz. Kötü not verdiğiniz kişinin terfi etmesi gündeme geldiğinde ‘Efendim biz de Melih beyi çok severiz çok iyi bir arkadaş fakat teftiş raporu kötü ne yapalım’ diyor. Bunu dediğiniz zaman ilgili bakan ve HSK üyeleri ya otomatikman geri adım atıyorlar ve sen bununla yargıyı dizayn ediyorsun istediğiniz adamı mahkum ediyorsun, istediğin adamın önünü açıp yükselmesini sağlıyorsun” diye konuştu. 
 
“ŞİA’NIN TAKİYYE YÖNTEMİNİ EN FAZLA  KULLANAN ÖRGÜTTÜR”
 
Bir devletin buna göz yummasının, hangi siyasal görüşten olursa olsun devletin kendi mekanizmalarını devlet dışında başka bir hiyerarşiye teslim etmesinin mümkün olmadığını dile getiren Boynukara,  “Bu yapının en görünürde en çok rahatsız olduğu anlayış Şia anlayışıdır. İfade ederler ama Şia’nın takiyye yöntemini en fazla kullanan örgüttür. Örgütün çıkarları için her türlü iş ve eylemin mubah olduğuna inanan bir anlayış var. Yani siz Müslüman olabilirsiniz. Bu örgütün çıkarını gerektiriyorsa yanlış şeyler yapabilirsiniz. Buna herhangi bir günah yok. Size inandırılmış bir kitle var karşınızda. Yargıda tahmin etmediğimiz isimler çıkıyordu. YARSAV kamuoyunda sol ve demokrat bir örgüt bilinir. YARSAV’ın ilk kurucularıyla oturup konuşun. Onlar nasıl bir operasyonla YARSAV'ı ele geçirdiklerini çok iyi anlatırlar. Anadolu’nun bir iki çocuğunu bir biçimde bu millete ve bu vatana ihanet edecek biçimde noktaya getiriyorsunuz ve bunları eğitip bu noktaya getiriyorsunuz bu tek başına o örgütün yapabileceği şey değildir. Onun için bu örgütün arkasındaki istihbarat gücü tahmin ettiğimizin ötesinde. Örgüt başı hangi saikle Amerika'da duruyor. Dinler arası diyalogu, hoşgörüyü savunan, onu gündeme getiren bir din adamı olarak orada bulunuyor değil mi? Peki bu kişinin orada kalması için referans olan, vize alması için yeşil kart alması için referans olan aracılar kim? İstihbarat örgütünün elamanları hepsi şu an görünen tablo bu örgütün kullanılmaya müsait olduğunu ve Amerika’nın buna ihtiyaç duyduğunu ortaya koyar” dedi.
 
“AMERİKAN İSTİHBARATINDAKİ BİR KANAT ÖRGÜTÜ KENDİ AMAÇLARI İÇİN KULLANIYOR”
 
Amerikan istihbaratındaki bir kanadın hala bu örgütün kendi amaçları için kullanabilir olduğunu beyan ettiğini kaydeden Boynukara, şu açıklamalarda bulundu: “Bakın bu ülkede 12 Eylül oldu. Binlerce insan yargılandı. Yurt dışına kaçan insan sayısı az. 12 Eylül’de küçük bir çocuktum. O kitaplarda yazılan işkencelerin hepsini yaşadım. Ama hayatımın hiçbir döneminde bu millete ihanet etmek, bu millete küsmek, bu millete arama mesafe koymak ve bu devletle kavga etmek düşüncesi gelmedi. Devlet dediğiniz unsur sana bana hepimize hizmet eden bir unsur. Adalet tek kişi dahi olsa o kişinin yanlıştan dolayı bir sıkıntı yaşamasına bir göz yummamak lazım ama tek bir kişi dahi olsa suçlunun cezasız kalmasına da izin vermememiz lazım. Temel yaklaşımımız bu olursa ben buradan herhangi olumsuz sonucun çıkmayacağına inanıyorum. Ama düne kadar FETÖ konusunda tek bir tutum almayanların, bugün kendilerini de bir şekilde geçerli not almaları için ‘Şu kadar isim, bu kadar isim’ diye gündeme gelmelerinin doğru olmadığını düşünüyorum. Tek bir kişi dahi olsa haksız yere yargılanmasına göz yummamamız lazım ama tek bir kişi dahi olsa onun suçsuzluğuna izin vermememiz lazım. Dün Sincan'daydım. Genelkurmay yargılanmasını izledim. Bakıyorsunuz ifadenin içinde dahi polise verdiği ifadeyi anlarım. Yanlış bir şey girmiş olabilirsiniz. Savcılıkta da hakimin karşısında verdiği ifadeyi reddediyor. Yeni bir kurguyla karşınıza çıkıyor. Kötü noktası şu. Cezaevinde bunların örgütlendiğine ilişkin duyumlar var. Devletin ilgili organlarının bu konuda duyarlı olmasında fayda var.”