GARİP AMA GERÇEK
-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.
-Bal bozulmayan tek gıdadır.
-Ördeğin sesi yankı yapmaz.
-Denizyıldızlarının beyni yoktur.
-Üzüm mikrodalga fırında patlar.
-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.
-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.
-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
-İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.
-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.
-"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.
-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.
-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.
-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.
-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 bin kişi var.
-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.
-Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.
-El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.
-Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.
-Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.
-Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.
-Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.
-Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.
-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.
-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.
-Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.
-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.
-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13.
katta oda bulunmaz.
-En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P.
Wadlow olmuştur.
-Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis
kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.
Yanlış Otobüse Bindi 25 Yılı Gitti
Tayland'da yanlış otobüse bindikten sonra kaybolan Müslüman bir kadın 25 yıl sonra ailesine kavuştu.
Malezya'dan 25 yol önce Tayland'ın güney ucundaki Narathiwat vilayetine gitmek üzere yola çıkan Jaeyaena Beuraheng (76), buradan bin 200 kilometre kuzeydeki başkent Bangkok'a indi. Nation gazetesinin haberine göre, okuma yazma ve Tayce bilmeyen kadın, güneye gitmek için başka bir otobüse bindi. Fakat bu otobüs de Bangkok'tan 700 kilometre kuzeydeki Chiang Mai'ye gidiyordu.
Ülkenin en büyük ikinci kenti Chiang Mai'de 5 yıl boyunca dilenerek geçinen Jaeyaena, 1987'de evsizleri için açılan bir merkeze yerleştirildi. Tayce bilmediği için sağır ve dilsiz sanılan kadının sırrı, Narathiwat'tan 3 Müslüman öğrencinin evsizler merkezini ziyaret etmesiyle çözüldü.
Öğrencilerle konuşarak durumunu anlatan 8 çocuk sahibi yaşlı kadın 25 yıl sonra ailesine kavuşmanın mutluluğunu yaşadı.
Tayland'ın 100 yıl kadar önce ilhak ettiği güney topraklarında Malayca konuşan Müslümanlar yaşıyor.
Otopsi sırasında uyandı
Venezüella'da trafik kazasında öldüğü sanılan bir kişi, morgdaki otopsi sırasında canı yanınca uyandı.
33 yaşındaki Carlos Camejo, geçirdiği trafik kazasında öldüğü sonucuna varan görevliler tarafından morga kaldırıldı.
Morg görevlileri, Camejo'nun üzerinde otopsi yapmaya başladı, ancak kanama başlayınca bir şeylerin ters gittiğinin farkına vardı, çünkü öldüğünü sandıkları Camejo gözlerini açtı.
Görevliler bunun üzerine Camejo'nun yüzünde açtıkları yeri derhal dikmeye çalıştı.
Öldüğü sanılan Camejo da yerel El Universal gazetesine yaptığı açıklamada, "Uyandım çünkü duyduğum acı dayanılmazdı" dedi.
Camejo'nun yas tutan eşi ise kocasını, kimliğini teyit etmek için gittiği morgda koridorda sedye üzerinde yatar vaziyette ve hayatta buldu
İlginç bir inthar ama sonucu...
BİR FRANSIZ 1998 YILINDA İNTİHARA KARAR VERDİ. BUNUN İÇİN DENİZ KIYISINDAKİ BİR YAMACA TIRMANDI. YAMAÇTAKİ KAYAYA İPİ BAĞLADI, DİĞER UCUNU BOYNUNA GEÇİRDİ. ARDINDAN GARANTİ OLSUN DİYE BİR ŞİŞE DE ZEHİR İÇTİ VE KENDİNİ ATEŞE VERDİ. SONRA DA UÇURUMDAN AŞAĞI ATLADI. TAM ATLARKEN DE ELİNDEKİ SİLAH İLE BAŞINA ATEŞ ETTİ. KADERİN GARİP CİLVESİ; SİLAHTAN ÇIKAN KURŞUN SEKTİ, BOYNUNDAKİ İPİ KOPARDI. UÇURUMDAN DÜŞTÜĞÜ NEHİR VÜCUDUNDAKİ YANGINI SÖNDÜRDÜ. SU ÇOK SOĞUK OLDUĞU İÇİN VÜCUDU ŞOKA GİRDİ VE ZEHİRİ KUSTU. SUDAN BİR BALIKÇI ÇIKARDI, HASTANEYE KALDIRILDI. ADAM HİPOTERMİDEN YANİ VÜCUT ISISININ ÇOK FAZLA DÜŞMESİ SONUCU ÖLDÜ.
İNGİLTERE'DE, STANFORD'DA BİR GRUP İŞ ARKADAŞI BİR DOSTLARININ 50. DOĞUM GÜNÜ İÇİN ÖZEL PARTİ VERDİ. BİR PASTANIN İÇİNDEN ÇIKACAK DANSÖZ KIZ DAHİ AYARLADILAR. ANCAK ADAM PASTADAN ÇIKAN ÇIPLAK DANSÖZÜ GÖRÜNCE KALP KRİZİ GEÇİRİP ÖLDÜ. ZİRA PASTADAN ÇIKAN KENDİ KIZIYDI.
1929 YILINDA İNGİLTERE'DE İTFAİYECİLER BECERİLERİNİ SERGİLEMEK İÇİN BİR GÖSTERİ DÜZENLEDİLER; DOKUZ ÇOCUK YANAN BİR EVDEN KURTARILACAK SÖZDE KURBANLAR OLACAKTI. İTFAİYECİLERDEN BİRİ KULLANMAYI PLANLADIKLARI SİS BOMBALARINI UNUTUP, EVİ GERÇEKTEN ATEŞE VERDİ. ÇOCUKLARIN HEPSİ YANGINDA ÖLÜRKEN, ONLARI MANKEN SANAN KALABALIK ÇILGINCA ALKIŞLIYORDU.
ÜNLÜ OYUN YAZARI TENNESSEE WİLLİAMS'IN ÖLÜMÜ DE ENTERASAN OLAYLAR ARASINDA. 71 YAŞINDAKİ YAZAR, BURUN SPREYİNİ SIKMAK İÇİN BAŞINI ARKAYA YATIRDIĞINDA, AĞZINA DÜŞÜRDÜĞÜ SPREYİN KAPAĞI BOĞAZINA TAKILINCA, BOĞULARAK ÖLDÜ.
1982 YILINDA NEW ORLEANSLI BİR GOLFÇU 13. DELİKTE KÖTÜ OYNADIĞI İÇİN SOPASINI NEFRETLE FIRLATTI. SOPA GOLF ARABASINA ÇARPIP, İKİYE BÖLÜNDÜ. ARABANIN MİLİ FIRLAYIP GOLFÇUNUN ENSESİNE ÇARPTI VE BOYUN TOPLARDAMARLARINI PARÇALADI.
24 YAŞINDAKİ OYUNCU PEG ENTWİSTLE ASLA BİR YILDIZ OLAMAYACAĞI FİKRİNE KAPILIP DAĞIN TEPESİNDEKİ HOLLYWOOD YAZISININ H'SİNDEN ATLAYARAK İNTİHAR ETTİ. ÖLÜMÜNDEN SONRA ONA GELEN POSTAYI EV ARKADAŞI AÇTI. POSTA ENTWİSTLE'LA ROL TEKLİF EDEN BİR YAPIMCIDANDI. ÖNERİLEN ROL DE İNTİHAR EDEN BİR KIZIN CANLANDIRILMASIYDI.
1857 YILINDA GEEALEKA XHOSA KABİLESİNDEN GÜNEY AFRİKALI BİR KIZ BİR RÜYA GÖRDÜ. RÜYASINA GÖRE HALKI BÜTÜN DÜNYEVİ MALLARINI YOK ETTİĞİNDE RUHLAR ONLARIN ÜLKELERİNİ ÇALAN BEYAZ ADAMA KARŞI ZAFER ELDE ETMELERİNİ SAĞLIYORDU. KABİLE KIZA UYUP SAHİP OLDUĞU HERŞEYİ YOK ETTİ VE 25 BİN KİŞİ AÇLIKTAN ÖLDÜ.
1600'LERİN İSPANYA KRALI III. PHİLİP ATEŞİN KARŞISINDA ÇOK UZUN SÜRE OTURMASI SONUCUNDA VÜCUT ISISI ÇOK YÜKSELDİĞİ İÇİN ÖLDÜ. PEKİ KRAL ÇOK ISINDIĞI HALDE NEDEN ATEŞİN ÖNÜNDEN ÇEKİLMEDİ? ÇÜNKÜ BUNU DÜŞÜNMEK ONUN GÖREVİ DEĞİLDİ. KRALIN SANDALYESİNİ ATEŞTEN UZAKLAŞTIRMAKLA GÖREVLİ SARAYIN ATEŞÇİSİ İSE O GÜN İZİNLİYDİ.
BİR FRANSIZ 1998 YILINDA İNTİHARA KARAR VERDİ. BUNUN İÇİN DENİZ KIYISINDAKİ BİR YAMACA TIRMANDI. YAMAÇTAKİ KAYAYA İPİ BAĞLADI, DİĞER UCUNU BOYNUNA GEÇİRDİ. ARDINDAN GARANTİ OLSUN DİYE BİR ŞİŞE DE ZEHİR İÇTİ VE KENDİNİ ATEŞE VERDİ. SONRA DA UÇURUMDAN AŞAĞI ATLADI. TAM ATLARKEN DE ELİNDEKİ SİLAH İLE BAŞINA ATEŞ ETTİ. KADERİN GARİP CİLVESİ; SİLAHTAN ÇIKAN KURŞUN SEKTİ, BOYNUNDAKİ İPİ KOPARDI. UÇURUMDAN DÜŞTÜĞÜ NEHİR VÜCUDUNDAKİ YANGINI SÖNDÜRDÜ. SU ÇOK SOĞUK OLDUĞU İÇİN VÜCUDU ŞOKA GİRDİ VE ZEHİRİ KUSTU. SUDAN BİR BALIKÇI ÇIKARDI, HASTANEYE KALDIRILDI. ADAM HİPOTERMİDEN YANİ VÜCUT ISISININ ÇOK FAZLA DÜŞMESİ SONUCU ÖLDÜ.
1982 YILINDA NEW ORLEANSLI BİR GOLFÇU 13. DELİKTE KÖTÜ OYNADIĞI İÇİN SOPASINI NEFRETLE FIRLATTI. SOPA GOLF ARABASINA ÇARPIP, İKİYE BÖLÜNDÜ. ARABANIN MİLİ FIRLAYIP GOLFÇUNUN ENSESİNE ÇARPTI VE BOYUN TOPLARDAMARLARINI PARÇALADI.
24 YAŞINDAKİ OYUNCU PEG ENTWİSTLE ASLA BİR YILDIZ OLAMAYACAĞI FİKRİNE KAPILIP DAĞIN TEPESİNDEKİ HOLLYWOOD YAZISININ H'SİNDEN ATLAYARAK İNTİHAR ETTİ. ÖLÜMÜNDEN SONRA ONA GELEN POSTAYI EV ARKADAŞI AÇTI. POSTA ENTWİSTLE'LA ROL TEKLİF EDEN BİR YAPIMCIDANDI. ÖNERİLEN ROL DE İNTİHAR EDEN BİR KIZIN CANLANDIRILMASIYDI.
1857 YILINDA GEEALEKA XHOSA KABİLESİNDEN GÜNEY AFRİKALI BİR KIZ BİR RÜYA GÖRDÜ. RÜYASINA GÖRE HALKI BÜTÜN DÜNYEVİ MALLARINI YOK ETTİĞİNDE RUHLAR ONLARIN ÜLKELERİNİ ÇALAN BEYAZ ADAMA KARŞI ZAFER ELDE ETMELERİNİ SAĞLIYORDU. KABİLE KIZA UYUP SAHİP OLDUĞU HERŞEYİ YOK ETTİ VE 25 BİN KİŞİ AÇLIKTAN ÖLDÜ.
1600'LERİN İSPANYA KRALI III. PHİLİP ATEŞİN KARŞISINDA ÇOK UZUN SÜRE OTURMASI SONUCUNDA VÜCUT ISISI ÇOK YÜKSELDİĞİ İÇİN ÖLDÜ. PEKİ KRAL ÇOK ISINDIĞI HALDE NEDEN ATEŞİN ÖNÜNDEN ÇEKİLMEDİ? ÇÜNKÜ BUNU DÜŞÜNMEK ONUN GÖREVİ DEĞİLDİ. KRALIN SANDALYESİNİ ATEŞTEN UZAKLAŞTIRMAKLA GÖREVLİ SARAYIN ATEŞÇİSİ İSE O GÜN İZİNLİYDİ. BİR FRANSIZ 1998 YILINDA İNTİHARA KARAR VERDİ. BUNUN İÇİN DENİZ KIYISINDAKİ BİR YAMACA TIRMANDI. YAMAÇTAKİ KAYAYA İPİ BAĞLADI, DİĞER UCUNU BOYNUNA GEÇİRDİ. ARDINDAN GARANTİ OLSUN DİYE BİR ŞİŞE DE ZEHİR İÇTİ VE KENDİNİ ATEŞE VERDİ. SONRA DA UÇURUMDAN AŞAĞI ATLADI. TAM ATLARKEN DE ELİNDEKİ SİLAH İLE BAŞINA ATEŞ ETTİ. KADERİN GARİP CİLVESİ; SİLAHTAN ÇIKAN KURŞUN SEKTİ, BOYNUNDAKİ İPİ KOPARDI. UÇURUMDAN DÜŞTÜĞÜ NEHİR VÜCUDUNDAKİ YANGINI SÖNDÜRDÜ. SU ÇOK SOĞUK OLDUĞU İÇİN VÜCUDU ŞOKA GİRDİ VE ZEHİRİ KUSTU. SUDAN BİR BALIKÇI ÇIKARDI, HASTANEYE KALDIRILDI. ADAM HİPOTERMİDEN YANİ VÜCUT ISISININ ÇOK FAZLA DÜŞMESİ SONUCU ÖLDÜ.
1600'LERİN İSPANYA KRALI III. PHİLİP ATEŞİN KARŞISINDA ÇOK UZUN SÜRE OTURMASI SONUCUNDA VÜCUT ISISI ÇOK YÜKSELDİĞİ İÇİN ÖLDÜ. PEKİ KRAL ÇOK ISINDIĞI HALDE NEDEN ATEŞİN ÖNÜNDEN ÇEKİLMEDİ? ÇÜNKÜ BUNU DÜŞÜNMEK ONUN GÖREVİ DEĞİLDİ. KRALIN SANDALYESİNİ ATEŞTEN UZAKLAŞTIRMAKLA GÖREVLİ SARAYIN ATEŞÇİSİ İSE O GÜN İZİNLİYDİ.
İdam mahkumu olan bir adam üzerinde bilim adamları bir deney yapmaya karar verirler. Mahkuma onu neşter ile bileklerini keserek öldüreceklerini söylerler. Adama bir kaç gün süre verip ölüm şeklini benimsemesini sağlarlar. İdam anı gelip çatınca adamı bir sedyeye yatırıp gözlerini ve kollarını bağlarlar. Adama son duasını yapması için biraz süre verirler. Mahkum hazır olduğunu söyleyince bileklerini plastik neşterlerle kesermiş gibi yaparlar. Bu esnada da bir yeni kesilmiş bir koyundan alınmış sıcak kanı mahkumun bileklerine akıtmaya başlarlar. Bu olaylar sonucunda mahkum bir süre titreyerek ve bağırarak can verir.
Simdi size inanılmaz gerçekten son derece güç ve ilk başta insanın tüylerini ürperten bir olayla baş başa bırakıyorum...
Yağmurlu, fırtınalı bir akşamdı... Sobalarını yakmışlar evde oturuyorlardı... Güler hanım üşütmüş ve biraz rahatsızdı. Kendisini halsiz hissediyordu. Tam bu sırada oğlu Osman'ın arkadaşları gelerek onu dışarıya davet ettiler.
Annesi gitmesini istemiyordu.
- Güler Ekinci: `` Gitme Oğlum!`` dedim. ``Hava çok soğuk. Sen de üşütürsün. Zaten ben kendimi pek iyi hissetmiyorum...``
Ancak Osman arkadaşlarını kıramadı.
- Osman Ekinci: ``Anne dini bir toplantı varmış. Oraya gitmek zorundayız. Fazla kalmam birkaç saat içinde geri dönerim. Yün şapkamı da takıyorum üşütmem. Sen beni merak etme`` diyerek evden ayrıldım.
Osman annesine merak etme demişti ama aslında o annesini merak ediyordu. Aklı annesinde kalmıştı. Annesi hastaydı ve evde tek başınaydı...
Aradan bir saat geçti...
- Güler Ekinci: Önce sokak kapısının anahtarla açıldığını duydum... Ardından odanın kapısı açıldı. Oğlum içeri girdi. ``Anne çok durmadım geldim`` dedi. Yere minder koydu. Televizyonu açtı. Yün şapkasını divanın üstüne bırakıp televizyon seyretmeye başladı.
Oğlu hiç konuşmadan orada oturuyordu. Aradan 20 dakika geçti. Zil çaldı. Kapı komşu Reyhan hanım geldi. ``Osman telefon etti Annem nasıl diye soruyor.`` dedi.
Güler hanım kulaklarına inanamadı. ``Ne diyorsun Rehan hanım!`` dedi.
Neler oluyordu? Peki içerde oturan kimdi?
- Güler Ekinci: Bir an için aklımı oynatacak gibi oldum. Dönüp odaya baktım. Oda bomboştu...
Oğlu odadan kaybolmuştu. Ancak şapkası hala divanın üstünde duruyordu...
14-15 yaşlarındaki biR kızda durup dururken hamilelik belirtileri başlamış: Karnı hafiften şişkinleşmiş, kusma nöbetleri geliyormuş, sabahları yataktan hasta gibi kalkıyormuş... Fakat kız annesine ısrarla böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, çünkü hiç bi erkekle bu sonucu doğuracak kadar yakın temasta bulunmadığını iddia ediyormuş.
Fakat zaman geçtikçe hem karnı büyümeye devam etmiş, hem de diğer belirtilerde değişiklik olmamış. Annesi, “Bu yaşta... Allahım Allahım, kepazelik bu” dese de kız hala hamile olmadığını söylüyormuş. Sonunda anne küçük bir kasabada yaşıyor olmalarına rağmen çıkacak söylentileri göze alarak kızını hastaneye götürmüş. Ancak çekilen ultrasondan sonra kızın inkarlarında samimi olduğu anlaşılmış. Çünkü karnında son derece büyük boyutlara ulaşmış bir tümör tespit edilince şişkinliğin ve diğer belirtilerin asıl sebebi ortaya çıkmış.
Vakit kaybetmeden, apar topar ameliyata alınmış tabi. Doktorlar rutin kabul edilen bu operasyon sırasında karnı açmışlar ve işte o an gördükleri manzara karşısında şok olmuşlar. Meğerse tümör sandıkları şey kocaman bir ahtapotmuş. Üstelik kıpır kıpırmış da hayvan, yani canlıymış.
Olayın aslı sonradan anlaşılmış. Kız üç-dört ay önce ailesiyle birlikte okyanus kenarındaki bi kasabada tatil yapmış. Ahtapot yumurtaları da mikroskobik boyutlarda olurmuş ve bunlardan doğal olarak okyanus sularında milyarlarca varmış. Kız muhtemelen yüzerken yuttuğu sularla beraber bu yumurtalardan da indirmiş mideye. İşte bunlardan biri de, milyonda bir görülecek biçimde de olsa, kızın vücudunun içinde yaşamayı, hatta büyüyüp gelişmeyi başarmış.
1.Exxon'a ait bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra, iki tane deniz ayısı 80.000 dolar harcanarak temizlenmiş ve büyük bir törenle denize bırakılmışlar. Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri önünde bir mavi balina deniz ayılarını yemiş.
2. New York'ta yasayan bir psikoloji öğrencisi kız bos odasını bir marangoza kiralar. Amacı onunla konuşup, adamın davranışlarını incelemek. Ama iki hafta sonra marangoz kızı bir balta ile parçalar.
3. Bonn'da iki gösterici, domuzların Kesimevi’ne barbarca oturulup orada kesilmelerini protesto ederken, domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken, iki göstericiyi ezerek öldürürler.
4. Amerika'da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür. Belinden su-kaynatıcıya doğru bir kablo gitmektedir. Kadın hemen kalın bir tahta parçası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik sokundan ayırmaya çalışır. Adamın kolu iki yerinden kırılır. Sonradan anlaşılır ki, kocası orada mutlu bir şekilde walkman dinliyordur.
5. Iraklı bir terörist postaya bombalı-mektup verir. Posta ücreti eksik ödendiği için mektup kendisine geri postalanır. Her şeyi unutan terörist mektubu acınca parçalanarak olur.
1999 Marmara Depremindeki Esrarlı Olaylar
OLAY-1=> O gece bayanın birisi doğum için eşiyle beraber bir taksiyle hastaneye gidiyorlarmış. Taksi tam Eyüp şehitliğinden geçerken doğum sancıları tutan bayan kafasını sağa sola çevirmeye başlamış. İşte tam bu sırada bayanın gözü şehitliğe ilişmiş. Bayan gördüğü manzara karşısında dona kalmış. Bütün şehitler kabirlerinden kalkmış elleri semada dua ediyorlarmış.
OLAY-2=> Aynı saatlerde Eyüp Sultan Camisinin önünde taksicilik yapan bazı kişilerin anlattıkları da insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
-Taksinin içerisinde oturmuş müşteri bekliyordum. Gözüm birden Cami'nin duvarına ilişti. Duvarları nurdan varlıklar kaplamış tutuyorlardı. Mezarlıklarda yatanlar kalkmış hep beraber dua ediyorlardı.
OLAY-3=> Enkazdan 4 gün donra çıkan bir çocuğa su ikram etmişler.Çocuk;
-Su ve yemek ihtiyacım yok. Yaşlı bir amca bana suda yemekte verdi.
OLAY-4=> Denizden çok büyük bir ateş topu yükselmiş.
OLAY-5=> O gece yıldızlar bir başkaymış. Çoğu insanın anlattığı sanki elimi uzatsam yıldızları tutacak gibiydim.
BEYİN TIKACI
Bu ilginç öykü ABD' den Alexandra Donahue'nun arkadaşı Linda'nın başından geçiyor:
Arkansas'a akrabalarını ziyarete giden Linda, alışveriş için bir süpermarkete gider. Arabasını park ederken yanındaki park etmiş arabanın sürücü mahallinde oturan kadın dikkatini çeker.
Kadın ellerini başının arkasına kavuşturmuş, gözleri kapalı, kıpırdamadan durmaktadır. Linda, kadının durumunda bir tuhaflık sezer, ancak müdahale etmez. Alışverişini tamamlayıp, arabasına döndüğünde kadını hala aynı pozisyonda görünce dayanamayıp arabanın camına vurur:
"İyi misiniz?".
Kadın cevap verir:
"Başımdan vuruldum. Beynim dışarı akmasın diye tutuyorum".
Bu cevap üzerine telaşlanan Linda, süpermarket yetkililerinden yardım ister. Ambulans çağrılır. Otomobilinin kapı kilidi kırılarak açılır ve kadın dışarı çıkartılır. Ancak büyük bir şaşkınlıkla kadının başının arkasında bir parça ekmek hamurunu sıkıca bastırarak tuttuğu görülür.
Sonunda olay anlaşılır. Kadının marketten satın aldığı mayalı ekmek hamurunun poşeti, otomobilin içindeki sıcak havanın etkisiyle, tabanca sesine benzer bir sesle patlamış; hamur parçaları büyük bir hızla çevreye saçılmıştır.
Duyduğu sesi tabanca sesi, başının arkasına yapışan hamuru kurşun deliğinden dışarı sızan beyni sanan kadın, Linda'nin gelişiyle sanal kâbustan kurtulur.
Kütahya Yimpaş mağazasında yaşanmış bir olaydır. Kütahyalı bir kadın alışveriş için Yimpaş mağazasına gider. Kütahyalı ya evde ne kadar bileziği takısı varsa onların hepsini üzerine takar öyle gider. Kadının kolunda dirseklerine kadar olan bilezikleri gören uyanığın biri kadını takibe başlar. Kadın markette alışverişe başlar ve takibe başlayan adam usulca yaklaşır ve kadına “Hanımefendi bu kadar bilezik ve takıyı teşhir etmeniz biraz sakıncalı değil mi? Memlekette durumlar kötü. Herkes ekonomik olarak zorluklar içerisinde. Kötü niyetli birisi sizi böyle görse size bir kötülük yapıp takılarınızı alabilir. O yüzden bütün takılarınızı çantanıza koymanız yararınıza olur” der.
Kadın korkuya kapılır ve kim olduğunu sorar adama. Adamda kadına “Emniyet mensubuyum” der. Kadın adamın sözlerine hak verir ve bütün bilezik ve takılarını çantasına koyar. Alışverişi tamamlayan kadın kasaya ödeme yapar aldıklarını arabaya yüklerken aynı adam yardım etmek ister ve aldıklarını arabasının bagajına bir güzel yerleştirir. Bu arada kadının çantasını da göz açıp kapayıncaya kadar yürütür. Kadın arabasına biner evinin yolunu tutar. Evinin önüne gelip eşyaları indirirken çantasının olmadığının farkına varır. Ama nafile giden gitmiştir. Geri dönüp Yimpaş’da oraya buraya sorar bir sonuç alamaz. Kadın polise haber verir, kocasına haber verir ama girişimler sonuçsuz kalmıştır. Aradan birkaç gün geçer eve bir telefon gelir. Çantayı çalan adam aramaktadır.
Telefonda kadına “Hanımefendi kusura bakmayın geçen gün sizin çantanızı çalan kişi benim. Yaptığım işten ötürü çok üzgünüm. Vicdan azabı çekiyorum. Çantanızı size vermek istiyorum. Bütün her şeyiniz içinde. Evinize gelmek isterim ama polise haber vermenizden korktuğum için çantanızı Yimpaş mağazasında size geri vermek isterim. Lütfen beni affedin” der kadının gönlünü alır. Kadın o sevinçle kocasına haber verir cümbür cemaat Yimpaş’a giderler ve adamı beklemeye başlarlar. Adam ortalarda yoktur. Adam kadının Yimpaş’da olmasını fırsat bilip çantadaki anahtarla eve girer ve evdeki değerli eşyaların hepsini alır ve bir not bırakır. Eve bıraktığı notta şu yazılıdır:
“İlginize çok teşekkür ederim hanımefendi. Bu kadar takısı bileziği olan bir hanımın evi de zengindir dedim. Onları da almaz isem vicdanım rahat olmaz diye eşyalarınızı da aldım. Teşekkürler”
Kadın uzun bir beklemeden sonra eve gelir ve esas felaketle karşılaşır. Olay hala çözülememiş, hırsızlar yakalanamamış…
Görevli bir mutemet astsubay bankaya gidip taburdaki askerlerin maaşlarını çekmiş. Biliyorsunuz, askerlere ödenen rakamlar çok düşüktür ama bunlar bir araya gelince hayli yüklü bir meblağ olur. Adam bankadan çıktıktan sonra evi yolunun üzerinde olduğundan şoförüne eve uğrayacağını söylemiş. Niyeti rahat rahat bir tuvalete girmekmiş adamcağızın.
Eve geldiğinde karısının küçük oğluyla banyoda olduğunu görmüş. Büyük oğlu da oturma odasında legolarla oynuyormuş. Astsubay para çantasını oğlunun yanında bırakıp tuvalete girmiş. Ancak geri döndüğünde zavallı adam inanılmaz bir manzarayla karşılaşmış. Oğlan çantadaki deste deste paraları cayır cayır yanan sobaya atıyormuş. Babasını görünce de sırıtmaya başlamış yaptığının ne menem bir şey olduğundan habersiz yumurcak. Astsubay hemen çocuğun elinden hızla çekmiş bond çantayı. Ama çanta neredeyse boşalmışmış. Yaşadığı şokla oğluna hızlı bir tokat aşk etmiş astsubay. Tokadın şiddetiyle savrulan çocuğun kafası sobanın kenarına çarpmış ve oracıkta ruhunu teslim etmiş. Yaptığından bin pişman astsubay küçük oğlunun kalbini dinleyip de atmadığını görünce çılgına dönmüş. O an kemerinden beylik tabancasını çıkarıp bir saniye bile duraklamadan kurşunu kafasına sıkmış.
Silah sesini duyan karısı koşarak odaya gelmiş. Zavallı kadın oğlunun ve kocasının yerde kanlar içinde yattığını görmüş ve ne yaptığını bilmeden bağırıp-çağırmaya başlamış. O sırada banyoda yıkadığı küçük oğlu gelmiş aklına. Hızla banyoya koşmuş ama maalesef oğlunun, küvetin içindeki, suya yüzükoyun paralel vaziyette cesediyle karşılaşmış. Birkaç dakika içinde yaşadığı bu zincirleme felaket sonucunda aklını kaçırmış kadın ve hayatının geri kalan bölümünü akıl hastanesinde geçirmiş.
Adamın biri bir cumartesi gecesi evine dönüyormuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bir kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış, "Gece yarısı böyle ıssız bir yerde ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş.
Kız, "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın üzerinde cicili bicili, hoş bir elbise varmış. Evinin adresini vermiş.
Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş, "İşte geldik küçük hanım" diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış tabi. Hemen arabasından inip evin kapısını çalmış.
Beyaz saçlı, çok yorgun görünen yaşlı bir kadın açmış kapıyı. Adam heyecanla, "Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bir kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş, "Biliyorum, biliyorum" demiş, "Sonra da ortadan kayboldu dimi? Bu başımıza ilk defa gelmiyor. Her cumartesi akşamı aynı şey olur...
"Meğer kız bir cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyormuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet, kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış.
Balıkesir'deki bir kız lisesinde yatakhanenin birinde, kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyormuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya, o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyormuş.
Aradan bir kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri acayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bir korktuğu için gidemiyormuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış.
Diğer kız tuvaletten çıktığında bir tuhaf bakıyormuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bir de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyormuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyormuş. Tam bu sırada koridorda öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda, "Hocam inanamıyorum, ayakları resmen ters dönmüştü" demiş. Öğretmen, "Benimkiler gibi mi yani?" diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Ne yapsın kızcağız, bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş.
İngiltere aniden bastıran sisiyle ünlüdür. Yine sisin yoğun olduğu bir gün kadının biri şehirlerarası bir yolda arabasıyla seyahat ediyormuş. Sabahın erken saatleriymiş. Sis yüzünden pür dikkat ve olabildiğince yavaş gidiyormuş. Derken yolun iki tarafında oldukça garip açıyla park etmiş iki araba görmüş. Önce tırsmış. Ama merakına yenik düşmüş ve arabasını biraz ileride güvenli bir yere çekmiş.
İhtiyatla ilk arabaya yaklaşmış. Her halinde savrularak durduğu belli olan otomobilin görünen bir hasarı yokmuş. Otomobilin etrafında dolaşan kadın şoför mahalinde yan koltuğa doğru yatmış bir adam olduğunu görmüş. Açık pencereden içeri uzanarak, adama seslenmiş. Yanıt alamamış. Bu arada farkında olmadan kapıyı tutunca eline yapışkan bir şey bulaşmış. Alacakaranlıkta eline bulaşan şeyin önce ne olduğunu anlayamamış, ama birden bire jeton düşmüş. Elindeki kanmış.
Panik içinde arabasına koşmuş. Son sürat en yakın yerleşim yerine gidip, polise durumu anlatmış. İngiliz polisi hemen harekete geçmiş. İki arabanın bulunduğu yere vardıklarında, olağanüstü tedbirler alarak arabalara aynı anda iki ekip halinde yaklaşmışlar. Biraz sonra her iki ekip lideri, polis müdürüne arabalarda kafası kopuk birer ceset olduğunu rapor etmişler.
Bir süre sonra cesetlere ait iki kafa bulunmuş. Kafaların her ikisi de darmadağan olmuş vaziyetteymiş. Otomobillerde ise hiç bir hasar yokmuş, cesetlerde başka bir darbe de. Kafalar ise kesici bir aletle kesilmemiş, güçlü biri ya da bir şey tarafından sanki bir serçe kafasıymış gibi çekip kopartılmışa benziyormuş. Polisler bu işin içinden bir türlü çıkamamış. Olaya İngiliz gizli polisi MI5 el koymuş.
MI5'da yeni kurulan seri katil araştırma birimi, olay mahalini didik didik incelemiş. İki gün sonra MI5 karargahına bu esrarengiz olay hakkında bir rapor ulaşmış. Dehşet verici bu olay, aslına basit bir trafik kazasıymış. Raporda olay şöyle anlatılıyormuş. Yoğun sise rağmen hız yapan iki sürücü de bellerine kadar sarkarak yolu daha iyi görmeye çalışıyorlarmış. Karşı yönlerden gelen bu iki otomobildeki sürücüler hızla gelen diğer otomobili çok geç fark etmişler. Kafaları birbirine hızla çarpınca, ikisinin de kafası kopmuş.
Bu öykü Yeni Zelanda'dan Kay Martin' e ait: Akşam yemeğine arkadaşlarını çağıran Kay, yemekten önce küçük bir aperatif hazırlarken bir tavuğun acı acı bağırdığını duyar.
Sesin nereden geldiğini merak eden Kay bahçeye çıkar. Bahçede bir şey göremez.
Ancak ses daha yakınlardan, hatta mutfaktan gelmektedir.
Giderek yükselen sesin kaynağını keşfettiği zaman tüyleri diken diken olur. Kızarması için fırına yerleştirdiği tavuktan çığlık çığlığa sesler gelmektedir. "O anda elim ayağım boşandı. Tavuğu canlı canlı pişiriyorum sandım. Korkudan az daha ölüyordum." diyor.
Tavuğun çığlıkları Kay'inkiler ile birleşince konuklar mutfağa üşüşür ve çığlıkların nedeni ortaya çıkar. Tavuğu fırından çıkartan konuklar, hayvan soğudukça seslerin kesildiğini fark ederler.
Yeni Zelandâ da tavuk çiftliklerinde hayvanlar, bizde olduğu gibi boynu kesilerek öldürülmez.
Kay'in akşam yemeği için hazırladığı tavuğun ses telleri kesilmediği için tavuğun karnında biriken buhar, hayvanın boğazından geçerken büyük bir basınçla ses tellerini harekete geçirmiştir.
Bu olaydan sonra, tahmin edebileceğiniz gibi, Kay bir daha evinde tavuk pişirmez.