Eski Arap haramileri bir dağ başında, sarp kayalık yere mekan tutmuşlar. Yoldan geçen kervanları soyarlarmış. Tabi bu hal o memleketin ileri gelenlerini kuşkuya düşürmüş. Ve bir gün toplanarak bu durumdan kurtulmak için istişarede bulunurlar. İçlerinden bir tanesi (yeni kök salan bir ağacı bir adam zorlarsa yerinden çıkarabilir. Fakat o ağacı bir zaman hali üzere bırakırsan birçok pehlivanları getirsen yerinden çıkaramazsın demiş). İstişare sonunda bir gözcü gönderip fırsatı gözetmeye karar verirler.
Nihayet bir gün eşkıyalar bir kervanı soymak için gidince yerleri boş kalmıştır. Gözcü gelerek durumu bildirir. Bunun üzerine eski cenklerde başarı sağlamış yiğitleri toplayıp gönderdiler. Bu yiğitler dağdaki kayalık ve ormanlık içinde saklandılar.
Gecenin yarısından sonra eşkıyalar geldiler kervandan aldıkları bütün eşyaları topluca bir yere koyup silahlarını soyup istirahata çekildiler. Eşkıyaların uyuduklarına hükmeden yiğitler pusudan çıkıp birden hücum edip eşkıyaları uykuda yakalayıp ellerini arkadan bağlayarak padişahın huzuruna getirdiler.
Padişah bunları görünce hepsinin katline ferman buyurdu. Yalnız bu eşkıyaların arasında, henüz gençliğin ilk çağlarında olan bir delikanlı vardı. Bu çocuk yaştaki eşkıyaya acıyan padişahın baş veziri, padişahın tahtının ayağını öptü ve yüzünü yere koyarak henüz kemale ermemiş bu çocuğun affedilip bağışlanmasını diledi.
Padişah vezirinin bu halinde üzüntü duyup şöyle dedi vezirine?
Padişah, (soysuz kimse iyilerin terbiyesini alamaz bu kabiliyetsiz kimseyi terbiyeye çalışmak, kubbe üzerinde ceviz durdurmak gibidir.) bunların çoluk çocuklarını kavim ve kabilesini kesmek daha makul köklerini temellerini kazımak daha iyidir. Çünkü ateşi, söndürüp korunu bırakmak yılanı öldürüp yavrusunu muhafaza etmek akılların işi değildir. ( bulutlar abı hayat yağdırsa dahi söğüt dalında asla meyve yiyemezsin. Soysuz kimse ile vaktini geçirme çünkü hasır kamışından şeker yiyemezsin.
Vezir padişahın bu tecrübeli deneyimli sözlerini çok beğendi, çok doğrudur diye tasdik etti ama bu çocuk o kötülerle arkadaşlığı devam etseydi onların terbiyesine alacak ve onlardan birisi olacak idi dedi.
Yine vezir hâlbuki o henüz çocuk denecek kadar gençtir, o eşkıyaların kötü huyları henüz ona daha yerleşmemiştir. Ümit ederim ki iyilerle bir arada bulunarak güzel bir terbiye alır ve akıllı insanları ahlakını benimser, iyi kalpli iyi bir adam olur. Hem peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisi şerifinde ne kadar doğan çocuk varsa Müslüman yaratılışı ile doğar, fakat ebeveyni ( anne- baba) onu hali fıtride bırakmayarak, ya Yahudi ve Nasranî veya Mecüsu yaparlar buyurmuştur. Vezirin bu tutumunu diğer vezirlerde benimseyip, baş vezirin hatırı yıkılmasın diye padişaha yalvararak çocuğun affını dilerler.
Padişah ise, ben esasında doğru bulmadım ama hadi sizlerin hatırı için affettim dedi ve sözünü şöyle devam etti. Düşmanı ehemmiyetsiz saymak doğru değildir. Çünkü çok gördük ki küçük bir kaynağın suyu çoğalınca deveyi yükü ile alıp götürmüştür.
Ve nihayet vezir o çocuğu aldı evine götürdü. Naz ve nimetle evinde besledi. Terbiyesi için edip bir üstadı o çocuğa tahin etti. Ona güzel konuşmayı güzel cevap vermeyi padişahın huzurunda bilinmesi gereken, her türlü adabı, erkânı, saygıyı öğrettiler. Çocuk çok iyi yetişti ve herkes onu artık çok beğeniyordu.
Vezir bir gün padişahın huzurunda çocuğun ahlakından, evsafından biraz bahsile akıllı insanların terbiyesi ona tesir etmiş, eski cehaleti tabiatından zail olmuştur dedi.
Padişah vezirin bu sözüne gülümseyerek şöyle dedi ( kurt yavrusu insanlar arasında büyüse de sonunda kurt olur)
Bundan sonra 3-5 yıl geçti olan büyüdü, oğlan bir fırsatını bularak veziri ve iki oğlunu öldürdü. Vezirin bitmez tükenmez parasını malını kaçırarak babası gibi hırsızlar mağarasında eşkıya başı oldu.
Bu olayı duyan padişah, kendisini çok ikaz ettim çokta misaller verdim ama kendi eli ile yaptı çok üzgünüm dedi ve şöyle devam etti, alçak kimse terbiye ile adam olmaz çorak yerde sümbül bitmez. Kötülere iyilik etmek iyilere kötülük etmek gibidir. Saygılarımla.